Kadıköy'ün yeni 'duygu' işçisi: Esin Sayar

İlk öykü kitabıyla dikkat çeken Esin Sayar, insanı, duygulara hitap eden naïf üslubuyla anlatıyor.

05 Temmuz 2013 - 13:32
İlk öykü kitabıyla dikkat çeken Esin Sayar, insanı, duygulara hitap eden naïf üslubuyla anlatıyor. Yıllardır Kadıköy’deki ofisinde ekibiyle birlikte grafik tasarımı yapan Sayar’la ilk kitabı “İzler” üzerine söyleştik.
 
Semra ÇELEBİ
Reklam dünyasının başarılı grafik tasarımcılarından Esin Sayar, ilk öykü kitabı “İzler” ile edebiyat dünyasına merhaba dedi. Heyamola Yayınları’ndan çıkan kitapta, Sayar’ın gözlediği, dinlediği insanların gerçek öykülerinden hareketle yazdığı kısa öyküler bulunuyor. Çocukluk ve ilk gençliği Bakırköy ile Burgazada arasında geçen Sayar, uzun yıllardır Kadıköy’ün havasını soluyor. Caddebostan’da sahile uzanan sokaklardan birindeki reklam ajansında, ekibiyle birlikte yoğun bir tempoda çalışan yazar, çizimler tasarlarken kelimelerin dünyasına nasıl geçiş yaptığını gazetemize anlattı.
 
-Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
İstanbul’da doğdum. Çocukluğumun kışları, İstanbul’un eski semtlerinden biri olan Bakırköy’de, yazları da Burgazada’da geçti. Doğma büyüme İstanbullu’yum yani. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin Grafik bölümünü bitirdim. Şimdi Bakırköy’ü karşıdan seyreden Caddebostan kıyısına çok yakın bir sokakta, çeşitli medya hizmetleri üreten bir reklam ajansım var. Orada tasarım yapmaya devam ediyorum. Ayrıca internette bir sağlık portalında editörlük yapıyorum. İki çocuk annesiyim.
 
-Çizim yaparken kelimeler dünyasına yolculuk nasıl başladı?
Aslında çocukluğumdan beri çizime olduğu kadar yazmaya da meraklıyımdır. Editörlüğünü yaptığım sağlık portalında da kısa öyküler yazıyordum. Daha çok sağlık, yaşamın değeri ve ölüm üzerine… Okuyanlar çok sevdiklerini, bu işe yatkın olduğumu söyleyerek beni yüreklendirdiler. Daha sonra ustalara okuttum bu öyküleri. Rahmi Turan ve yine çok sevdiğim, çok kısa bir sure once kanserden kaybettiğimiz Dr. Aydemir Yalman çok beğendiklerini söyleyince bu öyküleri bir kitapta toplamaya karar verdim.
 
Edebiyat dünyasında artık “öykücü”lere fazla rastlamıyoruz. Öykü yazarları, sinemanın kısa film yönetmenleri gibi… Oysaki bir durumu ya da olayı, sınırlı cümleyle anlatmak daha zordur değil mi?
Kesinlikle! Ama malesef Türkiye'de öykü, hem okur hem de yayınevleri nezdinde, ezelden beri üvey evlat muamelesi görüyor. Günümüzde şiir de bir noktada tıkandığı için, edebiyata heves eden herkes roman yazmaya yöneliyor. Çünkü çoğu kişi roman yazarlığını bir ün ve kazanç kapısı olarak görüyor. Yayınevleri de romana ve romancıya yaptığı yatırımı öykü ve öykücüden esirgiyor.
Benim öyküyü seçme nedenime gelince: Öncelikle öykü yazmayı çok sevdim. Net olarak ve en kısa şekilde bir hayatı anlatmak keyif verdi bana. Ben ve çevremdekiler çok yoğun çalışan insanlarız. Kitap okumak istediklerini; ancak -zamansızlıktan- tatillerinde roman okuduklarını söylüyordu yakın çevrem. Böyle yoğun çalışan insanlar için öykü, hem kitap okuma zevklerini tatmin eder, hem de anlatımlar kısa olduğundan bir gecede birkaç öykü okuyarak farklılık yaratırlar hayatlarında.

-Öykü diliniz çok sade ve akıcı. İlk kitapta böyle bir dili tutturmak da bir başarı…
Teşekkür ederim. Ben yalınlıktan yanayım. Hayat, zaten yeterince karmaşık ve biz de bunun verdiği bıkkınlıktan olsa gerek, pek çok şeyi gözümüz kapalı yaşamayı tercih ediyoruz. Oysa karmaşık olanın içindeki öz, pekala yalın sözcüklerle anlatılabilir. Ben bu yolu seçtim.

-Çok gezip çok gözlem yaptığınız izlenimi oluşuyor öyküleri okuyunca, doğru mudur?
 Çok doğru bir izlenim. İşim gereği farklı sektörlerden farklı kişiliklerde insanlarla tanışırım, çok da gezerim. Sürekli gözlem yaparım. Hayal dünyam içinde onları yerleştirir, konular yaratırım. Burada benim tasarımcı kişiliğimin etkisi büyük. Tasarlarım ve uygularım; hayal ederim ve yazarım. Ancak benim öykülerimde omurgalar hep gerçek. Belki bir öykü kitabı olarak bir anda bu kadar çok okunmasının nedeni bu. İnsanlar kendilerinden bir parça buldular. Öykülerim hepimizin yaşadığı ve yaşayabileceği olaylar zinciri.
 
-Öykülerin sonu şaşırtıyor. Sürpriz sonları seviyorsunuz sanırım…
Evet. Görünenin dışında bir olayla, beklenmedik bir sonuçla karşılaşıp irkilmek çekici geliyor bana. Sonu belli olan bir filmi izlemek ne kadar keyif verir insana; belki de sıkılırsınız. Keyifli giden bir yazıda, filmde, beklenmedik bir olay ve sonuçtur insanları etkileyen. Bu nedenle editörüm bana “sürpriz sonuçların öykücüsü” der.
 
-Bundan sonra ne var sırada? Öylülere devam mı?
“İzler” ilk olarak Aralık’ta basıldı, iki ay sonra ikinci baskısını yaptık. Bu çok sevindirici tabi… Bu arada öyküler biriktirmeye devam ediyorum. İkinci kitabın hazırlıklarına başladım bile. Bu sefer daha uzun öykülerden oluşacak, farklı bir konsepti olacak. Yazar adaylarına da bir çağrım var: Korkmasınlar! Evet, ‘Güneşin altında söylenmedik yeni bir söz yok’ ama bir şeyi kendi dilinde söylemektir farklılığı yaratan, bunu unutmasınlar.
Etiketler; Esin Sayar

ARŞİV