Fransa Ulusal Kitaplık Koleksiyonu’na Ara Güler’den sonra eserleri kabul edilen Aramis Kalay, bugüne kadar sayısız eserin altına imzasını attı.
Ayşe KÜÇÜKKURT
Günümüzün en çabuk ulaşılır sanat dalı haline gelen fotoğraf hemen hemen her yaş grubunun ilgi alanı olmaya başladı. Yalnız fotoğraf makineler ile değil cep telefonlarından tablet bilgisayarlara kadar giren kameralar sayesinde, sosyal medyanında desteklemesi ile an an hayatımızı görüntüler ve paylaşır olduk. Gittiğimiz, gördüğümüz, yediğimiz, giydiğimiz hemen her şeyi fotoğraflayıp bunları paylaşmak yeni çağın olgularından biri. Fotoğraf sanatı ise bu kadar çokluğun ortasında günden güne azlığa düşmeye başladı. Yeni çağ tüm sanat dallarına olduğu gibi fotoğrafa da yeni yaklaşımlar ve yorumlar getirdi. Gelişen teknoloji, internetin yaygın olarak kullanılması, fotoğraf makinesi üretcilerinin sıradan kullanıcılar için ekonomik ürün yelpazelerini geliştirmeleri, fotoğraf eğimi veren kurumların çokluğu gibi faktörler fotoğraf sanat olmaktan zaman zaman çıkarsa da bu sanat için hâlâ bir şeyler üretmeye, ülkemiz fotoğraf sanatının gelişimi için çalışanlar da var. Bu isimlerden biri de Kadıköylü fotoğraf sanatçısı Aramis Kalay. Arami Kalay ile sizin için bir söyleşi yaptık.
-Fotoğrafa ilginiz nasıl başladı? İlk makinanızı aldığınızda neler hissettiniz?
Okuma-yazma öğrendikten sonra eve alınan Hürriyet gazetesini de okumaya çalışıyordum. Ancak gözüm sürekli fotoğraflara takılıyordu. Kim çekmiş, nasıl çekmiş? Sonra foto muhabirlerinin adlarını aklımda tutmaya çalışıyordum. Olayları öyle fotoğraflarla destekliyorlardı ki alt yazı yetiyordu, çoğu zaman haberleri bile okumuyordum. O yaşlarda fotoğrafçılar bana sihirbazmış gibi geliyordu.Sonra ortaokula başladığım yıl harçlıklarımı biriktirerek ilk makinamı aldım.12 poz çeken kutu gibi bir şeydi. Ama sihirli bir kutu. Heyecandan uyku tutmadığını anımsıyorum. Fotoğraf çekmeye başlayınca da arkadaşlar arasında havamı sormayın.
-Neden fotoğraf?
Halen bu sorunun cevabını arıyorum. Şaka bir yana biraz bilinçlendikten sonra kendimi ifade etmek,duygularımı aktarmak için fotoğrafı anlatım aracı olarak seçtim. Şairin, yazarın kalemle, ressamın tual ve fırçayla, heykeltraşın çamurla kille vb.yaratması gibi benim seçimim de fotoğraf oldu.
-Fransa Ulusal Kitaplık Koleksiyonu'na Ara Güler'den sonra eserleri kabul edilen tek Türk fotoğraf sanatçısısınız. Bunun mesleki kariyerinize etkileri oldu mu?
Önce şunu düzelteyim. Sanıyorum benden sonra iki kişinin işleri daha kabul edildi. Şu an kaç sanatçımızın işlerinin koleksiyona alındığını bilmiyorum. 1987 de ilk kişisel sergimi Paris'te ‘Gölgeler’ temalı siyah/beyaz fotoğraflarla açmıştım. Bu sergideki 29 yapıttan 20 tanesi koleksiyon için seçilip satın alınmıştı. Mesleki kariyerime etkisini hissetiğimi pek söyleyemem doğrusu. Ya da ben farkında değilim. Benle çalışmak isteyenler kim olduğumu araştırmışlarsa (ki şimdi çok kolay) bakış açıları değişmiş olabilir.
-Dijital teknoloji fotoğrafı kolay ulaşılabilir bir sanat dalı haline getirdi. Sizce bunun fotoğraf sanatına yararları ve zararları nelerdir?
Kolay ulaşılabilir demeyelim de kolay uğraşılabilir diyelim. Sanat başka bir şey fotoğraf çekmek başka bir şey. Fotoğrafla sanat yapmak bambaşka bir şey. Dijitalin yararı artık film, banyo, baskı maliyeti olmadığından masrafsız bir hobi oldu. Başarıp başaramadığını anlamak için laboratuvar süreci beklenmiyor. Çek bak çağındayız. Dijitalin bence fotoğraf sanatına verdiği en büyük zarar herkesin kendini fotoğrafçı sanmasıdır. Ortalık son model makinalarını konuşan heveslilerle dolu ama fotoğraftan konuşan yok. Evet basınca bir şey çıkıyor ama önemli olan o çıkanın bize ne anlattığı. Hepimizin bir kalemi var ama şiir yazamıyor, belki birçoğumuz ...Sevgili günlük ...bile diyemiyoruz. Bilgisayarlarımız var ama öykü, roman yazamıyoruz. Peki fotoğraf makinamız var diye neden herkes sanatçı sanatçı dolaşabiliyor?
-Siz uzun süredir Star Gazetesi'nde fotoğraf yazıları yazıyorsunuz. Bu süreçten biraz bahseder misiniz?
Artık cep telefonları olsun, dijital makinelerle olsun çevremizde fotoğraf çeken birini görmediğimiz an yok. Benden fikirler, pratik bilgilere yer vereceğim yazılar için gazetenin cumartesi ekinde yazmamı talep ettiler. Ulusal bir gazete Türkiye’de ilk kez fotoğraf için düzenli bir köşe açtı. Her hafta ‘Fotopratik’ adlı köşemde. fotoğrafla ilgili deneyimlerimi ve küçük sırlarımı, öyküler eşliğinde ve tabii örnek fotoğraflarla aktarıyorum.
-Fotopratik atölyeleri de düzenliyorsunuz. Kimler katılabiliyor bu atölyelere?
Fotopratik atölyeleri Kadıköy Fotoğraf Merkezi işbirliğiyle hayata geçirdiğimiz bir proje.Temel fotoğraf eğitimi almış her yaştan kişi katılabiliyor. Atölyem uygulama merkezli. Fotoğraf çekerek öğrenme ve öğretmeyi amaçlıyorum. Beş dersin üçü tam gün uygulama içerikli. 7 saat teorik, 30 saat pratik içeriyor.
-Fotoğrafa yeni başlayanlara önerileriniz?
Çok sergi, çok film, çok fotoğraf kitabı, söyleşiler ve gösterilerle dağarcıklarını doldursunlar. Görmek onları geliştirir. Zamanla çekecekleri iyi fotoğraflara alt yapı oluşturur.
-Yakında sergi var mı?
Üzerinde çalıştığım “İstanbul 24 Ayar” projesi var, ancak bittiğinde sergi aşamasını düşüneceğim.