Gökçe UYGUN
“İnsanların önyargılarını parçalamak, bir atomu parçalamaktan daha zordur” Einstein’in bu sözünün yankısıyla çıktım evden geçen pazar. Kendimi Kadıköy sokaklarına attım, hem bir gazeteci hem de sade bir Kadıköylü olarak semtimin tadını çıkardım tüm gün. Öğle vakitlerinde rotamı Rıhtım'daki Kadıköy Belediyesi Şehremaneti Binası'na çevirdim. Neden mi? Geçen hafta haberini yapmıştım; Yaşayan Kütüphane kurulacaktı orada. Daha önce haberini çok yazmış ama bizzat deneyimlememiştim hiç.. Oysa bu kütüphane farklıydı, burada kağıt sayfaları olan kitaplar değil de benim gibi, senin gibi, “öteki” gibi insanlar vardı kitap niyetine okunmayı bekleyen. Görevlilerin masasına gidip kaydımı yaptırdım. Hangi kitabı okumak istediğimi sordular. Önceden düşünmemiştim. O sırada okumada/sohbette olmayan kitaplara baktım; engelli, lezbiyen, Yahudi, biseksüel, Alevi, eski hükümlü... Biseksüel kitabı seçtim, kütüphane kartımı aldım. Yaşayan Kütüphane görevlisi beni kitabıma götürdü. Adımı söyledim, adını söyledi, tanıştık kitabımla. Şehremaneti'nin güzel bahçesinde oturduk. Kitabımı okudum/sohbet ettim onunla. Cinsel tercihi nedeniyle dışlanmayı onun ağzından dinledim. İlginç, kafa açıcı, önyargı kırıcı bir deneyimdi... Sonradan edindiğim bilgilere göre Kadıköy Kent Konseyi ve Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) işbirliği ile düzenlenen Yaşayan Kütüphane'de, 2 günde toplam 12 saat okuyucuyla buluşulmuş, 480 okuma gerçekleştirilmiş. Okuyucu değerlendirme formlarında en sık belirtilen yorum ise etkinliğin çok daha sık yapılması yönünde olmuş. Sevindim... Etnik, kültürel, mesleki, cinsel kimlikleri ya da sağlık durumları gibi durumları nedeniyle, toplumun “normal” kesiminin önyargılarıyla mücadele etmek zorunda kalanlar adına sevindim, umutlandım... Bu vesileyle; önyargıları zihinlerini örümcek ağı gibi sarmış olanları, kendini “normal” addedip “öteki”leri dışlayanları atom parçalamaktan daha zor bir işe davet ediyorum!