‘’Kadıköy’ün kimliği korunmalı’’

Kadıköy Kent Konseyi Genel Kurulu kapsamında “Kadıköy’ün Dünü-Bugünü-Yarını ve Yerel Demokrasi’’ paneli düzenlendi.

25 Ocak 2018 - 13:57

SEYHAN KALKAN VAYİÇ

Kadıköy Kent Konseyi, 14.Olağan Genel Kurul Toplantısı’nı 23 Ocak Salı günü 18.00 ile 21.00 saatleri arasında Caddebostan Kültür Merkezi’nde yaptı. Kent Konseyi üyelerinin katılım gösterdiği genel kurul, Konsey Başkanı Saltuk Yüceer’in konuşması ile başladı. Kurul, divan seçimi, saygı duruşu, İstiklal Marşı’nın okunmasıyla ve gündemin oylanmasıyla devam etti. Konseyin gündemi kapsamında Doç. Dr. Ebru Firidin Özgür ile Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun konuşmacı olduğu  “Kadıköy’ün Dünü-Bugünü-Yarını ve Yerel Demokrasi Paneli” gerçekleşti.

Yüceer, “Kentin gündemini ortak belirlemek ve ortak akıl oluşturmak için genel kurul toplantılarını önemsiyoruz. Konseyimiz büyüyor. Yerel demokrasinin işletilmesinin en önemli mekanizması olan Kent Konseyi’ni  gereken noktaya getirmeye çalışıyoruz” dedi.  Genel Kurul üye sayısının 247 olduğuna dikkat çeken Yüceer, yeni katılan üyeleri şöyle sıraladı: “Fenerbahçe Emekli ve Amatör Balıkçılar Dayanışma Derneği’nden Harun Keskin Şahin, Eğitimci Sanatçılar Derneği’nden Mehmet Dağıstanlı, Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi’nden Ediz Boynikoğlu, TMMOB Peyzaj Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nden Murat Ermeydan ile lionsların Kadıköy’deki çeşitli mahallelerdeki kulüp derneklerinin temsilcileri.”

“GÜÇLÜ BİR KADIKÖY İÇİN KENT KONSEYİ” 

Kent konseylerinin kuruluşundaki temel konulardan birinin de aktif yurttaşlığın gelişmesi olduğunun altını çizen Başkan Saltuk Yüceer, şöyle devam etti; “Kadıköy’ün sahil alanları ya imara açılıyor ya da satılıyor. 14 hemşehrimiz Fenerbahçe-Kalamış yat limanı özelleştirme kararının iptali için Danıştay’da hemşehri davası açtılar. İmza kampanyaları düzenledik. Kalamış’ta  “Kent ve Yaşam Şenliği” düzenleyerek, kıyılar halkındır, satılamaz dedik. Kadıköy’ün sahilleri ve yeşil alanları Kadıköylüler’e sorulmadan yok edilmeye çalışılıyor. Güçlü bir Kadıköy için kent konseyi hepimiz için gerekli. Gelin birlikte yönetim anlayışını güçlendirelim. Kadıköy’ü örnek ve yaşanabilir bir kent haline getirelim.”

Yüceer’in konuşmasının ardından “Kadıköy’ün Dünü-Bugünü-Yarını ve Yerel Demokrasi Paneli’ne geçildi. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ebru Firidin Özgür, Kadıköy’ün İstanbul için çok önemli bir yer olduğuna işaret ederek,  “Beton yığınına dönüşmüş olan Fikirtepe, insanlık tarihi açısından Neolatik dönemdeki İstanbul miras alanlarından bir tanesiydi. Ama; bugün oradaki buluntuları arkeoloji müzesinde görebiliyoruz. Fikirtepe höyüğünden geriye pek bir şey kalmadı.” İfadelerini kullandı.

“Roma döneminde düşüşe geçiyor”

M.Ö 1000-750’lerde Kadıköy’ün Yunan kolinisi olarak Megaralar’ın kurduğu bir yerleşim olduğunu dile getiren Doç. Dr. Ebru Firidin Özgür, “Khalkedon adını taşıyan Kadıköy,  o dönemde büyük bir şehir. Adı Apollan olan bir tapınak var. Tiyatrosu var. Biri Kalamış’ta biri Haydarpaşa koyunda iki tane limanı var.  Ama Roma döneminde düşüşe geçtiği görülüyor.” Kadıköy’ün Bizans döneminde yine İstanbul’un gölgesinde kaldığına dikkat çeken Ebru Firidin Özgür, “Hristiyanlık’ta toplanmış çeşitli konsüller var. Antakya konsülü, Efes konsülü diye. O anlamda Ayia Efemia Konsülü 451 yılında Kadıköy’de toplanmış. Bugün çarşı içindeki Ayia Efemia Kilisesi aslında milattan sonra 450 yıllarında mevcut olan kilise ile farklı olmakla birlikte aynı ismi taşıyor. Osmanlı döneminde de yine İstanbul’un gölgesinde bir Kadıköy görüyoruz. Balıkçılıkla geçinen 100 ya da 120 civarında konuttan oluşan bir kasaba. Bu dönemde Bin 600’lerden sonra Osmanlı elitlerinin yazlık konutları yavaş yavaş Kadıköy’e geçmeye başlıyor. Rum, Ermeni, Musevi, Levantenler ve Osmanlı elitlerinden oluşan karma bir toplum yapısının Kadıköy’e yerleşmeye başladığını görüyoruz” şeklinde konuştu.

‘’KADIKÖY KİMLİKLİ BİR YER’’

 “Kadıköy kimlikli bir yer. Şairi, yazarı ve tiyatrocusu fazla olan bir geçmişten gelmesinin nedeni de karma nüfus yapısıdır” diyen Doç. Dr. Firidin Özgür, şöyle devam etti; “Haydarpaşa Garı ve demiryolunun hizmete girmesiyle, bin 900’lerin başlarında kalıcı yerleşimin sahil hattı boyunca kurulmasına neden oldu.  Kadıköy’ün gelişiminde ulaşım bağlantılarının rolü olmuş.”

 Doç. Dr. Özgür, Kadıköy’de yeterince farkında olmadığımız doğal sitlerin var olduğuna işaret ederek, konuşmasına şu bilgileri ekledi; “Arkeolojik ve kentsel sitler var. Haydarpaşa ve çevresi, Rasimpaşa, Yeldeğirmeni, Tarihi Çarşı, Kuşdili ve Yoğurtçu Parkı korunması gereken yerler arasında. Kadıköy’de tescilli birçok bina da var.”

 “Kafeler ve barlar çarşıyı içten içe yemekte. Kafeler ve barlar olabilir ama; bunun dengesi olması lazım” diyen Doç. Dr. Ebru Firidin Özgür, “ 6306 Sayılı Yasa Kadıköy’ün bütün kimlik değerlerini aşındırmakta. Adına dönüşüm diyorlar ama yık-yap faaliyeti demek daha doğru sanırım. Kadıköy’ü çok etkiliyor. Beton yığını var. Yık yap faaliyetinin denetlenmesi gerekiyor. Kent dokusunu korumak gerekiyor. Kadıköylüler yaşadıkları yerin kıymetini bilsinler” dedi.  Beyoğlu’ndaki eğlence politikası değişince Kadıköy’de bir değişimin yaşandığına dikkat çeken Özgür, “ Kadıköy merkezi bir yer olduğu için ulaşım bağlantıları her zaman güçlüydü. Marmaray, metro ve metrobüs hatları geldiğinden beri Kadıköy’de yürümekte zorlanıyoruz.  Çünkü Kadıköy’de rahat nefes alacak yerler var” diye konuştu.  

Özgür’ün sunumun ardından Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, yerel demokrasi konusundaki görüşlerini paylaştı. Kaboğlu, “Anaysalar ülkeyi daha sonra da insanların temel değerlerini düzenler. Anayasalar bir denetleme, düzenleme ve yaptırım mekanizması olarak  denge ve denetim sistemi kurar. Anayasalar bir ülkenin kültürel dokusunu ve mirasını korur. Fakat; ülkemizde iktidar iştahı fazla olduğu için bu konular sanki anayasanın konusu değilmiş gibi bir durum söz konusu “dedi.

“BELDELERİ KALDIRMAK DEĞİL, YAYMAK GEREKİR”

“Demokrasi yerel yönetimle başlar. O yüzden kent konseylerinin arttırılması gerekiyor. Türkiye genelinde 275 kent konseyi var. En az bin tane olmalıdır. Kent konseylerinin kaçı aktif o da önemlidir” diyen Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, sözlerini şu şekilde sürdürdü; “Yasalar çıkarıldığında anayasaya uygun olması gerekiyor. Yasa çıkarma sürecinde üniversitelerin dinlenmesi gerekiyor. Yerel yönetimler konusundaki yasalar hep kapalı kapılar arkasında çıkarılıyor.  Belediye başkanlarının istifa  ettirilmesi ya da görevden alınması da anayasaya aykırı. Beldelerin kaldırılması da anayasaya aykırı. Beldeleri kaldırmak değil, yaymak gerekir. Yerelinde demokrasi olmayan bir yönetim anlayışını, genele yayamazsınız.”

Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, “Biz genellikle merkeziyete taparız. Otorite hoşlandığımız bir şeydir. Bu otoriterinin çevre adına kent adına yürürlüğe koyduğu yasaların anayasaya aykırı olduğunu söylememiz gerekiyor. Kanal İstanbul Projesi’nin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu nerede diye sormak lazım. Doğa üzerinde tahribata yol açacak bir proje. ÇED eğer varsa da bu raporun altında kimlerin imzası var bilmeliyiz. Kadıköylüler olarak, Türkiye olarak, bu projenin kapalı kapılar arkasında yürütülmesine karşı çıkmalıyız. Otoritenin yoğun hissedildiği diğer konu ise olağanüstü hal uygulamaları (OHAL). Adil yargılamayı ortadan kaldırıyor. OHAL’in tahrip ettiği en önemli alanlarından biri de çevredir. Beni asıl tedirgin eden OHAL’in bir örtü olarak kullanılması” şeklinde konuştu. 

Konuşmaların ardından, Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı özelleştirme kararının iptali için Danıştay’da hemşehri davası açan 14 kişiye teşekkür belgesi verildi. Kadıköy Kent Konseyi çalışma grupları yönergesi sunumunun görüşülmesi ve oylanmasıyla devam eden kurul, dilek ve temennilerle son buldu.


ARŞİV