Kazaların sebebi cezasızlık mı?

Geçtiğimiz yıl toplam 410 bin trafik kazası meydana geldi, kazalar nedeniyle 3 bin 530 kişi hayatını kaybetti. Peki, trafik kazalarının sebepleri neler?

02 Mayıs 2018 - 16:38

Trafik düzeni ve güvenliği bakımından karayolunu kullananların eğitimindeki önemi vurgulamak, çeşitli kurum ve kuruluşların trafik eğitimine olan katkılarını arttırmak amacıyla, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 170. Maddesine göre her yıl Mayıs ayının ilk cumartesi günü “Karayolu Trafik Güvenliği Günü”, bugünü takip eden hafta ise “Karayolu Trafik Haftası” olarak değerlendiriliyor.

Ancak Türkiye’nin hem trafik eğitimi hem de güvenliği karnesi pek de parlak değil. Trafik Eğitim ve Araştırma Dairesi Başkanlığı’nın 2017 verilerine göre; ülke genelinde toplam 410 bin 367 kaza meydana geldi. Bu kazaların 2 bin 886’sı ölümlü kaza olarak kayıtlara geçti. Geçtiğimiz yıl gerçekleşen 179 bin 558 kaza ise yaralanmalarla sonuçlandı. 3 bin 530 kişi hayatını kaybederken, 303 bin 663 vatandaş ise yaralandı. Yine aynı raporda kazalara neden olan kusur unsurlarına da yer verildi. 191 bin 326 kazaya sürücüler neden olurken, 18 bin 76 kazada ise yayaların rol aldığı belirtildi. Verilere göre sürücülerin neden olduğu kazaların başlıca nedenleri hız sınırına ve trafik kurallarına uymamak. Kuralları ihlal eden sürücüler 75 bin 209 kazaya sebebiyet verdi.

EN ÇOK KAZA BAĞDAT CADDESİ’NDE

2018 yılı başında TBMM’de kurulan Dilekçe Alt Komisyonu’nun trafik raporuna göre ise Ülkemizde en çok trafik kazasının gerçekleştiği ilin 50 bin 554 gibi çok büyük bir rakamla İstanbul olduğu ifade edildi. Raporda; İstanbul’daki trafik kazalarının da büyük oranda Kızıltoprak’tan başlayarak Maltepe ilçesine kadar uzanan Bağdat Caddesi’nde gerçekleştiği belirtildi.Araştırmalara göre Bağdat Caddesi’nde ve benzeri diğer caddelerde medyana gelen  kazaların en büyük nedeni aşırı hız. Son 3 yılda Bağdat Caddesi’nde 5 ölümlü kaza meydana geldi. Bunlardan 4’ü  aşırı hız, 1’i ise kırmızı ışık ihlalinden kaynaklandı. Kazaya neden olan sürücülerin 2’si denetimli serbestlik yasasından faydalanarak serbest kalırken, 1 sürücü ise 4 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

“UZUN VADELİ PLANLAR YAPILMALI”

Peki,  trafik kazalarının önlenememesinin sebepleri neler? Eğitimin yetersizliği mi yoksa caydırıcı cezaların verilmemesi mi? Bu konuyu Suat Ayöz Trafik Mağdurları Derneği Başkanı Yeşim Ayöz ve derneğin hukuk danışmanı Avukat Müge Bozok Polat’la konuştuk.

Suat Ayöz 2006 yılında aşırı hızla giden aracın çarpması sonucu hayatını kaybetti. Ayöz’e çarpan sürücü yardım etmek yerine olay yerinden kaçmıştı. Suat Ayöz’ün ablası Yeşim Ayöz de dava sürerken Suat Ayöz Trafik Mağdurları Derneği’ni kurdu. Ayöz dernek çalışmaları hakkında şu bilgileri verdi: “Suat’ın ölümünden sonra ayda bir gün Sokak Bizim kampanyası düzenledik ve 2010’a kadar birçok dernekle beraber bir sokağı trafiğe kapattık. Bu sokakların birçoğu yayalaştırıldı. “Trafik Mağdurları Yaşamında Adaletin Önemi” diye 2013’te bir konferans düzenledik. Ondan sonra Adalet Bakanlığı’na bağlı Mağdur Hakları Başkanlığı kuruldu. Bize ulaşanlara gönüllü destek oluyoruz. Rehabilitasyona ihtiyacı olanlara bu konuda yardımcı oluyoruz. Dava aşamasında da destek oluyoruz ama dava takip etmiyoruz. Dava aşamalarında mağdurun neler yapması gerektiğine dair yardımlarda bulunuyoruz.”

Ayöz’e göre 12 yıl boyunca trafik eğitimi konusunda çok fazla ilerleme kaydedilmedi. Kaza sayılarında artış yaşandığını söyleyen Ayöz, trafik kurallarının ve eğitiminin sadece belirli gün ve haftalarda hatırlanmasının doğru olmadığını ifade etti.

Ayöz, “Her dönem Trafik Eğitimi Haftası’nda paneller, konferanslar, eğitimler düzenleniyor ama sürekliliği olan planlar yürürlüğe sokulmuyor. Bizim ihtiyacımız kısa vadeli eğitim programları değil, uzun vadeli ve çözüm odaklı planlar. Bunun sorumluluğu da sadece belirli bir bakanlık ya da kuruma ait olmamalı. Sağlık da eğitim de karayolları da bunun çözümü için ortaklaşabilmeli. Çocuklar için trafik eğitimi bir hak olarak görülmeli. Okulda bu eğitim verilse de çocuk sokağa çıktığında başka bir gerçeklikle karşı karşıya kalıyor. Anne ya da babasının emniyet kemeri takmadığını gören çocuklar maalesef ebeveynlerini rol model alıyor.” diye konuştu.

“YAYALARIN HAKKI KORUNSUN”

Trafik eğitimi konusunda Türkiye’nin  Avrupa ülkelerinden geride olduğuna dikkat çeken Ayöz, şöyle devam etti: “Uyum yasaları çerçevesinde birçok yasa çıktı ama bunların neredeyse hiçbiri uygulanmıyor. Minibüslerde çocuk koltuğu bulundurmak zorunlu ama ben şimdiye kadar böyle bir şeyle karşılaşmadım. Normalde sarı ışık yavaşlamak ve durmaya hazır olmak içindir. Ama bizim ülkemizde sarı ışıkta sürücüler daha fazla hızlanıyor.”

Ayöz’e göre kazaların önlenebilmesi ve en aza indirilebilmesi için mahkemelerden çıkan kararların caydırıcı olması gerekiyor. “Her türlü trafik ihlalinin mutlaka cezası olmalı” diyen Ayöz, şu görüşleri paylaşıyor: “Bir sürücü hız kurallarını ihlal ettiyse ya da kırmızı ışıkta geçtiyse burada ihmal var demektir. Mağdur olarak mahkemeye gittiğimizde şunu diyebilmeliyiz; ‘Devlet bizim haklarımızı koruyacak’ bu güvenceyle mahkemeye gitmeliyiz. Her davanın ayrı incelenmesi lazım ama ne yazık ki neredeyse her davanın sonucunda aynı kararlar çıkıyor. Sürücünün sabit ikametgahı varsa, mahkemede kılık kıyafeti düzgünse, bir de özür dilediyse cezası en aza indiriliyor. İstisnasız bütün mahkemelerde böyle sonuç çıkıyor.”

“Trafik eğitimi ve güvenliği bir devlet politikası haline gelmeli ve insanın değerinin metalden daha fazla olduğu anlaşılmalı.” diyen Yeşim Ayöz, trafikte araçların yayalardan daha fazla hak sahibi olduğunu ifade etti.

“UYGULAMADA SORUN VAR”

Avukat Müge Bozok Polat ise kanunların yeterli olduğu ama uygulamada sorun olduğu görüşünde. Trafik kazası davalarının Asliye Mahkemelerinde görüldüğünü bu   nedenle verilen cezaların düşük olduğunu söyleyen Bozok, ölümle sonuçlanan kaza davalarının Ağır Ceza Mahkemelerinde görülmesi gerektiğine dikkat çekti.

Kaza davalarının Asliye Mahkemelerinde görülmesinin sebebinin olası kastın suça etkili olmamasının düşünülmesinden kaynaklandığını belirten Bozok, “Kazada birden fazla ölüm olursa Ağır Cezada görülmesi daha kolay oluyor. Kazaların taksirle işlenmiş bir suç olarak görülmesi mağdurların yargı sürecine bir sıfır yenik başlamasına neden oluyor. Çünkü  yargı  kararında sürücünün bilmeden ya da sonucunu kestirmeden kaza yaptığını söylüyor. Sürücü alkollüyse, ehliyetsiz araba kullanmışsa bunların ikisinin taksirin dışında değerlendirilmesi ve suçun ağırlaştırılması gerekiyor.” dedi.

“EMSAL KARAR ÇIKMALI”

Kaza suçlularının iyi hâl indirimine tabi tutulmamaları gerektiğini söyleyen Bozok, şöyle devam etti: “Bilinçli taksirle yargılanan birisi iyi hâl indirimiyle iki yıldan az bir süreyle cezalandırılabiliyor. Bu durumda hükmün geriye bırakılması ve aynı cezayı beş yıl içinde tekrarlamaması durumunda sürücü tutuksuz yargılanabiliyor. Ama olası kastta bu durum geçerli değil. Bir iki defa bu uygulamayla karşılaşıldığında otomatik pilot devreye girecektir. ‘Demek ki bunun yaptırımı ağır denilecektir.’ ‘Birisini öldürmek istiyorsanız trafik kazası süsü verin’ gibi bir söz var. Demek ki bu cezai yaptırımların yeterli olmadığını gösteriyor.”

Bozok, “Hukuk alanında yaşadığımız sorunların çözümü Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun alacağı bir tane karara bakıyor. Alkollü araç kullanmak, kırmızı ışıkta geçmek, ehliyetsiz araç kullanmak ve çarpıp kaçmak kasten öldürme suçuna dâhil edilirse, bu uygulama bütün hukuk sisteminde yer edecektir. Bir emsal karar istiyoruz… Avrupa’da 18 yaşından büyük bir insanın sigortası arabadan daha pahalı, bizde tam tersi. Bir çocuğun ölümü üzerine verilen tazminat miktarı 40 bin lira. Mahkeme bu kararı verirken çocuğunu kaybeden anne-babanın bir külfetten kurtulacağını düşünerek indirime gidiyor. Bu çok yaralayıcı bir şey.” değerlendirmesinde bulundu.


ARŞİV