Kadıköy Belediyesi Kültür Yayınları Akademi Serisi’nin ilk yayını olan “Haydarpaşa Kitabı: Kent, Mekân, Mücadele” kitabı çıktı. Bu çalışma, Kadıköy Belediyesi Kültür Yayınları Akademi Serisi’nin ilk yayını olma özelliğini taşıyor. Akademi Serisi’nin temeli; kentlerin daha adil, ekolojik, özgür ve demokratik bir yapıya kavuşmasını sağlamaya yönelik bir perspektifle bilgi üretimine ve paylaşımına dayanıyor. “Haydarpaşa Kitabı: Kent, Mekân, Mücadele” de bu çabanın ilk adımı olarak tanımlanıyor. Kitabın hazırlığı araştırmacı Ayça Yüksel editörlüğünde yürütüldü. Kitabın içerik çalışması açık bir makale çağrısı ile başladı. Bu çağrı ile Haydarpaşa Garı ve çevresi üzerine mekân, mimari, sendikal mücadele, kentsel muhalefet, sinema ve arkeoloji alanlarında hazırlanan araştırmalar toplandı. Birçok akademisyen makaleleri ile kitapta yer aldı.
Haydarpaşa Garı’nın geçmişten günümüze uzanan hikayesi, mekân, kent ve mücadele olarak birbiriyle ilişkili üç temel kentsel boyuta tekabül edecek alt başlıklarla derlendi. “Mekân Krizi” başlıklı ilk bölümde, Haydarpaşa’nın dönüşümüne odaklanan çalışmalar; “Kentsel Gündelik Yaşam” başlıklı ikinci bölümünde, Haydarpaşa’nın kent hayatına kazandırdığı değerlere odaklanan çalışmalar; “Mücadelenin Mekânı” başlıklı üçüncü bölümde ise Haydarpaşa Garı’nın kuruluşundan itibaren ortaya çıkan toplumsal hareketler birikimine odaklanan çalışmalar biraraya getirildi.
TOPLUMSAL BİR MEKÂN
Mekân Krizi başlıklı ilk bölüm Yonca Kösebay Erkan’ın kaleme aldığı “Haydarpaşa’nın Kültürel Miras Değerlerinin Aktarımında Çok Yığınlı Anlatılar” başlıklı makalesi ile açılıyor. Kösebay, Haydarpaşa’yı çevresiyle ilişkisi olan toplumsal bir mekân olarak değerlendiriyor.
“Anadolu Demiryolu Bütünselliği Bağlamında Haydarpaşa Garı, Limanı ve İstasyonların Sürekliliği Üzerine Bir Tartışma” başlıklı makalesinin yazarı Gül Köksal da kentsel dönüşümün tehdit ettiği ortak değerlerin neden yaşatılması gerektiğine işaret ediyor. Fuat Ercan ise “Haydarpaşa Garı’nı Ne Yapmalı Oyunu: Demiryollarında Bütünleşik Dikey Sosyal Sektörel Yapılanmadan Ayrışmaya” başlıklı makalesinde okuru, trenlerin Haydarpaşa Garı’ndan uzaklaştırılma sebepleri ve çözümleri üzerine birlikte düşünmeye çağırıyor. Can Bulubay’ın “Neoliberal Kent Politikaları ve Koruma İkileminde Haydarpaşa Garı Dönüşümü ve Yerin Ruhu” başlıklı makalesi ise Haydarpaşa’yı neoliberal politikalar temelinde eleştirel bir perspektifle değerlendiriyor. Ergun Gedizlioğlu, “AVM / Gar Projesinin Ulaşım Trafiğine Etkisi” makalesinde, Söğütlüçeşme Tren İstasyonu’na yönelik gar fonksiyonu projelerini, ulaşım planlaması ilkeleri temelinde tartışıyor.
DEMİRYOLU MİRASI
Kentsel Gündelik Yaşam başlıklı ikinci bölüm, Yonca Kösebay Erkan’ın Gar ve çevresinin mimari özelliklerine dair tarihsel bir değerlendirme sunduğu “Haydarpaşa’daki Küskün Demiryolu Yapılarının Mimarisine Tarihsel Bir Bakış” başlıklı makalesi ile başlıyor. Makale, Haydarpaşa Garı ve çevresinin, demiryolu mirasının bir parçası olarak ele alan bir perspektif sunuyor. “Haydarpaşa Garı’nın Yeldeğirmeni Mahallesi’nin Mekânsal Kimliğine Etkisi” başlıklı ikinci yazı da ise Elifcan Duygun ve Gökhan Koçyiğit, Gar’ın etkileşim halinde olduğu mahallenin geçirdiği değişimleri irdeliyor. “Haydarpaşa Garı ve İstanbul Ulaşımı” başlıklı makalede Haluk Gerçek, garın kendi yaşamındaki izlerinden yola çıkıyor. Gerçek, yaşayan kentsel bir imge olarak nitelediği Haydarpaşa’nın, ulaşım fonksiyonunun korunmasının kente katacağı faydaları ortaya koyuyor.
HAYDARPAŞA’NIN SESİ
“Yeşilçam Sineması’nda Haydarpaşa İmgesi ve Göç” başlıklı yazısıyla Döndü Toker, Yeşilçam filmlerinin uğrak mekânı olarak Haydarpaşa Garı’nı, göç olgusu temelinde tartışıyor. Ebubekir Düzcan, “İşe Yarar Bir Gar: Yeni Türkiye Sineması’nın Hayaleti” başlıklı makalesinde, Yeşilçam’da Haydarpaşa Garı ile kurulan ilişkinin Yeni Türkiye Sineması’na yansıyan dönüşümlerinin izini sürüyor. “Haydarpaşa Garı’nı Ses Peyzajı Çalışmaları Üzerinden Düşünmek” başlıklı makalede Sair Sinan Kestelli ve Oğuz Öner, Haydarpaşa Garı’yla ilgili yapılmış araştırmalar ve gürültü haritaları gibi çalışmalar üzerinden Gar’ın ses peyzajını tartışmaya açıyor. Görkem Özdemir’in “COVID-19 Salgını Sırasında Haydarpaşa’nın Seslerine Akustik Epistemolojik Bir Yaklaşım başlıklı makalesi, trensiz Haydarpaşa Garı’nın sesine odaklanırken, garın dışarıdan göründüğü kadar sessiz olmadığını gösteriyor.
HAYDARPAŞA VE MÜCADELE
Mücadelenin Mekânı başlıklı üçüncü bölümün ilk yazısı olan “Neoliberal Çitlemelere Karşı Kentsel Mücadelenin ‘Haydarpaşa’ Momenti” adlı makalesiyle Ayça Yüksel, Haydarpaşa Garı mücadelesini meydana getiren politik, tarihsel ve iktisadi koşulları değerlendiriyor.Can Şafak, Demiryollarında Sendikacılığın İlk Yılları: Haydarpaşa Sendikası (1950-1963) başlıklı makalesi ile Haydarpaşa’da sendika hareketinin şekillendiği döneme dair bir bakış açısı sunuyor. Bu bölümdeki diğer metinler ise Haydarpaşa Garı mücadelesinin gelişiminde önemli rol oynayan kişilerle yapılan söyleşilerden oluşuyor.
DÜNDEN BUGÜNE HAYDARPAŞA
II. Abdülhamit’in buyruğu ile yapımına başlanan ve 1908’de açılan Haydarpaşa Garı, Bağdat ve Hicaz Demiryollarının, İstanbul’daki merkezi olarak planlanmış ve dünyadaki diğer garlar gibi Haydarpaşa Garı da I. Dünya Savaşı sırasında asker ve mühimmat aktarımında kullanıldı. 1917’de bir sabotaj sonucu çıkan yangın nedeniyle Gar’ın büyük bir bölümü hasar gördü. Gar’a ikinci büyük hasarı veren de ham petrol yüklü Independenta adlı tankerin bir gemiyle çarpışması sonucu gerçekleşen 15 Kasım 1979 patlamasıydı. Patlamanın ardından başlayan restorasyon ancak 1983 yılında tamamlanabildi.
1997 yılında Koruma Kurulu kararıyla 1. Grup Korunması Gereken Kültür Varlığı olarak tescil edilen Haydarpaşa Garı, 2000’li yıllar itibariyle hız kazanarak tüm İstanbul’u etkisi altına alan kentsel dönüşüm projelerinin de hedefi haline geldi. Gar’ın işlevine müdahaleye yönelik iddialar 2004 yılında ortaya çıkmaya başladı. “Haydarpaşa Port” ve “Dünya Ticaret Merkezi ve Kruvaziyer Liman” projeleri bu dönem su yüzüne çıktı. Bu gibi projelerle Gar binasının otel, müze, alışveriş merkezi ya da hepsi bir arada olacak şekilde yeniden işlevlendirilmesi hedeflendi. Ardından, 2005’te gerçekleşen Uluslararası Cannes Emlak Fuarı’nda, dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Kadir Topbaş’ın “Haydarpaşa Gar ve Liman Alanı Dönüşüm Projesi”ni dile getirmesinden kısa bir süre sonra, Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS) ve TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent ve Kadıköy Şubeleri yürütücülüğünde sürdürülen Haydarpaşa Dayanışması kuruldu. 2006 yılında Haydarpaşa Garı ve çevresi, Tarihi ve Kentsel Sit Alanı ilan edildi. Bu karardan yaklaşık üç ay sonra gar binasında ruhsatsız bir inşaat faaliyeti başlamış, Mimarlar Odası’nın suç duyurusunda bulunması üzerine inşaat durduruldu.
2010’da yapılan restorasyon çalışması sırasında çıkan yangın ile garın çatısı tamamen yandı. 2011’de gar ve çevresinin kültür, turizm ve ticaret alanına dönüşmesinin önünü açan imar planı İBB Meclisi’nde kabul edildi. Ardından, 2012’de ana tren seferlerinin durdurulması ile gar merdivenlerinde bugüne dek süren haftalık nöbet tutulmaya başlandı. Aynı yıl TCDD; Haydarpaşa için Özelleştirme İdaresi’ne başvurdu, 2013’te de banliyö seferlerinin tamamen durdurulmasıyla kentle ve kullanıcılarla olan bağı bütünüyle koparıldı. 2014 yılında ise Kadıköy Belediyesi, TCDD Genel Müdürlüğü tarafından yapılan Haydarpaşa Gar binası rölöve, restitüsyon ve restorasyonu ile ilgili ruhsat başvurusunu reddetti. Yeniden yapılan proje ile 2016 yılında restorasyon çalışmalarına başlandı. Gar sahasındaki raylar da sökülmeye başlandı. Rayların altından 2 bin 500 yaşındaki Khalkedon şehri çıktı. Şu an itibariyle restorasyon ve kazı çalışmaları da devam ediyor. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın açıklamalarına göre kazı alanında bir arkeo park kurulması planlanıyor.
Kitabı, internet satış platformlarından ve kitapçılardan sipariş etmek mümkün.