Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Türkiye’nin ve İstanbul’un gündeminden düşmeyen Kanal İstanbul projesi için hazırlanan ÇED raporunun onaylandığını duyurdu. ÇED raporunda yer alan bilgilere göre Karadeniz ve Marmara Denizi’ni birbirine bağlayacak yapay suyolu, 45 kilometre uzunluğa sahip olacak. Genişliği 275 metre, derinliği ise 20,75 metre olarak belirlenen Kanal İstanbul projesinin uygulanması sırasında 1.1 milyar metreküplük kazı malzemesi çıkması bekleniyor. Uzmanların, bilim insanlarının ve bölgede yaşayan vatandaşların itiraz ettiği projenin geçiş güzergahı üzerinde ve çevresinde tarım alanları, meralar ve temiz su kaynakları bulunuyor.
Geçtiğimiz haftalarda projenin İstanbul’un ulaşımına ve nüfusuna olası etkilerini sayfalarımıza taşımıştık. Bu hafta da projenin hayata geçirilmesi durumunda tarım arazilerinin kanal çalışmalarından nasıl etkileneceğini tartışmaya açacağız. Konuyu, “Kentiçi Tarım Alanları: Osmanlı İstanbul’unda Bostanlar ve Bahçıvanlar” tezinin yazarı olan akademisyen Ayşe Nur Akdal ile konuştuk. Kanal İstanbul için hazırlanan Sosyal Etki Değerlendirme raporunu inceleyen Akdal, “Kentin beslenmesi İstanbul’un en önemli sorunlarından biri, bu tarihsel olarak da böyle. Kentin çeperinde tarım ve diğer kırsal aktivitelerin yer aldığı bir yeşil kuşak hem kentin gıda teminine katkı sağlar, hem de rekreasyon alanı olarak işlevsel olabilir.” diyor.
“YEŞİL SİSTEMİ TAHRİP EDECEK”
Sosyal Etki Değerlendirme raporunu incelediniz. Genel olarak görüşünüz nedir?
Kanal İstanbul Projesi Sosyal Etki Değerlendirme (SED) raporuna göre proje güzergâhında yer alan tarım ve balıkçılık faaliyetleriyle uğraşan mahalleler bu projeden olumsuz etkilenecekler. Proje planı değerlendirildiğinde, bölgede özellikle kırsal özellikli yerleşimlerde ve nüfusta büyük değişimler yaşanacağı görülüyor. Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın (WWF) belirttiği üzere bu proje sadece tarım alanlarını ve meraları değil kentin varlığını sağlıklı bir şekilde sürdürmesini sağlayacak, kenti dışarıdan kuşatan yeşil sistemi de tahrip edecek. Planlarda koruma hatta iyileştirilme önerilen ormanlar, sulak alanlar, göller, akarsular, kıyılar, tarım alanları gibi alanlara müdahale edilmesiyle kentin yaşam destek sistemleri devre dışı bırakılmış olacak.
Proje güzergâhında ne kadar büyüklükte tarım arazisi bulunuyor?
Kanal İstanbul ve yakın çevresinde bulunan ilçeler sanayi, hizmet ve tarım olmak üzere karma ekonomik yapılara sahipler. Bu bölgede, İstanbul’un diğer kısımlarına kıyasla tarım sektörünün küçümsenmeyecek bir payı var. Üstelik bölgede çok sayıda mera alanı da bulunuyor. Özellikle Arnavutköy’ün ilçe topraklarının üçte birinden fazlasının tarım alanı olduğu söyleniyor. Yine bu ilçenin kırsal nüfusu İstanbul’un diğer ilçelerinden daha yüksek. SED raporuna göre Arnavutköy’de Türk köy tipinin belirgin özelliklerini muhafaza eden mahalleler var. Bu mahallelerde nüfusun bir kısmı yakın bölgedeki sanayi tesislerinde çalışmakla beraber ekserisi tarım, hayvancılık, balıkçılık ve ormancılıkla uğraşmakta.
Fotoğraf: Akgün İlhan
TARIM ALANLARI AZALIYOR!
Bu alanlar kullanılıyor mu?
Kanal İstanbul güzergâhındaki diğer ilçelerde ise 1990’lara kadar tarımın yaygın yapıldığı fakat sanayileşme, arazi değerlerinin artması ve imara açılma ile birlikte, Türkiye genelinde olduğu gibi, buralarda da tarım alanlarının gerilemeye başladığı görülüyor. Özellikle proje ile gerçekleşecek olan kentsel yayılmanın, bölgenin kırsal kimliğine daha da zarar vereceği söylenebilir.
Bu arazilerin İstanbul’un gıda zincirine önemli bir katkısı var mı?
SED raporuna göre, tarım ve hayvancılık sektörü̈; gayri safi katma değer içindeki payı, toplam istihdam içerisindeki oranı, tarım ve hayvancılık için kullanılan arazilerin büyüklüğü gibi unsurlar acısından değerlendirildiğinde, İstanbul’un ekonomik yapısı için ağırlıklı bir öneme sahip değil. Bununla birlikte, ülke nüfusunun büyük bir bölümünü barındıran kent, tarım ve hayvancılık ürünleri için çok önemli bir pazar oluşturmakta. İstanbul’da tarım sektörünün istihdam hacmi toplam il istihdamında çok düşük bir paya sahip. Tarım alanları büyük ölçüde kentsel alanlara dönüşmüş ve yapılaşmış. İstanbul’un sanayi, ticaret ve hizmetler gibi tarım dışı sektörlerdeki gelişmişlik düzeyi, tarımın ön plan çıkmasına engel oluyor. Ayrıca kentleşme tarımsal faaliyet alanını daraltıyor. İstanbul tarımsal ürünlere olan ihtiyacını diğer illerden karşılıyor.
Kent içi gıda temininde bu alanlarda üretilen sebze-meyvenin payı nedir?
Kanal İstanbul ve çevresindeki tarım alanlarının İstanbul’un gıda zincirine çok büyük bir etkisi yok, çoğu geçimlik tarım yapıyor. SED raporu kapsamında yapılan mülakatlar neticesinde, Kanal İstanbul proje güzergahındaki tarımsal üretimlerinden tahıl ve meyve üretimi pazara yönelik iken sebze ve yeşillik üretiminin önemli bir bölümünün (yüzde 80) hane tüketimi için, geçimlik üretim olduğu sonucu çıkıyor. Fakat bu alanlar, kentin sürdürülebilir gıda temini için oluşturulacak yeni politikalar, örneğin kent çevresinde tarımsal aktivitelerin örgütlenmesi gibi, ile birlikte kentin gıda zincirine daha fazla katkı sağlayabilirler. Nitekim rapora göre, günümüzde İstanbul topraklarının yaklaşık yüzde 22’si tarıma elverişli olmasına karşın bu alanlar tam değerlendirilmiyor. Tarıma elverişli alan organize edildiği takdirde kentin gıda temini sorunu büyük oranda karşılanabilir.
UZUN VADEDE İŞSİZLİK YARATABİLİR
Kanal İstanbul yapılırsa bu arazilerde tarımsal faaliyet yürütenler nerelerde istihdam edilecek?
SED raporuna göre, bölgede tarım, hayvancılık ve balıkçılıkla geçinen önemli bir nüfus bulunuyor. Üstelik yapılan görüşmelerde bu faaliyetlerle geçinen kesimin başka bir mesleki becerisi yok. Tarım arazileri proje kapsamında kamulaştırılacağı için bu insanlar tarımsal üretime/hayvancılığa devam edemeyecekler. Ayrıca tarımdan doğrudan gelir elde etmeyen fakat geçimlik tarım yapan bir kesim de mevcut. Sanayi sektöründe çalışan çoğu mavi yakalı işçiler; geçimlik tarım, hayvancılık ve balıkçılık yoluyla bütçelerine katkı sağlıyorlar. Tarımsal faaliyetin yokluğunda bu kesimin daha da yoksullaşması söz konusu. Bu grupların bir kısmı Kanal İstanbul’un inşaatında istihdam edilebilir fakat bunun geçici bir istihdam olduğu unutulmamalı. Öte yandan proje kapsamında araziler değer kazanacağı için tarlasını, arazisini satıp kısa vadede bu durumdan kâr edecek olanların sayısı da az değil. SED raporu kapsamında mülakat yapılan kişilerin üçte birinden fazlası Kanal İstanbul projesini desteklediğini söylerken, katılımcıların önemli bir bölümünün konuyla ilgili bir fikri yok.
Bu alanlar daha verimli kullanılmaz mı?
Osmanlı döneminde, bu alanlarda tarım yapılıyordu. Günümüzde kentsel alanın genişlemesi, sanayi ve hizmet sektörlerinin kent çeperlerine ve kırsal alana doğru sıçramalar yapması ve arazi rantının artması gibi sebeplerle kentin içinde ve çeperinde yapılan tarımsal aktivitenin yok olma aşamasına geldiğini görüyoruz. Kentin beslenmesi İstanbul’un en önemli sorunlarından biri, bu tarihsel olarak da böyle. Kentin çeperinde tarım ve diğer kırsal aktivitelerin yer aldığı bir yeşil kuşak hem kentin gıda teminine katkı sağlar, hem de rekreasyon alanı olarak işlevsel olabilir.
Kaynak: DW Türkçe
MERA NİTELİĞİ KALDIRILDI
Akdal’ın SED raporundan aktardığı bilgilere göre, proje alanında yer alan mera, yaylak, kışlak vasıflı taşınmazlar proje faaliyetlerinden etkilenecek. İstanbul Kadastro Müdürlüğünden ve Toplu Konut İdaresi Başkanlığının verdiği bilgiye göre ise tespit edilen 440 adet mera, yaylak, kışlak vasıflı taşınmazından 418 adet (1 milyon 22 bin 67 metrekare) taşınmazın mera niteliği kaldırılmış.