Kentsel dönüşümün sessiz mağdurları: Yaşlılar

Kent sosyolojisi ve İstanbul’daki kentsel politikalar üzerine araştırmalar yapan Prof. Dr. Hatice Kurtuluş ile kentsel dönüşüm süreçlerinin yaşlılar üzerindeki maddi ve manevi etkilerini konuştuk

28 Ağustos 2019 - 12:09

Ana fotoğraf: Metin Ofluoğlu (İFSAK Belgeselab Sürgünde Yeni Perde Fikirtepe projesinden)

Kent sosyolojisi, yerel yönetimler, göç ve İstanbul’un kentleşme deneyimi üzerine araştırmalar yapan Prof. Dr. Hatice Kurtuluş, “Merkezde değerlenen evler yaşlılara çok görüldüğünden yaşlılar bir çeşit yarı-gönüllü sürgünler olarak mahallelerinden koparlar. Dolayısıyla alışkın oldukları, kendilerini güvende hissettikleri sosyal ve mekânsal ilişkilerini kaybederek yalnızlaşırlar.” diyor. Kurtuluş, sorularımızı yanıtladı.

ÇOK BOYUTLU MAĞDURİYETLER

  • “Kentsel Dönüşümün Sessiz Mağdurları Yaşlılar” başlıklı çalışmanızdan başlayalım istiyorum. Herkes için bir sorun olan kentsel dönüşüm yaşlıları nasıl mağdur ediyor? 

Fotoğraf: Emirkan Cörüt

Türkiye’de ve özellikle de İstanbul’da kentsel dönüşüm uygulamalarına dair eleştirel tartışma ağırlıkla mülkiyet hakları, kentsel rantın adaletsiz biçimde yeniden dağıtılması, mahallenin yerleşik sakinlerinin yerinden edilmesi ve yarattığı çevresel sorunlara odaklandı. Bu tartışma, haklı olarak, İstanbul’un sınıfsal coğrafyasını yeniden biçimlendiren kentsel dönüşüm süreçlerinin yarattığı kentsel adaletsizliklerin ve hak ihlallerinin mağdurlarına dikkati çekiyordu. Ama burada sınıfsal mağduriyetlerin sınıf içinde eşit dağılmadığı dikkatimizden kaçtı. En çok dikkatimizden kaçan da yaşlıların uğradığı çok boyutlu mağduriyetlerdi. Kentte yaşlılık, kırda/köyde yaşlı olmaktan çok farklı bir durum. Kentte ekonomik olarak aktif olmayan yaşlı nüfus hızla unutulur, değersizleşir. Çünkü kent maddi birikimin/kalkınmanın merkezidir ve yaşlılar bu birikim alanının dışında kalmışlardır.

  • Günlük hayatı nasıl etkiliyor?

İstanbul’da kentsel dönüşüm projeleri, mahalle, ilçe ve kent ölçeğinde gündelik yaşamın kalitesini radikal biçimde bozacak biçimde uygulanıyor. Örneğin Şişli ve Kadıköy’de (özellikle Bağdat Caddesi boyunca) gerçekleşen yap-satçı tekil bina yenilenme projeleri de, Fikirtepe ya da Bayrampaşa’da kitlesel toplu konut projeleriyle gerçekleşen kentsel dönüşüm uygulamaları da, ciddi halk sağlığı sorunlarının yanında mekânsal şiddet olarak değerlendirebileceğimiz bir gündelik yaşam stresine neden oluyor. Mekâna yapılan her türlü fiziksel müdahale oradaki sosyal ölçek üzerinde olumlu ya da olumsuz etkilere neden olur. İstanbul’daki kentsel dönüşüm uygulamaları bu sosyal ölçekler üzerinde ciddi tahribatlar bırakarak gerçekleşiyor. Kentsel dönüşümün gerçekleştiği bölgede mekânsal şiddet olarak niteleyebileceğimiz ve gündelik yaşamı zorlaştıran stres faktörlerinin başında, hava kirliliği ve gürültü kirliliği geliyor.

İSTANBUL’DA MEKÂNSAL ŞİDDET

  • Hava kirliliğinde Fikirtepe çok açık bir örnek aslında.

Fikirtepe kentsel dönüşüm projesi, geniş bir kentsel coğrafyada insan ve diğer canlılar için kabul edilebilir sınırların çok üstünde bir hava kirliliği yaratmış durumda. Bu kirlilikten en fazla bağışıklık sistemleri henüz yeterince oluşmamış olan bebekler ve çocuklar ile bağışıklık sistemi zayıflamış, çeşitli hastalıkları olan yaşlılar etkileniyor. Kentsel dönüşümün yarattığı bir diğer önemli sorun, gündelik yaşamın fiziksel ve sosyal hareketliliğinin gerçekleştiği sokaklar, kaldırımlar, meydanlar, duraklar, gündelik alışverişin mekânları olan kamusal/ortak açık alanlarda bu inşaat faaliyetinin yarattığı engellerdir. Yıkım ve inşa faaliyetleriyle hırpalanan alt yapı ve inşaat faaliyetinin işgal ettiği sokak ve kaldırımlar, kenti bir çeşit engelli koşu parkuruna dönüştürüyor. Bu parkurda en zor hareket edecek olanlar yine yaşlılardır.

  • Bu sorunların yaşlılar üzerinde nasıl etkileri olabilir?

Bu durum yaşlılarda sokağa çıkma korkusuna neden olur. Bu korku onların gündelik yaşamla bağlarını zayıflatır. Oysa yaşlıların kendilerine bakabilme becerileri gündelik yaşamla bağlarının güçlü olması ile doğrudan ilişkilidir. Bu ilişki zayıfladığında yaşlılar hızla başkalarının bakımına muhtaç olmaya başlayacaktır.  Kentlerin güvenliği sadece insanlar arası şiddetin yoğunluğuna göre değil, aynı zamanda kentin kamusal alanında karşılaşacağımız beden ve duygu durumumuzu tehdit eden alt yapı, trafik ve diğer fiziksel engellerin yarattığı şiddetin yoğunluğuna göre ölçülmektedir. Bu anlamda İstanbul, insani suçlar bakımından dünyanın görece güvenli metropollerinden biri olarak kabul edilebilir ancak mekânsal şiddet açısından dünyanın en güvensiz kentlerinden biri haline gelmiştir.

YENİ BİNALAR YAŞLILARA UYGUN MU?

  • Yaşlı bireylerin bir anlamda kentin merkezinden şehrin çeperlerine doğru bir sürgüne tabi tutulduğunu ifade ediyorsunuz. Biraz bundan bahseder misiniz?

Konutun bir yatırım aracına dönüşmesi  onun kullanım değeri yerine değişim değerini öne çıkarır. Bu yeni binalar artık yaşlılar için fazla lüks olur. Orada oluşan yeni değer, bazen yaşlıların kendi tercihi ama çoğu zaman aile bireylerinin duygusal baskısıyla, yaşlıların orada oturmaya devam etmelerine engel olur. Bu yeni evler satılır, elde edilen gelirle kentin dışında inşa edilmiş merkeze görece ucuz ama kapalı, havalı, yeni nesil toplu konut alanlarında iki ya da daha fazla ev alınır. Ya da merkezdeki yenilenmiş ev yüksek fiyatlara kiraya verilir ve o kira geliri ve banka kredileri birleştirilerek kentin dışında konut sahibi olunur.

  • Sizce kentin merkezindeki yeni konutlar yaşlı bireyler göz önünde bulundurularak mı inşa ediliyor?

Geçen günlerde Fikirtepe kentsel dönüşüm projesi kapsamında yapılan konut kompleksinin 22. katına taşınan bir arkadaşımı ziyarete gittim. Binanın girişinden itibaren bu binaların yaşlıları nasıl yok saydığını düşündüm. Bir deprem ya da yangında, elektrikler kesilse ve jeneratör arızalansa yaşlı bir insan 22 kat merdiveni nasıl inebilir? Evde düşüp yaralansa ya da kalp krizi geçirse sağlık ekibinin ona ulaşması ne kadar zaman alır? Bu şifreli güvenlik kapılar, güvenlikli asansörler, hırsıza karşı önlem olarak abartılmış kilit sistemleri bir yaşlı için güvenlik midir yoksa risk midir? Gündüzleri neredeyse tamamen boşalan 400 daireli bir apartman bir yaşlı için güvenli midir? Diğer yandan hiç tanımadığı genç komşularıyla, ya da aynı sitede oturan yaşlıların birlikte vakit geçirmesi için tasarlanmış bir sosyalleşme mekanı varsa orada karşılaşacağı, yaşlı olmaktan başka belki de ortak hiçbir yanının olmadığı diğer yaşlılarla ilişki kurmadaki zorluklar da yaşlıların hayat kalitesini olumsuz etkileyen faktörlerdir. Üstelik bu yeni konut alanları tasarlanırken satış hedef kitlesi zaten genç ve orta yaşlı, ekonomik olarak aktif, otomobil sahibi kentli sınıflardır. O nedenle hangi toplumsal sınıfın alım gücüne hitap ederse etsin, hiç birinin reklam kampanyalarında yaşlılar bir hedef kitle olarak yer almaz. Ancak Türkiye’de gerek nesiller arası dayanışma ilişkisi halen sürdüğünden, gerekse de merkezde değerlenen evleri yaşlılara çok görüldüğünden yaşlılar bir çeşit yarı-gönüllü sürgünler olarak mahallelerinden koparlar. Dolayısıyla alışkın oldukları, kendilerini güvende hissettikleri sosyal ve mekânsal ilişkilerini kaybederek yalnızlaşırlar.

KADIKÖY’DEKİ TABLO NASIL?

  • 1980’li yıllardan sonra bunun arttığını belirtiyorsunuz çalışmanızda. Bunda neo-liberal politikaların etkisi var mı?

Elbette kentsel mekânın bu denli adaletsiz yeniden paylaşılmasının ve bu süreçte ortaya çıkan toplumsal ve mekânsal travmaların göz ardı edilmesinin arkasında yeni liberal politikaların yol verdiği olağanüstü birikim olanakları var. Bu birikim sadece inşaata yatırım yapan sermaye sahibi sınıfların değil, arsasının, konutunun ya da gecekondusunun değerinin artacağının farkında olan mal sahiplerinin de iştahını kabartıyor. Çünkü kentsel dönüşüm projelerinde arsa ya da mal sahiplerine kentsel arazide artacak değer üzerinden bir servet aktarımı gerçekleşmiş oluyor. Kentsel dönüşüm projelerinin toplumun farklı kesimlerinde yarattığı travmalar ve  kısa ve uzun vadede ortaya çıkarabileceği sosyal/kültürel/mekânsal yaralanmalar konusunda  farkındalık yaratılması bu nedenle önemlidir. 

  • Kadıköy özelinde nasıl bir tabloyla karşı karşıyayız?

Maalesef Kadıköy bu sorunu neredeyse bütün boyutlarıyla yaşıyor. Birincisi herkesin bildiği gibi Fikirtepe projesinin yarattığı mekânsal şiddet daha uzun zaman sürecek. İkinci ise Kadıköy’den Maltepe’ye kadar uzanan Bağdat Caddesi ve paralel caddeleri boyunca, Küçük Çamlıca’dan Kadıköy’e uzanan Acıbadem Caddesi ve paralel caddeleri boyunca ve Koşuyolu’nda yeni yap-satçı bina yenileme projeleri ile gerçekleşen kentsel dönüşümün yarattığı ve yaratacağı sorunlardır. Bu bölgelerin tamamı kentin en yerleşik ve yoğun nüfuslanmış merkezi konut alanlarıdır. İnşa faaliyetlerinin tamamı bu yoğun nüfusun gündelik yaşamının içinde gerçekleşiyor. Bu nedenle, yarattığı şiddet ve travmalara toplumun tamamı maruz kalıyor. Ancak Kadıköy aynı zamanda İstanbul’un 65 yaş üstü nüfusun en yoğun olduğu ilçesidir. Adrese Dayalı Nüfus verilerine göre Kadıköy’ün 458.600 olan nüfusunun 86.663’ü 65 yaş üstü. Bu demektir ki Kadıköy’ün nüfusunun yaklaşık yüzde 20’si 65 yaş üstüdür. Oysa bu yaş grubu İstanbul’un toplam nüfusu içinde yüzde 6’lık bir orana sahip.  Kadıköy’ün merkezinden metropoliten çeperlerdeki yeni nesil toplu konut alanlarına taşınan daha genç yaş kuşakları Kadıköy’ün merkezi mahallelerinin giderek yaşlanmasına neden oluyor.

“TRAVMALARI SESSİZCE YAŞIYORLAR”

  • Yaşlı bireyler bu süreçte neler yaşıyor peki?

Bu süreçte yaşlılar üç tür travma ile karşı karşıya kalırlar. Birincisi, ortaya çıkmış olan maddi fırsatı değerlendirmek isteyen daha genç aile fertleri ve komşularının, evini değiştirmek istemeyen yaşlı kat malikine uyguladıkları manevi baskılardır. Bu baskılar bazen vasi tayinine varacak kadar ağır olabildiği gibi yaşlı kat malikinin diğer komşuları tarafından sosyal dışlanmasına ya da kötü davranışa maruz kalmasına neden olabilir. Bir diğer travma yaşı bireyin alışkın olduğu evden, komşularından ve kendini görece güvende hissettiği mahallesinin kamusal açık alanlarından uzaklaşarak başka bir sosyo-mekânsal ölçeğe uyum yapmak zorunda kalmasıdır. Yaşlılıkta zihnin sosyal ve mekânsal uyum kapasitesi görece düşer ve hatırlama güçlükleri yaşlıları strese sokar. Yeni evlerine, komşularına ve değişen mahallelerine yabancılaşırlar. Üçüncü travma ise yaşadıkları mahallede biri bitip biri başlayan inşaatların yarattığı hava ve gürültü kirliliğinin neden olduğu sağlık sorunları ve sokağa çıkma korkusudur. Kadıköy’ün yaşlı nüfusu bu travmaları sessizce yaşamaktadır. 

YAŞLILARA UYGUN KENT POLİTİKASI

  • Yaşlıların da gözetildiği bir kent politikası nasıl yaratılır?

Türkiye gibi nüfusun genç ve orta yaşlarda biriktiği ülkelerin kentsel alanlarında yaşlıların toplam nüfus içindeki düşük oranı, özellikle popülist politikacıların onları daha da görmezden gelmesine neden oluyor. Bunun mutlaka değişmesi gerekiyor. Kentlerin sadece çocuk dostu, kadın dostu, engelli dostu değil aynı zamanda yaşlı dostu kentler olmaları için de politikalar geliştirilmeli. Bunun için yapılacak ilk iş yaşlı nüfusa dair daha kapsamlı ve niteliksel bir verinin üretilmesidir. Bizler yaşlıların sayısal verisine kısmen ulaşabiliyoruz resmi istatistikler üzerinden ama İstanbul’da yaşlılığın nasıl yaşandığına ve yaşlılığın kentli, İstanbullu, Kadıköylü hallerine dair çok az bilgi var elimizde. Türkiye’de nüfus piramidi değişiyor ve kentlerde yaşlı nüfusun oranı yükseliyor. Önümüzdeki 50 yılda da İstanbul’daki yaşlı nüfusun oranı yükselecek. Bu nedenle yaşlılara yönelik olarak geliştirilecek kentsel politikalara ışık tutacak bir veri tabanına ihtiyacımız var. Diğer yandan İstanbul’da toplumsal cinsiyete yönelik çalışmalarda ve cinsiyet eşitliğine yönelik politikalarda yaş ve cinsiyet ilişkisini dikkate almak gerekiyor. Kentlerdeki cinsiyet eşitsizliğinin yaşlılıktaki tezahürlerine bakmak gerekiyor. Yaşlıların toplumsal yaşama katılmalarındaki engellerin iyi analiz edilmesi ve planlama dahil olmak üzere kentsel politik kararların yaşlılığa duyarlı olmasıyla yaşlı dostu bir kentleşme mümkün olabilir.


ARŞİV