Kentsel dönüşüm yasası kabul edildi!

Kentsel dönüşüme ilişkin yasa teklifi Meclis Genel Kurulu'nda kabul edildi. Mimarlar Odası’nın yaptığı açıklamada, değişikliklerin riskli yapıların dönüştürülmesine yönelik olmadığı vurgulanırken, mülkiyet hakkının da tehlikeye gireceği paylaşıldı. Kent araştırmacısı Murat Güney de “Kentsel dönüşüm projeleri, rantsal dönüşüm projeleri olarak karşımıza çıktı. Yeni yasa teklifi de deprem riskini suistimal eden yaklaşımı daha da öteye taşıyor” dedi

09 Kasım 2023 - 13:41

TBMM’de kabul edilen "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ne hem meslek odaları hem de siyasetçiler itiraz etti. Yasaya göre, riskli yapı tespiti Kentsel Dönüşüm Başkanlığı veya idarece resen yapılabilecek. Riskli yapıların yıktırılması için maliklere tek seferde 90 günden fazla olmamak üzere süre verilecek, yapıların tahliyesinin engellenmesi durumunda kolluk kuvveti aracılığıyla tahliye yapılacak. Kentsel dönüşüm, maliklerin salt çoğunlukla aldığı karara göre yapılabilecek. Teklif; 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un yanı sıra pek çok kanunda değişiklik getirecek.

“RANT VE YAPILAŞMA ARTTI”

TMMOB Mimarlar Odası’nın konuyla ilgili yaptığı açıklamada 6306 Sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinin üzerinden 11 yıl geçmiş olmasına karşın ülke genelinde riskli yapı tespitinin çok az olduğu ifade edilerek, “Bakanlığın verilerine göre riskli olduğu tahmin edilen yapı stokunun yüzde 2’sine bile ulaşılamadı. Ayrıca yıkılan riskli konut ve işyerlerinin yerine iki katından fazla bağımsız bölüm inşa edilerek yapılaşmanın ve yoğunluğun artırıldığı görülüyor. Ancak geçen sürede kentlerimiz afetlere karşı hazırlanmadığı gibi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve TOKİ eliyle; tüm kentsel ve kırsal alanlar imara açılarak doğal, kültürel ve tarihî değerler rant ve yatırım araçlarına dönüştürüldü.  Olası bir afette kullanılması planlanan toplanma alanları yatırımcı ve sermaye sahiplerine tahsis edilerek, bu alanlarda iş merkezi, alışveriş merkezi, toplu konut ve stat yapılmasında bir sakınca görülmedi.” denildi.

 Açıklamada, yasada önerilen değişikliklerin afet riski altındaki yapıların ve alanların dönüştürülmesine, sağlıklı, güvenli ve sağlam yapılı çevreler oluşturulmasına yönelik olmadığı vurgulanırken, mülkiyet gaspının da önünün açıldığı paylaşıldı. Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi: “6306 sayılı Kanun’da getirilen düzenlemelerle; rezerv yapı alanlarının yeni yerleşim alanı olarak belirlenmesi zorunluluğu kaldırılacak, mevcut kentsel ve kırsal alanlarda yerleşim yerlerindeki parsellerin ve yapıların rezerv yapı alanı olarak belirlenmesi sağlanacak. Bu yolla tüm alanlarda yurttaşların mülklerine el konulmasının önü açılacak; rant odaklı dönüşüm ve mülkiyet değişimi ile barınma ve mülkiyet haklarına el konulacak. Riskli yapı tespiti, yapının tahliyesi ve yıkımlarda kolluk kuvvetlerinin müdahalesi yoluyla zorla ve resen işlem yapılması öngörülüyor.”

 “Ekonomik kriz koşullarında sağlıklı, güvenli ve sağlam yapılı çevrede barınma hakkına erişemeyen yurttaşlar yeniden borçlandırılacak.” İfadelerinin yer verildiği açıklamada şu çağrıya yer verildi: “Her ne gerekçe olursa olsun afetlerden rant sağlanması amacıyla yürürlüğe konan düzenlemelerin, proje ve uygulamaların ivedilikle durdurulması gereklidir. Barınma ve sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşam hakkının korunması çerçevesinde; hukuka aykırı riskli alan, rezerv yapı alanı, dönüşüm, kamuya ait taşınmazların devrine ve özel mülklerin kamulaştırılarak satışına ilişkin düzenlemeler geri çekilmelidir.”

“KİM ÖLÜMLE BURUN BURUNA YAŞAMAK İSTER?”

Konuyla ilgili konuştuğumuz kent araştırmacısı ve akademisyen Murat Güney’e göre yeni kentsel dönüşüm yasada  kentlerin depreme hazırlanması konusunda geçmişten gelen yanlış bakış açısı tekrarlanıyor.“Bugüne kadar başta 6306 sayılı afet yasası olmak üzere hayata geçirilen bir dizi yasal düzenleme aracılığıyla deprem riski kentlerin arsa değeri yüksek yerlerine el koymak, buraları istimlak edip lüks konut projeleri geliştirmek için suistimal edildi.” diyen Güney,  “İnsan hayatını korumayı hedeflemesi gereken kentsel dönüşüm ve iyileştirme projeleri, kâr maksimizasyonunu hedefleyerek rantsal dönüşüm projeleri olarak karşımıza çıktı. Yeni yasa da  6 Şubat’ta yaşanan deprem ile beraber deprem riskini suistimal eden yaklaşımı daha da öteye taşıyor. Maalesef her yeni deprem, daha çok müdahale ve el koyma imkânı elde ederek rantı artırmak için bir fırsat olarak görülüyor.” dedi.

Kentsel dönüşüm projelerine hukuki itiraz imkânlarını azaltılacağını ve yasal sürelerin kısaltılacağını kaydeden Güney, “Kimse depreme dayanıksız bir binada ölümle burun buruna yaşamak istemez. Herkes sağlıklı, kaliteli, depreme dayanıklı konutlarda yaşamak ister. Yurttaşların kentsel dönüşüm konusundaki itirazları depreme dayanıksız konutlarda yaşamak konusunda irrasyonel bir ısrardan değil, depreme dayanıklı, kaliteli ve sağlıklı bir konutta yaşamak isterken bunu sağlayacak dönüşüm projelerinin kendilerine yüklediği büyük maliyetten kaynaklanıyor. Kentsel dönüşümün önündeki en büyük engel, kentsel dönüşümün her geçen gün artan ekonomik maliyeti ve bu maliyeti üstlenmekten ısrarla kaçınan hükümet.”

KİRA, TAŞINMA, DEPOZİTO…

Yurttaşların kentsel dönüşümün maliyetini karşılayamadığı için arsa paylarının bir bölümünü inşaat maliyeti karşılığı müteahhide vermek zorunda kaldığını söyleyen Güney, “Bu noktada somut bir kamu desteği yok. Diğer büyük maliyet ise kentsel dönüşüm süreci sırasındaki geçici barınma maliyeti yani kiralar. Riskli binanın yıkımı ve yeniden yapımı en iyi ihtimalle bir buçuk – iki yıl sürüyor. Bu süreçte yurttaşların kira masraflarını büyük oranda kendilerinin karşılaması gerekiyor. İstanbul’da bugün devletin yaptığı kira yardımı 3 bin 500 lira. İstanbul’da ortalama kiralar ise aylık 20 lirayı geçmiş durumda. Aradaki fark vatandaşın cebinden çıkıyor. Buna depozito, emlakçı parası ve nakliye ücreti gibi kalemleri de eklediğinizde bir seferde on binlerce liralık bir masrafın göze alınması gerekiyor. Alım gücünün her geçen gün biraz daha eridiği içinde bulunduğumuz ağır ekonomik koşullarda özellikle dar gelirli yurttaşların bu denli yüksek kira ve taşınma masraflarını göze alamadıklarını ve kentsel dönüşüme girmek yerine riskli binalarda oturmak zorunda kaldıklarını görüyoruz. Yeni yasada kira yardımlarının artırılacağı ifade edilse de bu süreçte tüm kira ve taşınma masraflarının devlet tarafından üstlenileceğine dair bir söz verilmiyor.” diye konuştu.

“MALİYETİ ÜSTLENMELİ”

Yasayla  kentsel dönüşüm alanındaki yasal dayatmaların hayata geçirilmek istendiğini vurgulayan Güney şöyle devam etti: İnanıyorum ki, kentsel dönüşümün maliyeti tamamen devlet tarafından karşılansa, ki olması gereken bu ve bunun için milyonlarca liralık deprem vergileri vaktiyle toplanmıştı, hiçbir yurttaş zaten binasını depreme karşı güçlendirecek kentsel dönüşüm projelerine karşı çıkmaz. Hükümet depreme karşı gerçekten yurttaşların hayatını korumayı amaçlıyorsa, kentsel dönüşümün tüm maliyetini üstlenecek uygun finansal modelleri geliştirmeli ve kentsel dönüşümü sıfır kâr ile hayata geçirmeli. Bugün yeni diye önerilen tasarı insan hayatını korumayı hedefleyen bu anlayış ve yaklaşımdan çok uzak. Bu haliyle yeni kentsel dönüşüm yasası İstanbul’u bir rant alanı haline getiren, İstanbul’a ihanet eden süreci daha da ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramıyor.”

YASADA NELER VAR?

Kentsel dönüşüme yönelik düzenlemeler içeren kanun teklifi, 7 Kasım Salı günü TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. Yasada öne çıkan maddeler şöyle:

-Riskli yapıların yıktırılması için maliklere tek seferde 90 günden fazla olmamak üzere süre verilecek. Tahliye engellenirse polis devreye girecek.

-İnceleme, savunma verme, keşif ve bilirkişi incelemesi, davaların karara bağlanması gibi süreçler belirli gün sayısıyla sınırlandırıldı. Buna göre, 10 gün içinde ilk inceleme yapılacak ve dava dilekçesi ile ekleri tebliğe çıkarılacak. Savunma verme süresi dava dilekçesinin tebliğinden itibaren 15 gün olacak; bu süre bir defaya mahsus olmak üzere en fazla 10 gün uzatılabilecek.

-Keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması gereken hallerde, dosyanın tekemmülünden itibaren 15 gün içinde keşif yapılacak. Tarafların hak ve menfaatlerinin korunması bakımından zorunluluk bulunan hallerde keşif ve bilirkişi incelemesi, ilk incelemeyi müteakiben de yapılabilecek. Bilirkişi raporları 15 gün içinde mahkemeye teslim edilecek. Bilirkişilere ve bilirkişi raporlarına, raporun tebliğinden itibaren 7 gün içinde itiraz edilebilecek.

-Ev sahibi ya da kiracıların numune alımına izin vermemesi engellenecek.

-Hak sahibinin borçlanmasının gerekmesi durumunda, borçlanma bedeli üzerinden hak sahibi ile sözleşme yapılacak ve borçlanma bedelinin tamamı ödenmeden tapuda devredilemeyecek.

-Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun'da yer alan "rezerv yapı alanı" tanımı değiştirildi. Yerleşim yerlerinde yer alan parsellerin de rezerv yapı alanı olarak belirlenebilmesinin yolu açıldı.

 

 


ARŞİV