Kiracı sayısı artıyor

Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin düzenlediği konut kurultayında, konut sorununun sebepleri ve çözüm önerileri tartışıldı. Konut üretiminin barınma ihtiyacına göre yapılmadığını ifade eden Melih Yeşilbağ, oturduğu evin sahibi olanlarının oranının yüzde 58,8’e gerilediğini söyledi

13 Ocak 2022 - 11:04

Türkiye’de yaşanılan ekonomik kriz her alanı etkilediği gibi güvenli ve sağlıklı konuta erişimi de olumsuz anlamda etkilemeye devam ediyor. Yapılan araştırmalar son bir yılda İstanbul’da kiralık konutların fiyatlarında yüzde 70’in üzerinde bir artış yaşandığını gösterirken, dar gelirli vatandaşların büyük bir kısmı yaşamaya elverişli olmayan konutları tercih etmek zorunda kalıyor.

Dünyada 1,8 milyardan fazla insanın yeterli barınma hakkından yoksun olduğu, 2030 yılına kadar dünya nüfusunun yüzde 40’ının, istihdam, eğitim, sağlık ve sosyal hizmetlere erişim için bir ön koşul olan yeterli konut erişimine ihtiyacı olacağı tahmin ediliyor.Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi de özellikle son bir yıldır gündemde olan konut sorununu ve çözümlerini tartışmak için 5-6 Ocak tarihleri arasında “Konut Kurultayı” düzenledi. 2018 yılında hayatını kaybeden Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı C. Sami Yılmaztürk’ün anısına gerçekleştirilen kurultayda konut sorunu farklı başlıklarda tartışıldı.

Sıla Demirörs

“RANT ARACI HALİNE GELDİ”

2001 sonrası dönemde Türkiye’de yoğun bir şekilde konut inşa edildiğini aktaran Sıla Demirörs, özellikle arazi yatırımlarının da bu dönemde birer rant aracına dönüştüğünü ifade etti. Türkiye Müteahhitler Birliği’nin 2014 yılı raporuna göre Türkiye’de konut satın alanların sadece yüzde 40’ının yaşamak için, yüzde 60’ının da yatırım amaçlı konut satın aldığını paylaşan Demirörs, “Son 10 yılda yaşanan dramatik konut fiyatları enflasyonu ve artan konut maliyetleri ev sahibi olmayanlar için toplumsal yeniden üretim krizi yarattı. 2002 sonrası dönemde ‘inşa hamlesi’ hem siyasi bir proje hem de makro ekonomik bir araç olarak kullanıldı.” dedi.

İstanbul’da 1950’li yıllarda Koşuyolu, Kozyatağı, Levent ve Bomonti gibi semtlerde inşa edilen planlı konut üretimimin ilk örneklerini paylaşan Ayşe Derin Öncel “1950’lerden itibaren İstanbul’da konut sorununa çözümüne dönük ciddi yaklaşımlar var. Bunlardan biri de planlı konut mahalleleri. Ancak bunun konut sorununu bütünüyle çözmediğini biliyoruz. Yine de bu yapılar ilk yapıldıkları zaman aslında kentin 1950’lerin İstanbul’un çeperinde yapıldığını görüyoruz. Ama bu yapıların daha sonra kentin içinde kaldığını ve çok ciddi bir rant baskısıyla bir kısmının dönüşümler geçirdiğini görebiliyoruz.” şeklinde konuştu.

Öncel, dünyanın farklı ülkelerinde inşa edilen sosyal konut projelerinden örnekler paylaştı.

Melih Yeşilbağ

YATIRIM İÇİN ALINIYOR

“Toprak Temelli Birikimde Konut: Türkiye Örneği” başlıklı sunumunu gerçekleştiren Melih Yeşilbağ, 2002 yılı sonrasına ait verileri paylaştı. 2003- 2020 yılları arasında toplam 9,6 milyon konutun yapıldığını aktaran Yeşilbağ, “Türkiye’de konut stokuna dair çalışmalar çok güvenilir değil ama farklı tahminler var. Bu tahminlerden yola çıkarak yaptığımız hesaplamaya göre, bugün kabaca üç konuttan bir tanesi AKP’li yıllarda inşa edilmiş gözüküyor. 2006-2017 yılları arasında Türkiye’de 7,3 milyon yapı ruhsatı verildi. AB ülkelerinin toplamında bu sayı 14,3 milyon. Türkiye’nin beş katı yetişkin nüfusa sahip ABD’de toplam yapı ruhsatı sayısı 9,3 milyon olarak gerçekleşti. Bu sonuçlar hem Türkiye’nin geçmiş dönemlerine kıyasla hem de dünyadaki diğer örneklere kıyasla dramatik boyutlarda bir inşaat patlamasına işaret ediyor.” dedi.

TÜİK’in verilerine göre, 2011 yılında hane halklarının yüzde 61,1’nin oturduğu evin sahibi olduğunu aktaran Yeşilbağ, şöyle devam etti: “2019 yılında bu oran yüzde 58,8’e düştü. Yoksul hane halklarına odaklandığımızda bu düşüş daha belirgin hale geliyor. Bu sonuçlar, konut üretiminin barınma ihtiyacıyla değil yatırım ve spekülasyon fırsatlarıyla güdülendiğini gösteriyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Serkan Öngel

KENT İÇİNDE GÖÇ

Türkiye’de konut meselesinin son zamanlarda daha fazla etkisini hissettirdiğini ifade eden Serkan Öngel, “Ücretli kesimde yer alan kişiler yaşadıkları yerlerden sürülmek durumunda kalıyor. Eğer siz kiracıysanız ve bazı semtlerde bunu karşılamak durumunda değilseniz başka bir bölgeye taşınmak zorunda kalıyorsunuz. Ben de yakın çevremde bunlara tanık oluyorum.Sadece Türkiye’de değil tüm dünya genelinde verilere baktığımızda her yıl on milyonlarca insanın kentlere göç ettiğini ya da kentlerde yaşamaya başladığını görüyoruz. Bu aynı zamanda bir dönüşümün de ifadesi.” dedi.

Pelin Pınar Giritlioğlu

1980’li yıllardan itibaren sosyal devlet politikalarından vazgeçildiğini paylaşan Pelin Pınar Giritlioğlu, “Bugün devletin rolü tamamen farklı. Türkiye’de kentsel alanında üretilen kamu politikaları bütün neo-liberal kuralları ters yüz ediyor. Devlet, kentsel mekân üzerinde de güçlü bir araç olarak mekânı yeniden düzenliyor. Bu çatı altında üretilen kamu politikalarına baktığımızda mülksüzleştirme, soylulaştırma ve yerinden edilme gibi sonuçlar verdiğini görüyoruz. Böylelikle temel insan hakkı olan barınma hakkını da ihlal edilmiş oluyor. Aslında konut meselesi bugün sadece bir barınma meselesi olmanın ötesinde bir role sahip. Yani aynı zamanda sosyo-ekonomik aynı zamanda kültürel aynı zamanda politik bir içeriğe sahip.” şeklinde konuştu.


ARŞİV