Koşuyolu'nun geçmişe özlemi...

Bizans ve Osmanlı dönemlerinde en hızlı atların yarışlarına sahne olan, adını da buradan alan Koşuyolu,1950'lerde bahçeli, az katlı evlerin olduğu, yeşil dokusuyla dikkat çeken tipik bir mahalleydi. Türkiye’de şehircilik eğitiminin önderlerinden, ünlü mimar Prof. Dr. Kemal Ahmet Arû'nun mimarı olduğu semt, eski güzel günlerini arıyor. Mahalle ve konut kimliğini kaybeden Koşuyolu'nun ‘cafeyolu’na dönüşüyor olması semt sakinlerini endişelendiriyor. ..   

07 Mart 2013 - 13:52

 

Gökçe UYGUN
Fotoğraf: Tunahan YURDAKUL   

Prof. Kemal Ahmet Arû... Şehir ve Bölge Planlama bilim alanının ülkemizdeki öncülerinden, merhum mimar ve şehir plancısı... UNESCO, 2012 yılında 100. doğum yıldönümünde uluslararası düzeyde anılmak üzere seçildi. Kararda, “Kemal Ahmet Arû'nun bütün dünya mimarları ve şehircileri için bir referans olduğu” vurgulanıyor. İşte bu nedenle geçtiğimiz aylarda, İstanbul Tekinik Üniversitesiınde uluslararası bir sempozyum yapıldı. “Prof. Kemal Ahmet Arû- Doğumunun 100. Yılı Anma Etkinlikleri” adını taşıyan bu sempozyumu, sayfalarımıza taşıyan ise Arû’nun, Kadıköy’ün en müstesna, en yeşil semtlerinden olan Koşuyolu'nun mimarı” olması... Bu sempozyuma paralel olarak, Koşuyolu Mahalle Evi’nde de bir konferans gerçekleştirildi geçtiğimiz günlerde. İTÜ Mimarlık Fakültesi İç Mimarlık Bölümü Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hasan Şener ve Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Dilek Yıldız, “Süreklilik ve Değişim: KOŞUYOLU” başlıklı araştırmalarını sundular Koşuyolu sakinlerine. Biz de bu vesileyle, mahallenin yolunu tuttuk ve Prof. Şener, Yrd. Doç. Yıldız ve Mahalle Yaşam Dayanışma Derneği (MAYADER) kurucularından Cevher-Semih Bilgin çifti ile Koşuyolu'nu masaya yatırdık. 

BİR MODERNLEŞME PROJESİ OLARAK KOŞUYOLU  
Y. Doç. Dr. Dilek Yıldız bize “Aru’nun Koşuyolu”nu anlattılar. Dilek Yıldız, Koşuyolu’nun 1950’lerin başında modern dönemin en önemli toplu konut uygulamalarından biri olarak inşa edildiğini, bir modernleşme projesi olduğunu vurgulayarak, “UNESCO'nun SOKÜM (Somut Olmayan Kültürel Miras) adında bir sözleşmesi vardır. Koşuyolu da bu kapsamda ele alınabilir. Buradaki değişim süreci yaşam alanlarını hızla yok ediyor. Koşuyolu, konut kimliğini kaybediyor. Değişim elbette olacak ama hiç değilse arka sokaklar korunabilirdi. Burada çok farklı nitelikte işyerleri var, otopark ve trafik sorunu artıyor. Gündüz nüfus çok, gece ıssızlaşıyor. Bu hızla giderse burada hiç konut kalamayacak! Hiç konut olmadığında da Koşuyolu Mahallesi diye bir şey de olamayacak!” dedi. 

ESTETİK KURUL OLMALI 
Kendisi de bir Koşuyolu sakini olan Prof. Dr. Hasan Şener ise “Arû hocanın şehircilik anlayışı olarak koyduğu prensipler, kent doksu olarak o günden bugüne yansıdı, ufak bozulmalar olmakla birlikte....” yorumunu yaptı. En büyük bozulmanın sosyal hayatın homojen yapısında yaşandığına dikkat çeken Şener, şunları söyledi; “Komşuluk anlamında, bir konut yerleşmesi olarak planlanan bu semtte artık neredeyse yarı yarıya oranında işyeri var. Kentsel mekân dediğimiz cadde, sokak, ve meydanlar günün değişik saatlerinde çok farklı yoğunluk gösteriyor. Örneğin geceleri bizim sokakta sadece birkaç ışık yanıyor, çünkü çok az ev kaldı. Diğer bir değişim de Arû’nun önerdiği bahçeli şehir konseptinde yaşandı. Bahçeli yeşil doku aleyhine bir yapı yoğunluğu var. Zira bahçe yapacak toprak kalmadı. Bence, yaklaşık 10 sene sonra tüm arka bahçeler betonlaşacak. Peki biz gelecek kuşaklara miras olarak neyi aktaracağız? Yenilenme kaçınılmaz ama bu yeniliğin niteliği önemli. Koşuyolu özel bir yer. Belirli ilkeler konulup, bir estetik kurul oluşturulmalı.” 

KOŞUYOLU, ‘CAFEYOLU' OLMASIN’ 
2011’den bu yana Koşuyolu'nda çalışmalar yürüten MAYADER’in kurucuları arasında yer alan, kendileri de bu semtte yaşayan Cevher-Semih Bilgin çifti, mahalleye dair şunları anlattı:“Koşuyolu'muz hızla konut kimliğini hızla kaybediyor. Rakamlar da bunu doğruluyor. 2000 yılında konut oranı yüzde 79, ticari alan yüzde 19 iken, 2012 yılında konut oranı yüzde 45’e düşmüş, ticari alan da yüzde 46’ya yükselmiş. Yani 12 senede konuta alanı yüzde 57 azaldı, ticari alan ise yüzde 170 artmış. Koşuyolu cafeyolu olmaya başladı! Bizler bundan rahatsızız. Şu anki imar planı, tüm parselin kazılmasına imkan sağlıyor. Yani bodrum kat-otopak olması için tüm parselin kazılmasına imakn sağlıyor. Bu ne demek? Ağaçlıklı bir yerde tüm parsel kazılınca ağaç kökleri kalmıyor. Biz tüm parselin kazılmasına sınırlama getirilmesini istiyoruz. Yeşili korumak.. Tüm hedefimiz bu. Belki radikal bir çözüm için, Koşuyolu da (Kadıköy Tarihi Çarşısı gibi) sit alanı ilan edilebilir. Ancak o zaman Kemal Ahmet Arû'’nun mirasına sahip çıkılabilir...” 

KOŞUYOLU KÜLTÜREL MİRAS OLARAK KORUNMALIDIR
Koşuyolu sakini, yazar Nükhet Eren de bir yazısında Koşuyolu ve Levent’in mimarı Kemal Ahmet Aru ile Koşuyolu hakkında şunları kaleme alıyordu; “1976 yılında Koşuyolu’nda yaşamaya başladığımızda, Kadıköy’e giden dolmuşlara binmek için yürüdüğümüz geniş merdivenli yaya yolları çok hoşuma gitmişti. Birkaç yıl önce belediye tarafından yenilenen bu yollar, bahçeli evlerin çok yüksek olmayan duvarlarının arasından sessizce akan bir nehir gibi uzanır; mimoza, akasya kokuları, mevsimine göre geçenlere eşlik ederdi. Mahalleye aşina olmayanların, nereye çıkacağını kestiremedikleri için pek rağbet etmedikleri merdivenlere, akşamüzerleri yoldan daha sessiz genç sevgililer otururdu. Onları ne tuhaf bir nazarla, ne de bir fiske sözle incitmeden yollarına devam edenler ise, Koşuyolu’nun ilk sakinleriydi. Bazı kış akşamlarında olduğu gibi tepedeki lambalardan biri yanmıyorsa eğer, biraz tedirginlik duyarak koşar adımlarla aydınlık tarafa geçmek de gerekebilirdi buralarda. Sadece yayalara ait olan bu yolların kimin tarafından düşünülüp yapıldığını, doğrusunu söylemek gerekirse, birkaç hafta öncesine kadar bilmiyordum. (...) Koşuyolu’nda-Levent ile birlikte, 1950’li yılların başında kent ölçeğinde yerleşim alanı kurulmasını sağlayan kişi Kemal Ahmet Aru’ydu. Aru, komşuluk ilişkilerine dayanan müşterek bir yaşamın fırsatlarını sunarken, sadece konut binalarını değil, çarşı, okul, spor alanı gibi gerekli birimlerin yerleşimini de yeşillikler içinde kurmuştu. (...) Aru için kent ve çevresi sadece binalar değildi, aile ve bireyler vardı kentte. Ona göre; huzur içinde, sağlıklı, rahat yaşayanlar cemiyetin kalkınmasını sağlar ve bu nedenle mesken konusu sosyal bir konudur. Bugün Koşuyolu’nun geldiği yere baktığımızda, 1950’lerde oluşturulan orijinal kullanımın sürekliliğini koruyamadığı görülüyor. Kat sayısı iki üçü geçmemesine rağmen, konutlar yerlerini işyerlerine bırakmış. Binaların ön ve arka bahçelerindeki yeşil gitgide yok olmaya yüz tutmuş. Gözümüzün önünde gerçekleşen bu kent değişimi, ancak mimarlık ve mimarlık tarihi açısından sürdürebilirliğin ortadan kalkması örneği olabilir. Oysa Mimar Kemal Ahmet Aru’nun yaptıklarının devamlılığını istiyorsak, Koşuyolu kültürel miras olarak korunmalıdır. (...) Konutların, işyerlerinin tüm yaşayanları, Kemal Ahmet Aru’yu ve yaptıklarını bilmeli, birbirlerine aktarmalı önce. Ardından bir araya gelip, yaratılan Koşuyolu’nun günümüze uygun olarak devamlılığını sağlayabilme yollarını bulabiliriz hep birlikte.'' 

‘Geçmişin modern mimarlığı: Koşuyolu’ 
Mimarlık platformu Arkitera'da Reyhan Suoğlu imzasıyla yayınlanan “Geçmişin Modern Mimarlığı - 7: Koşuyolu” başlıklı yazıdan bazı satırbaşları;(...) 1950’lerden sonraki zamanlarda, mimarlıkta uluslarası yönelimler, postmodernist söylemler ağır basmış, bunun Koşuyolu Yerleşimi’ndeki etkisi, ancak Boğaziçi Köprüsü'nün açılmasından sonra bölgenin-ne yazık ki-keşfedilmesiyle oluşmaya başlamıştı. Konut olarak inşa edilmiş yapıların işlevleri değişmeye, evler birer birer ofis ve ticaret yapılarına dönüşmeye başlamıştı. Mütevazı olarak inşa edilmiş yapılardan bir kısmı, zaman zaman bilinçli ve mimari, zaman zaman da bilinçsiz ve bayağı biçimselci yaklaşımlarla ya değiştirilmiş ya da yıkılarak yeniden inşa edilmişti. Bugün Koşuyolu’nun dokusunu; az ya da çok değişerek günümüze ulaşmış Koşuyolu toplu konutları, sonradan yapılmış konutlar ve çoğunlukla bölgenin dokusunu hiçe sayarak sonradan yapılmış işyerleri oluşturuyor. (...) İnşa edildiği yıllarda yeşillikler içerisinde nerdeyse çatılarının kaybolduğu bir bahçe kent görünümünde olan yerleşme, bugün çok katlı konut bloklarıyla çevrelenmiş. Daha da önemlisi, 1950’li yıllarda inşa edilen konutlar her geçen gün hızla yıkılmakta, bu binaların yerlerine çok farklı üslup ve karakterde yeni binalar yapılmakta, Koşuyolu'nun çehresi hızla değişmektedir. (...) Bölgede, son 50 yılda olagelen değişimler kısaca özetlenecek olursa; yapı yoğunluğu artmış, yeşil alanlar giderek azalmıştır, arazi kullanım şeması değişmiş, ofis ve ticaret alanları artmıştı, kullanıcı profili değişmiş, dar-orta gelir grubu olan hedef kütleden uzaklaşılarak daha çok üst-orta ve üst gelir gruplarına yönelik bir konut çevresi haline gelmişti; tüm bu değişimlerin sonucunda sokak dokuları, yapı tipleri, yapılarda izlenen üsluplar da değişmekteydi. (...) Emlak Bankası tarafından 1953 yılında hazırlanan “Levend ve Koşuyolu Evleri” broşüründe (Şekil. 6), bölgeden şöyle bahis ediliyor:“Evi bulunmıyan vatandaşların, ev sahibi olmalarını temin gayesiyle çalışan ve bu çalışmalarına hızla devam eden bankamız, Belediye ile müştereken kurduğu İstanbul İmar Limited Ortaklığına, Kadıköy'de İbrahimağa - Altunizade asfaltı üzerinde Koşuyolu namiyle mâruf mevkide satın aldırdığı, araziyi imar planı gereğince ifraz ettirerek geçen yıl 415 binalık bir mahallenin kurulmasına teşebbüs etmiş ve ilk kısım inşaatı teşkil eden 105 bina kısa bir zamanda ikmal edilerek taliplerine satılmıştır. Mezkûr mahallenin ikinci kısmını teşkil etmekte olup, planları İstanbul İmar Limited Ortaklığınca hazırlanmış ve halen aynı yerde yaptırılmakta bulunan 160 ev de diğerleri gibi sakinlerine sükun ve saadet içinde yaşama imkanları verecek surette tertip olunmuş güzel manzaralı binalardan teşekkül etmektedir. Yol, kanalizasyon, su, elektrik tesislerini de ihtiva eden mahallenin 150 binadan ibaret olacak son kısmının ise önümüzdeki yıl içinde inşaatına geçilecek ve sıra itibariyle halen yaptırılmakta olan evlerden birini alamıyanlar, satış şartlarımızda da bildirildiği gibi üçüncü kısım inşaatından bir ev alabilmek için tercih hakkı kazanmış olacaklardır.”II. Milli Mimari Akımı'nın henüz çözülmeye başladığı bir dönemde inşa edilmeye başlanan Koşuyolu konutları (1951), hem biçimciliğe kaçmayan yalın nitelikte yerel Türk ve Anadolu mimarisi izlerini taşımakta, hem de Modern Mimari ve Rasyonalizm'in olanaklarını ve tasarım anlayışını kullanıyor. (...) Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki Modern Mimari yapıtlarının pek azının günümüze ulaştığı bir ortamda, Koşuyolu bölgesinin dokusunun ve yerleşim niteliklerinin çoğunlukla korunması, Koşuyolu Evleri'nden de bir takım değişikler geçirerek de olsa günümüze ulaşan örneklerinin bulunması, dönemin mimari ideallerini göstermesi ve halen yüksek nitelikli ve yaşayan bir çevre sunması bakımından anlamlı.

ARŞİV