Ekonomik krizin ve enflasyonun etkisini artırmasıyla birlikte İstanbul’da var olan barınma ve konut krizi son yılların en çok tartışılan gündemlerinden biri haline geldi. Son bir yılda kiraların ortalama artış oranı yüzde 120’yi aşarak krizin daha da derinleşmesine neden oldu. İBB İstanbul Planlama Ajansı’ndan araştırmacı ve şehir plancısı Özge Tekçe ile İpa İstanbul dergisinin 5. sayısında yayımlanan “İstanbul’da Konut: Barınma Hak mı Kriz mi” başlıklı yazısı üzerinden barınma krizinin nedenlerini ve çözümlerini konuştuk. Tekçe, “1950’lerden bu yana konut konusu her dönem farklı başlıklarda tartışılan ve güncelliğini koruyan bir konu olarak ön plandaydı. Ancak pandeminin de etkisiyle kriz farklı bir boyuta taşındı. Üzerine ekonomik krizi de düşünecek olursak yaşanan geçim sıkıntısının yanında bir de barınamama sorunu en temel haklara ulaşılamadığını gösteriyor.” diyor.
İstanbul'daki konut sorununu barınma krizi olarak tanımlıyorsunuz. Bu krizden esas olarak etkilenenler kimler?
Konut esasında insanların barınma ihtiyaçlarını karşıladıkları bir mekân olması gerekirken, özellikle son yıllarda bir kriz olarak gündemde yer alıyor. Krizden herkesin az da olsa etkilendiğini söylemek mümkün, bu durumu yalnızca orta ve alt gelir grubu olarak ayırmak istemiyorum fakat en çok yara alanlar kiralarını ödemek konusunda sıkıntı yaşayan bireyler, okumak veya çalışmak için geldikleri şehirde yaşayacak ev, yurt bulmakta dahi zorlanan gençler, yoksullar ve evsizlerdir. Bu dönemde konut ile ilişkili olarak yaşayacak konut bulamadığı için birlikte yaşamak istemediği halde eşinden ayrılamayan, birlikte yaşamaya mecbur bırakılan kadınlar var. Aynı zamanda ekonomik durumu el vermediği için birkaç hanenin birleşip tek bir konutta yaşadığını da biliyoruz. Bu nedenle krizden etkilenenleri tek bir grup olarak nitelendirmek mümkün değil.
-İstanbul'da barınma hemen hemen her dönemde bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Yeşilçam filmlerine bile konu olmuştur bu. Ancak son iki yıldır yaşadığımız kriz, başka bir boyutta yaşanıyor. Katılır mısınız?
Evet kesinlikle öyle. 1950’lerden bu yana konut konusu her dönem farklı başlıklarda tartışılan ve güncelliğini koruyan bir konu olarak ön plandaydı. Ancak pandeminin de etkisiyle kriz farklı bir boyuta taşındı. Üzerine ekonomik krizi de düşünecek olursak yaşanan geçim sıkıntısının yanında bir de barınamama sorunu en temel haklara ulaşılamadığını gösteriyor. Bu durum ise yaşanan hanelerin hem fiziksel özelliklerinde hem de hane içerisinde farklı katmanlarda karşılık buluyor ve toplumsal yaşamı etkileyecek sonuçlar doğuruyor.
DEPREM İKİNCİ PLANDA KALDI
-Bu krizin tartışılması gereken başka bir noktası da deprem gerçeğiyle iç içe olması. Ucuz ev kavramı da ortadan kalktı ancak daha uygun evler depreme dayanıksız.
İstanbul deprem gerçeğiyle karşı karşıya kalması beklenen oldukça büyük bir kent. İstanbul İli Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi’nde yapım yılına göre sınıflandırılan 1 milyon 107 bin 35 adet yapının yüzde 22’sinin 1980 yılı öncesinde yapıldığı biliniyor. Bu yapıların ise olası bir yüksek şiddetli depremde yıkılma tehlikesi altında olduğunu söylemek mümkün. Deprem risk durumunun konut seçiminde önemli bir kriter olarak ön planda tutulması gerekirken özellikle son yıllarda barınacak konut bulmaya erişmek konusunda yaşanan ekonomik sıkıntılar nedeniyle bu kriter arka plana atılıyor. Yaşanan ekonomik krizin inşaat maliyetlerine olan etkisi sonucu, konut üreticilerinin konut yapımına dair çekimser olmaları ise sağlıklı konut üretimini sınırlandırıyor. Dolayısıyla üretilen konutlar ağırlıklı olarak gelir durumu elverişli kesimlere hitap ediyor. Kent merkezinde yer alan, yapım yılı eski olan ve depreme dayanıksız konutların daha uygun fiyatlı olması da insanları bu konutlarda yaşamaya mecbur bırakıyor.
-Türkiye'de ve özellikle İstanbul'da ev sahipliği oranının da düştüğü görülüyor, dolayısıyla kiracılık da artıyor. Bu durum konuta erişim noktasında yaşanan sorunların daha da büyüyeceğini gösterir mi?
İstanbul’da konutların yalnızca kira değeri değil satış değeri de arttı. Konut sahibi olmak giderek güçleşirken, sağlıklı ve yaşanabilir konuta erişmek ise yine ekonomik sorunlar kıskacına takılıyor. Pandemi sürecinde kiralık konutlarda sirkülasyon sağlanamaması, konut satışlarındaki kısa süreli duraklama döneminin ardından konut arz ve talep dengesinde yaşanan değişim kira fiyatlarının artışında önemli rol oynadı. Yaşanabilir konut sayısında önemli artış olmaması neticesinde kiracılar bu konutlara erişebilmek için adeta yarış halinde. Artan talep dolayısıyla kiraların da sürekli artış gösterdiği bir dönem ortaya çıktı. Kiracı oranlarının artmasına rağmen herkes için yaşanabilir, sağlıklı ve dayanıklı konutlara uygun ücretler karşılığında ulaşamamak elbette gelecek dönemde de gündemimizde yer alacak önemli bir sorun olacak.
“KONUT STOKU YENİLENMELİ”
-Uygun bütçeli konutların yapımı 60-70'li yılların sosyal politikalarından biriydi. İstanbul'da yine benzer bir uygulamaya ihtiyaç olabilir mi?
İstanbul, yeni konut projelerinden ziyade mevcut konut stokunun iyileştirilmesine ihtiyaç duyuyor. Mevcut konut stokuna bakıldığında nicel olarak her haneye yetecek konut olduğunu söylemek mümkün. Ancak bu kapsamda tartışılması gereken konu bu konutların ne kadar yaşanabilir olduğu. Bu kapsamda iyileştirmeyi yalnızca büyük kentsel dönüşüm projeleri olarak değerlendirmek yetersiz olacaktır. Olası İstanbul depremi düşünüldüğünde İstanbul’da konut stokunun hızla yenilenmesi gerekiyor. Ancak bu noktada inşaat maliyetlerinin yüksek olması, bireysel adımların dahi önünde önemli bir engel. Ekonomik olarak darboğazda olunan bu dönemde konut üreticilerinin hak sahipleriyle uygun fiyatlarda ve güvenilir konut üretimindeki birlikteliğini sağlayabilmek önemli adımlardan biri olacaktır.
-İstanbul Planlama Ajansı ve İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı iş birliğiyle “Kent,Konut ve Gelecek” temasıyla İstanbul Konut Zirvesi gerçekleştirilmişti. Bu zirveden nasıl bir yol haritası çıktı.
İstanbul Konut Zirvesi’nde konut meselesi; toplumsal yaşam içerisindeki kritik konumu, konut hakkı kavramı, Türkiye ve İstanbul’da konutun geçmişi, konut sunumu ve planlama yaklaşımları, herkes için yaşanabilir konutu finanse etmenin yolları, kentsel dönüşüm ve konut ilişkisi, konut politikalarında kira uygulamaları, konutun dönüşümü ve toplum ilişkisi, insan hakkı olarak herkes için eşit barınma hakkı ve dünyada konut mücadeleleri olmak üzere pek çok başlıkta, farklı perspektiflerden tartışıldı. İstanbul Konut Zirvesi’nin en önemli çıktılarından biri konutun yalnızca fiziksel bir yapı olmadığını, yaşamın özünde en temel haklardan biri olduğunun konunun uzmanları ve yaşayanlar tarafından değerlendirilerek tüm katmanlarıyla bir bütün olarak tartışılmış olmasıydı. Bu kapsamda elbette çok önemli konut politika önerileri ortaya çıktı. Çözüm önerileri konut politikası ve planlama araçları, herkes için uygun konut üretimi, kentsel dönüşüm ve mevcut konutların yenilenmesi, konut veri tabanı oluşturulması, finansal çözümler, kiralık konut ve kiracılık ve konut çevresine yönelik diğer öneriler olmak üzere yedi başlık altında değerlendirildi.
İstanbul Konut Zirvesi’nde ortaya çıkan çözüm önerilerine detaylı olarak İPA.istanbul web sitesinden ulaşabilirsiniz.