Akademisyen yazar Ümit Akçay, ‘Krizin Gölgesinde En Uzun Beş Yıl’ başlıklı söyleşisiyle 28 Aralık Cumartesi günü Caddebostan Kültür Merkezi’ndeydi. Aynı adlı kitabından alıntılar yapan Akçay, 2018-2023 yılları arasında Türkiye’nin yaşadığı ekonomik olayları anlattı. Akçay, 2018 yılının Türkiye ekonomisinde önemli bir tarih olduğunu vurgulayarak cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş, Rahip Brunson’un tutuklanması ve ardından yaşanan döviz krizinin bugün yaşanan ekonomik krizin mihenk taşlarını oluşturduğunu belirtti.
2020’de pandemi ile kapanma ve mesafe gibi önlemlerin alındığını hatırlatan Akçay, “Ama Türkiye dünyadaki örneklerden farklı olarak sanayide ‘şalter kapatmama’ politikası uygulandı. Yani halk sağlığında nasıl sorunlar yaşanırsa yaşansın esas olarak sanayinin durmaması birinci öncelikli politikaydı.” şeklinde konuştu. 2020 yılında Çin’den sonra dünyada ekonomik büyüme gerçekleştiren ikinci ülkenin 1.9’luk büyümeyle Türkiye olduğunu vurgulayan Akçay, 2021 yılında gündeme getirilen ‘Nas Ekonomisi’ ile ilgili Cumhurbaşkanı’nın dini görüşleri, cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesi, 2023 seçimlerinin kazanılması olarak üç yaygın görüşle açıklandığını belirtti. Akçay, “Üç yaygın açıklama şeklinin bazı doğru yanları var. Açıkladığı gerçeklikler var ama bazen de eksik bıraktığı taraflar var.” dedi.
Akçay bu üç argümanla ilgili şunları söyledi: “Eğer ilk argüman doğru olsaydı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dini görüşünden yaşansaydı ‘bunu neden 2021-2023 yılları arasında yaşadık ve 21 yıldır iktidarda neden bekledi?’ sorularına cevap vermiyor. İkincisi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildikten sonra Merkez Bankası Başkanı’nın doğrudan atanmasının tek yetkisi cumhurbaşkanına verildi. Dolayısıyla direkt onun istekleri, yönelimleri ve tercihleri doğrultusunda para politikasını yönlendirmesi bir vaka. Ama yine de düşük faiz politikası yerine yüksek faiz politikası tercih edilebilirdi ki Mehmet Şimşek geldikten sonra bunu gerçekleştirdi. Dolaysıyla yine o spesifik dönemi açıklamıyor. Üçüncüsü seçim ekonomisi kısmı sadece bir seçim ekonomisi olsaydı reel ücretlerin bu kadar baskılanması enflasyonun bu kadar patlatılmasına gerek yoktu.”
Bugünü anlamak için 2018 yılından itibaren ülkede uygulanan ekonomi politikalarına bakmak gerektiğinin altını çizen Akçay, enflasyon ve işsizlik verilerinden örnekler vererek, yüksek faizlerin hızla kredi çöküşünü getirdiğini ve özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin battığını, firmaların iflas ettiğini hatırlattı.
Ümit Akçay konuşmasının ardından dinleyicilerin sorularını yanıtladı ve okurları için Kadıköy Belediyesi Kültür Yayınları Kitabevi’nde kitaplarını imzaladı.