‘İstanbul’daki Suriyeli Sığınmacılara Yönelik Algı ve Tutumlar Araştırması’na göre İstanbullular Suriyelileri hem maddi hem de manevi açıdan tehdit olarak görüyor
Uluslararası Göç Örgütü verilerine göre, Türkiye’deki 3 milyon 600 bin Suriyeli sığınmacının 1 milyondan fazlası İstanbul’da yaşıyor. Peki savaş nedeniyle yurtlarından göç etmek zorunda kalan göçmenlere İstanbulların yaklaşımı nasıl?
Türkiye Sosyal Ekonomik ve Siyasal Araştırmalar Vakfı (TÜSES) tarafından yapılan “İstanbul'daki Suriyeli Sığınmacılara Yönelik Algı ve Tutumlar: Partizanlık, Yabancı Karşıtlığı, Tehdit Algıları ve Sosyal Temas” başlıklı araştırma sonuçlarına göre durum pek parlak değil. Heinrich Böll Vakfı'nın desteğiyle, Dr. Burcu Mutlu, Dr. Osman Savaşkan ve Kerem Morgül tarafından yürütülen araştırma sonuçlarına göre, Suriyelilere yönelik olumsuz pek çok yargı var. Siyasi ve toplumsal kutuplaşmalar da bu algıların artmasına neden oluyor.
İstanbul’un 34 ilçesinin 111 mahallesinde; 16 odak grup görüşmesi ve 32 kişiyle derinlemesine mülakat yapılan araştırma kapsamında ayrıca İstanbul’da yaşayan 18 yaş ve üzeri 2 bin 284 kişiyle anket çalışması yapılmış.
EN AZ SURİYELİ KADIKÖY’DE
Raporda Suriyeli göçmenlerin yerli nüfusa oranının en düşük olduğu ilçe olarak Kadıköy gösteriliyor. Kadıköy’de bin 324 Suriyeli göçmen yaşıyor. İstanbul’da Suriyeli göçmenlerin nüfusa oranının en yüksek olduğu ilçe ise Fatih. Fatih’de 80 bin 920 Suriyeli göçmen yaşıyor.
İstanbul özelinde gündelik hayatta Suriyeli mültecilere yönelik bakış açısını ve Suriyelilerin temsilini araştıran rapora göre İstanbullular genel olarak yabancı göçmenler, özel olarak da Suriyeli sığınmacılar hakkında son derece olumsuz hisler taşıyor. Suriyeli sığınmacılara yönelik olumsuz algılar, kültürel, ekonomik, siyasi boyutları olan pek çok katmandan oluşuyor. Örneğin dini ve tarihsel ortaklıklara rağmen İstanbulluların çoğu Suriyelileri kültürel açıdan ötekileştiriyor. Anketi yanıtlayan kişilerin sadece yüzde 32.10’u “Suriyeli sığınmacılar kültürel olarak bize benzeyen insanlardır” önermesine katıldığını ifade ediyor. Bu oran Suriyelileri din kardeşi olarak görenler arasında yüzde 60.07’yi bulurken din kardeşliği söylemine katılanlar arasında bile çoğunluk Suriyelileri ekonomik bir yük olarak tanımlamakta ve sığınmacıların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına kıyasla ayrıcalıklı muamele gördüklerini düşünüyor.
“MADDİ MANEVİ AÇIDAN TEHDİT”
Raporda çıkan sonuçlardan bazıları şöyle:
- * İstanbullular Suriyelileri hem maddi hem de manevi açıdan tehdit olarak algılıyor. Suriyelilerin yerli halkın iş imkânlarını azalttıkları, çok çocuk yaparak nüfus dengelerini bozdukları, modern yaşam tarzına tehdit oluşturdukları, kamusal alan ve hizmetlerden faydalanmayı zorlaştırdıkları, kadın ve çocuklara yönelik cinsel saldırıları arttırdıkları, terör riski oluşturdukları ve seçimlerde oy kullanarak sonuçlara etki ettikleri şeklindeki kaygılar oldukça yaygın.
- * İstanbulluların büyük çoğunluğu Suriyeli sığınmacılarla sosyal ilişki kurmaya istekli değil. Yaşadıkları mahalleye Suriyeli ailelerin taşınmasından rahatsız olmayacaklarını belirtenlerin oranı sadece yüzde 27.10. Benzer şekilde Suriyeli bir sığınmacıyı komşusu ya da arkadaşı olarak kabul etmeye açık olanların oranı sırasıyla yüzde 26.09 ve yüzde 25.48.
- * Araştırmaya katılanların yüzde 19,62’si Suriyelilerin güvenliklerine bakılmaksızın sınır dışı edilmelerini istiyor.
- * Ülkenin ekonomik gidişatı hakkındaki kaygılar arttıkça Suriyelilere yönelik algı ve tutumlar olumsuz bir nitelik kazanıyor. İstanbulluların Suriyeli sığınmacılara yönelik olumsuz tepkileri kişisel çıkar motivasyonundan ziyade, “bizden olmayan” bir grubun “bize ait” ekonomik kaynakları sömürdüğü algısından besleniyor.
- * Gündelik hayatlarında Suriyeli sığınmacılarla oldukça sık bir şekilde karşılaşmasına rağmen Suriyeli bir sığınmacıyla yakın ve düzenli ilişkiler kuranların oranı sadece yüzde 6.34.
“KAMUOYU BİLGİLENDİRİLMELİ”
Araştırma bulgularından hareketle TÜSES tarafından oluşturulan politika önerileri de kısaca şöyle:
- * Suriyelilerin vergi vermedikleri, elektrik ve su gibi hizmetlerden ücretsiz faydalandıkları, devletten maaş aldıkları gibi asılsız söylentilerle mücadele etmek için devlet-sivil toplum işbirliği ile yürütülecek uzun soluklu bir kamuoyu bilgilendirme kampanyası yapılmalı.
- * Kamuoyu Suriye’deki iç savaşa dair daha iyi bilgilendirilmeli.
- * Farklı etnik, dini ve kültürel gruplara yönelik ötekileştirici söylem ve davranışların kabul edilemez olduğu toplumda saygınlığı olan kişiler tarafından güçlü bir şekilde vurgulanmalı.
- * Türk Ceza Kanunu’nda nefret suçlarına dair kapsamlı bir düzenleme yapılmalı, bir kişi ya da gruba karşı din, dil, renk, etnik köken ve cinsel yönelim gibi sebeplerle işlenen suçlar cezasız bırakılmamalı.
- * Okullar, belediyeler yerel halkın Suriyeli sığınmacılarla sosyal temasını arttıracak eğitim, spor, sanat ve eğlence faaliyetleri düzenlemeli.
- * Okul çağındaki tüm sığınmacıların örgün eğitime dahil edilmeleri ve 12 yıllık zorunlu kademeli eğitimin en azından ilk 8 yılını tamamlamaları için azami çaba gösterilmeli.
- * Sığınmacıların yoğunlaştığı bölgelerde okullar dışındaki kamu hizmetlerinde de kapasite artırımına gidilmeli, özellikle hastanelerin ve toplu taşıma araçlarının artan ihtiyaca cevap verebilmesini sağlayacak yatırımlar yapılmalı.
- * Sosyal yardım programları mümkün olduğunca hem Suriyeli hem de Türkiye vatandaşı ihtiyaç sahiplerini kapsayacak şekilde yürütülmeli.
- * Sığınmacılara vatandaşlık verilmesine ilişkin süreç şeffaf hale getirilmeli, vatandaşlık alanların sayıları kamuoyuyla düzenli bir şekilde paylaşılmalı.
- * Öte yandan vatandaşlık konusundaki olumsuz tepkinin yaygınlığı göz önüne alınarak geçici korumayla vatandaşlık arasında ikamet ve çalışma iznini içeren ara formüller üretilmeli.