Köy Enstitüleri 76 yaşında!

Köy Enstitülerinin ilk mezunlarından, 50 yıllık Kadıköylü Pakize Türkoğlu, “Köy Enstitüleri, kalkınmayı ve demokratikleşmeyi destekleyici bir atılımdır” diyor

14 Nisan 2016 - 14:11
Kadir İNCESU
7 Nisan 1940’ta kurulan köy enstitüleri, döneminin önemli bir aydınlanma hareketi olarak dikkat çekti. Ülke genelindeki 21 enstitüden mezun olan köy çocukları, atandıkları okullarda yaptıkları çalışmalar, verdikleri eğitimlerle yalnızca öğrencilerinin değil halkın da yaşamını değiştirdi.
Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği 2012 Mustafa Necati Öğretmenlik Onur Ödülü sahibi Pakize Türkoğlu, T. İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlanan “Tonguç ve Enstitüleri” “Kızlar da Yanmaz” ve “Kısa Süren Hasat” adlı kitaplarıyla, köy enstitülerini her yönüyle anlatan isimlerden biri olarak dikkat çekiyor.
Gazipaşa’da doğan Türkoğlu, 1944’te Antalya Aksu Köy Enstitüsü’nü, 1947’de Ankara Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nü bitirdi. İlk, orta ve yükseköğretim kurumlarında yönetici ve öğretmen olarak 35 yıl çalıştı. Emeklilik sonrası da çalışma hayatına devam eden Türkoğlu, yaşamını 50 yıla yakın bir süredir Kadıköy’de sürdürüyor. Öğretmenimiz, köy enstitüleriyle ilgili sorularımızı yanıtladı.

• Köy Enstitüsü denince aklınıza ilk anda neler geliyor?
Belki şaşarsınız ama benim ilk aklıma gelen, enstitüye gider gitmez hemen bisiklete binmeyi ve dikiş makinesi kullanmayı öğrenmeye başlamamız, bir hafta sonra elimize verilen mandolin ve barakanın yarısının kitaplık yapılarak başkanının orayı hep açık tutmasıyla kısa sürede çeşitli kitaplarla tanışmamızdır. İlk kez karyolada yatmamız ve öğrenci olarak bize önem verilmesidir.

• Saffet Arıkan, Hasan Ali Yücel ve Tonguç gibi, enstitü müdürleri ve öğretmenleri de ilk yılların yoksunluklarını gidermede çok çaba gösterdiler değil mi?
Elbet öyle. Bakanlar ve öteki yüksek bürokratlar, işin politikasını yaratıp yönetirken, enstitü müdürleri ve öğretmenleri, o büyük eğitim seferberliğinin gönüllü “kuvvacıları”ydı. Dünya eğitimine ışık tutacak “Üretici Eğitim” uygulamasını ilk kez hayata geçiren adsız kahramanlardı. Dahası öğrencilerin iş içinde eğitim görürken üretim yapması, yönetime katılımı ve halk imecesi, katkısı da unutulmamalı.

•  Enstitülerin başarılı olmasının temel nedenleri nelerdi?
Kuşkusuz iyi bir eğitim politikası izlemesi ve sistemin dayandığı temellerin ve uygulamanın sağlamlığıdır. Batı örneği tüketici eğitim yönteminin, dünyanın her yerinde maliyeti yüksektir. Köy Enstitülerinin getirdiği üretici eğitim yöntemi kendi ekonomisini ve kendi eğitim kültürünü yaratarak, eğitim öğretim ortamını zenginleştirmesi, uygulamayı başarıya götüren nedenlerinin başında gelir. Sadece nicelik yönüyle değil eğitimin niteliğini yükseltme ve nitelikli insan gücü yetiştirme yönünden büyük başarı sağlamıştır. Bu uygulamanın kendi giderine büyük katkı sağlaması hatta sıfırlaması, küçük köylere bile kolayca eğitim götürmeyi, öğretmen göndermeyi sağlamıştır.

“ÇOK YÖNLÜ EĞİTİM GÖRÜYORDUK”

• Enstitüleri neden eğitim cenneti olarak adlandırıyorsunuz?
Biliyorsunuz, toplumumuzda iyi olana, güzel olana, bizi çeken yerlere “cennet gibi” denir. Çocukluğumda ikinci kez okuma yoluna düşünce, Aksu Köy Enstitüsü, birçok eksiğine karşın bana gerçekten cennet gibi gelmişti. Çocukların cenneti başkadır, demiştim. Enstitüde bize büyük kabul göstermişler, evimizi aratmamışlardı. Derslerimizi, işlerimizi severek, sevinerek yapıyorduk. Güven içinde yaşıyorduk. Yönetici, öğretmen, öğrenci ilişkileri sağlıklıydı. Öğrenci başarısının değerlendirilmesi (ki en son işti) korku salma, bıktırma yerine bizde çalışkanlık yaratıyordu. Bizi sürekli etkinleştiren çok yönlü bir eğitim görüyorduk. Büyük sınıflara geçtiğimizde, yüksek öğrenim öğrencisi olduğumuzda cennetimiz büyüyor, hayallerimizi dolduruyordu. Köylerimizi, ülkemizi cennetleştirme düşü kuruyorduk. Eğer enstitüler kapatılmasaydı, 1955’te herkes ilköğretimden, 1959’da da herkes mesleğe yönelik üç yıllık eğitimden geçmiş olacaktı. Kentlerde de ortaokullar vardı. Eğer enstitüler 5-10 yıl daha sürseydi, köyler canlanacak, eğitim görmüş bilinçli insanlar gerçek demokrasiyi kuracaklar, Türkiye gerçekten cennet gibi bir bolluk ülkesi olacaktı.

“ÜRETİM İÇİNDE EĞİTİM”

• Enstitülerin eğitime getirdiği farklılık neydi?
Köy Enstitüleri sisteminin dünya çapında yeni, çözümleyici ve farklı olan yanı, hatta 21. yüzyılın gittikçe çoğalan eğitim sorunlarına ışık tutacak özelliği, eğitimle ekonomi ve kültür ilişkisi bağlamında getirdiği “üretim içinde eğitim-öğretim yöntemi”dir. Bu yöntemin, eğitim ekonomisine ve okul kültürüne kattığı demokratik boyut ve zenginliktir; fırsat eşitliğinin ve sosyal adaletin önünü açan maddi olanaktır. İkinci Dünya Savaşının güç koşullarında en küçük köye bile öğretmen verilip okul yapmaya çalışırken, bugün köy okulları boşaltılıp küçücük çocuklar taşımalı eğitime emanet edilmiştir. Oysa zorunlu temel eğitimi halkın ayağına götürmek devletin anayasal görevidir.

• Aradan geçen onca yıldan sonra enstitülerin tam olarak anlaşıldığını düşünüyor musunuz?
Anlaşılmayacak bir yanı yok ki. Ama anlamayanlar ya da anladıkları için rahatlarının kaçacağını düşünüp karşı çıkanlar çok. Aslında bu soruyu onlara sormalısınız. Yukarda değindiğim gibi, 21. yüzyıl dünyasının gittikçe çoğalan kültür ve eğitim sorunları karşısında, artık Amerikalı Eğitimci J. Devey’in ya da başkalarının görüşleri çözüm üretemiyor. Ama Türkiye’nin Köy Enstitüleri, bugün de yararlanılacak sağlam ipuçları veriyor. On yıl kadar önceydi yanılmıyorsam, Boğaziçi Üniversitesinden Elif Ilgaz’ın Avrupa’da meslek liselerinde Köy Enstitülerinin getirdiği ilkelerden yararlanıldığı gibi bir makalesini okumuştum.
Köy Enstitüleri Atatürk’ün özlemindeki eğitimdir. “Halkımızın eline silah kadar makine de yaraşır” sözlerinin hayata geçirilmesidir. Kalkınmayı ve demokratikleşmeyi destekleyici bir atılımdır. Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinin kurarken, toplumsal ilerlemede kadınla erkeğin aynı hak ve görevlere sahip olacağı bir toplum ve aile yaşamını yeni düzenin önkoşulu olarak görmüştü. Kadınların sadece okuması değil, erkekler gibi meslek sahibi olmasını düşünmüş, böyle bir eğitimin önündeki engeller yasalarla kaldırılmıştı.

 

ARŞİV