Bir grup akademisyen, hukukçu ve aktivist tarafından 2011 yılında kurulan, hak temelli çalışmalar yürüten İstanbul merkezli bir LGBTİ+ (lezbiyen, gey, biseksüel, transeksüel, interseks) örgütü olan Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD) yeni bir rapor yayımladı. “2015’ten Günümüze Yasaklarla İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü” başlıklı raporu, derneğin Hukuk ve Adalete Erişim Koordinatörü Av. Umut Rojda Yıldırım hazırladı.
Türkiye ve dünyada LGBTİ+ Onur Yürüyüşleri’nin tarihinin aktarılmasıyla başlanan raporda, şu bilgiler veriliyor: “LGBTİ+’ların kamusal anlamdaki ilk hak talepli eylemi trans kadınların Gezi Parkı’nda 1987’de yaptıkları açlık grevidir. Eylem, dönemin Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün uyguladığı şiddet, baskı ve ayrımcı politikalara karşı kamuoyunun dikkatini çekmek üzere yapılmıştı. 6 yıl sonra ise Türkiye’de ilk Onur Yürüyüşü denemesi yapıldı. 1993’te “Cinsel Özgürlük Etkinlikleri” adıyla Beyoğlu’nda yapılan bir dizi etkinlik sonrası yürüyüş yapılması planlandı ancak valilik yürüyüşe izin vermedi. Yürüyüş öncesi LGBTİ+’lar daha İstiklal Caddesi’ne çıkmadan sokaklardan gözaltına alındı, gazetelerde hedef gösterici haberler çıktı, emniyet tarafından aileleri arandı ve yurtdışından etkinliklere destek için gelen heyet sınır dışı edildi.”
Onur Yürüyüşü denemesinin 10 yıl boyunca askıya alındığı süreçte İstanbul Onur Haftaları’nın yapılmaya başlandığı anlatılan raporda, sonraki sürece dair şu bilgiler yer alıyor: “Nihayet İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü; 2003 yılında 40-50 kişilik bir kalabalıkla başladı, 2013’te yüz binlerce kişinin katılımıyla gerçekleşti. Yasakların ve polis şiddetinin gölgesinde geçmeyen son İstanbul Onur Yürüyüşü ise 2014’te yapılabilmişti.”
YASAKLARIN BAŞLANGICI: 2015
Yasakların başlangıcı olan 2015 tarihli yürüyüşe odaklanılan raporda, bu yürüyüşü yasaklama kararına karşı hukuki sürecin nasıl olduğu, kamu görevlileri ve katılımcılara ilişkin cezai süreçlerin nasıl işlediği, polis memurları, İçişleri Bakanı, İstanbul Valisi ve İstanbul İl Emniyet Müdürü hakkında suç duyurusunda bulunulması ele alınıyor.
ŞABAN’LA RECEP’İN AŞKI
Şaban’la Recep’in aşkı: Türk Ceza Kanunu 216. Madde’ye (Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama) atıf yapılan raporda, 2016, 2017, 2018, 2019 ve 2020’deki yasaklar anımsatılıyor. 46 sayfalık raporda, geçen yıl “Maçka Parkındaki piknik yasağı”na dikkat çekilerek, akabinde yapılan yürüyüşte 373 kişinin gözaltına alındığı anımsatılıyor.
“NEFRET GİRDABI…”
Raporu kaleme alan Av. Umut Rojda Yıldırım, “Bu rapor, 7 yıldır İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşlerine dair yaşanan hak ihlallerinin kısa bir özeti niteliğinde. Bu rapor 2015’ten itibaren LGBTİ+’lara karşı yükselen devlet destekli ve kaynaklı nefret girdabının ancak bir kısmı olabilir.” dedi. İdareler tarafından LGBTİ+’ların en temel hak ve özgürlüklerinin tanınmadığını, kamusal alandaki varoluşlarının engellenmeye çalışıldığını söyleyen Yıldırım, kamu görevlilerinin özellikle 2021 yılından itibaren nefret söylemini arttırdığını kaydetti. Yıldırım, bu şekilde kurumsallaşan nefretle birlikte 2022 yılında LGBTİ+ varoluşunu kutlamak isteyen en az 582 kişinin gözaltına alındığını kaydetti.
NEFRET YÜRÜYÜŞLERİ!
“En acısı da bu raporda bahsedilen toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı sadece bir ihlal durumunu göz önüne seriyor. Yaşama hakkından çalışma hakkına, barınma hakkından eğitim hakkına yaşamın her alanında LGBTİ+’lar cinsel yönelim ve cinsiyet kimlikleri sebebiyle ayrımcılığa ve şiddete maruz bırakılıyor. Yıl içerisinde LGBTİ+’ların en görünür olduğu zamanlar Onur Yürüyüşleri olmakla birlikte insan hakları savunucularının ve toplumun yılın geri kalan 51 haftasında da LGBTİ+’ların varolmaya devam ettiğini ve bu varoluşa yapılan saldırıların da gündemlerinden düşürmemeleri gerekiyor” diyen Av. Umut Rojda Yıldırım, şöyle devam etti: “18 Eylül’de devlet ve RTÜK desteğini arkasına alarak düzenlenmeye başlanan nefret yürüyüşleri karşısında 7 yıldır yasaklı olan LGBTİ+ Onur Yürüyüşleri durmaktadır. Temennimiz LGBTİ+ Onur Yürüyüşlerinin yine yüz binlerce kişiyle sokakları, caddeleri özgürce doldurması…”