Lokanta'nın kitabı yazıldı

“Lokanta” kitabı, ‘fast food’ kültürünün, popülizmin, bireyselleşmenin saldırısı altında inatla yaşam savaşı vermeyi sürdüren lokantaların iç dünyasındaki samimiyeti kayıt altına alıyor

05 Kasım 2015 - 15:28
“Lokanta” kitabı, ‘fast food’ kültürünün, popülizmin, bireyselleşmenin saldırısı altında inatla yaşam savaşı vermeyi sürdüren lokantaların iç dünyasındaki samimiyeti kayıt altına alıyor
 
Önsözünü Artun Ünsal’ın yazdığı, Umur Talu, Vedat Başaran, Ahmet Ümit, Sunay Akın, Ali Sirmen ve Nedim Atilla gibi isimlerin yazılarıyla katkıda bulunduğu Lokanta kitabı, lokanta sayısının giderek azalmakta olduğu günümüzde onların temsil ettiği söze dökülemeyen izleri, yok olma tehlikesiyle yüz yüze kalmış bir geleneği, çabalarını, bir kez daha hatırlatıyor.
Rıza Erdeğirmenci’nin hazırladığı ve fotoğrafladığı, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan “Lokanta” kitabının tanıtımında lokantalara dair şu notlar düşülmüş:

AZ ÇORBA
Lokanta her kesimden ve yaştan insanı buluşturan bir mekândır. Oraya insanlar  hoşlandıkları bir ortamda sevdikleri yemekleri yemeye giderler, kimse kimseyle ilgilenmez. Yemeğin keyfi çıkarılır, tüm diğer ayrıştırıcı unsurlar göz ardı edilir. Yarım porsiyon çorbanın bile servis edildiği sosyal mekânlardır lokantalar.

DURUŞU VARDIR
Şube açmaz, kredi kullanmaz, akşam da açık tutayım daha fazla kazanayım hesabı yapmaz; bulaşık genelde elde yıkanır, fırın koyacak yeri olmayanlar tepsilerini mahallenin ekmek fırınına gönderirler. O gün paran yoksa kimse yakana yapışmaz, hesaba yazdım derler sadece. Dükkanın en teknolojik ürünü, yüzü sararmış bir yazar kasadır.

ZAMAN YAVAŞLAR
Tabaklar boşaldığında kimse başınıza ‘hesabı getireyim mi?’ diye dikilmez, sadece ‘çay içer misin?’ diye sorarlar. Ya da ‘çayı tazeleyeyim mi?’ diye… Giderken kolonya dökmeyi ihmal etmezler.

ANNE YEMEĞİ GİBİ
Yemekler her sabah taze pişer; dükkan öğleden sonra yemekler bittiğinde kapanır. Günlük sebze ve sıvı yağ ağırlıklı yemekler servis edildiğinden, dengeli beslenme için uygun bir yerdir lokanta.

İÇİNDE ‘DOSTLUK’ VAR
Aşçı genelde baba zamanından yadigârdır. Genç patron ona abi diye hitap eder. Garsonların en yenisi on yıllıktır. Müdavimler birbirinin ismini bilir, havadan sudan da olsa iki sohbet etmeden çıkmazsın lokantadan.

AŞÇISI SANATÇIDIR
Maydanozu, dereotunu, zeytinyağını, kekiği, çam fıstığını, naneyi, pul biberi  özenle kullanarak yemeklerini sabırla süsler, keyifle sunar. Zorluktan kaçmaz, ‘aceleye gelen yemeğin tadı tutmaz, benim müşterim hemen anlar’ der.

ARŞİV