Geçtiğimiz yıl İstanbul ve Marmara Denizi’ne kıyısı olan diğer illerin kabusu haline gelen müsilajın (deniz salyası) yeniden deniz yüzeyinde görüldüğüne dair haberler paylaşıldı. 22 Şubat’ta düzenlenen Marmara Denizi Eylem Planı İl Değerlendirme Toplantısı’nda konuşan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum da konuya dair değerlendirmelerde bulundu.
"MÜSİLAJ TABAKASI YOK”
Kurum, "Marmara Denizi'nde izleme faaliyetlerini yapıyoruz. Bakanlık olarak izleme ağımızı müsilaj özelinde de aslında genişlettik ve 152 noktada izleme faaliyetlerimizi artırmak suretiyle an be an yapıyoruz. Haziran ayında 234, Temmuz-Eylül aylarında 207, Ocak 2022'de de 107 noktada izleme çalışması yaptık. Yaptığımız izleme faaliyetleri çok çok olumlu. Haziran ayında yoğun şekilde denizlerimizde gördüğümüz, özellikle yaz başında 10-25 metre derinlikle sıkışan müsilaj tabakaları 26 Ocak 2022 tarihinde yaptığımız ölçümlerde gözlemlenmedi. Son haberde bahsi geçen bir bölge vardı 'Çanakkale'de müsilaj görüldü' diye. Bizim yapmış olduğumuz tespitlerde ne sahada ne uydu görüntülerinde yüzeye vurmuş herhangi bir müsilaj tabakası yoktur. Şunu da net ifade etmek isterim ki Marmara'da yaptığımız bilimsel araştırmalar, yine ODTÜ MARMOD kapsamında ve diğer üniversitelerimizle yaptığımız çalışmalar neticesinde de Marmara Denizi'nin yüzeyinde de, dibinde de şu an için müsilaj yoktur. Ancak bu müsilaj olmayacağı anlamına da gelmemektedir" diye konuştu.
“İSTEMEDİĞİMİZ ŞEYLERLE KARŞILAŞABİLİRİZ”
Peki müsilaj tamamen temizlendi mi? Bu yıl yine görme ihtimalimiz var mı? İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahsen Yüksek ile konuştuk. “Bizim bulgularımız şu anda böyle bir durum olmadığını gösteriyor.” diyen Yüksek “Evet ne yazık ki sürekli müsilaj ile ilgili haberler görüyoruz. Ama bildiğimiz ve sürekli dile getirdiğimiz gibi Marmara Denizi hala çok hasta, kendini toparlayamadı. Özellikle pelajik sistemin dengesizliği devam ediyor ve her an istemediğimiz şeylerle karşılaşabiliriz.” dedi.
Yüksek, “Müsilaj tam olarak temizlendi mi? Çalışmalar hangi aşamada, neler yapıldı?” sorumuza ise şu şekilde cevap verdi: “Şu anda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, belediyelerin ve Marmara Denizi’ne atık su veren işletmelerin denetimleri ve alt yapı sorunlarının giderilmesi ile ilgileniyor. Tarım Bakanlığı da denetimleri artırdı. Müsilaj sadece kıyıda yığılmalar yaptığı alanlarda temizlendi, su kütlesinde ve açıkta dağılım yapan müsilaj/salya madde, bakteriler tarafından parçalanarak dibe çöküyor. Bu ekosistemi olumsuz yönde etkiliyor. Bakteriyel faaliyetler arttığı için oksijen düşüyor, patojenik canlı grupları artıyor, bu da balık ve denizde canlı yaşamını etkiliyor.”
NELER YAPILMALI?
Marmara Denizi’nin aşırı bir insan baskısı altında olduğunu vurgulayan Yüksek, bu baskının azaltılması için yoğun ve radikal tedbirler alınması gerektiğine işaret etti. Yüksek çözüm için şu önerilerde bulundu: “Öncelikle balıkçılığın durdurulması gerekirdi. Ama ne yazık ki hala boğazlarda yoğun şekilde avcılık yapılıyor. Balık pelajik sistemi dengeye getirecek en önemli unsur. Ortamda istemediğimiz fırsatçı canlıları dengede tutarak sistemin iyileşmesini sağlıyor. Ne yazık ki boğazlarda ve Marmara’daki aşırı avcılık balığın Marmara Denizi’nde yayılmasını engelliyor. Bu kontrol altında olmalı. Diğer yandan tüm arıtma sistemleri ileri seviyelere çıkarılmalı. Bu da büyük yatırım ve bütçe demek. Bu konuda da radikal kararlar alınmalı. Yine başka önemli bir konu kıyı dolguları. Bu konuda en kötü uygulamalar ne yazık ki nüfusun en yüksek olduğu Marmara Denizi’nde. Kıyı alanlarının büyük kısmı dolgu alanı. Kumluk alanlar, plajlar deniz ekosistemlerinin önemli parçalarıdır. Bu alanları yok ederseniz deniz kendini temizleyemez.”
Çevre Bakanlığı dışında diğer bakanlıkların da bu konuda çalışma yapması gerektiğini söyleyen Yüksek, şöyle devam etti: “Balıkçılık, liman faaliyetleri, ulaştırma ve kıyı alt yapılarının durumu tekrardan ele alınmalı. Şu anda araştırmalar yapılıyor. Bana göre bir veya iki merkez bir araya gelerek en az aylık periyotlar ile denizi sürekli izlemeli ve değişimlerin nedenlerini belirlemeli. Aksi durumda her yaşadığımız olayda birileri çıkıp konuşacak ama soruna bir çözüm bulunamayacaktır.”