İstanbul Tabip Odası İstanbul Depremine Yönelik Sağlık Hizmetinin Yapılanması Çalışma Grubu’nun İstanbul Barosu ile birlikte düzenlediği “Marmara-İstanbul Depremi- Bizi Neler Bekliyor?” kongresi 7-8 Aralık 2024 tarihlerinde gerçekleştirildi. İstanbul Barosu Orhan Apaydın Konferans Salonu’nda düzenlenen kongrede; afetlerden sonra halk sağlığının aksamaması için yapılması gerekenler ve deprem bölgesinde sağlık hizmetlerinin güncel durumu konuşuldu.
İstanbul Depremine Yönelik Sağlık Hizmetinin Yapılanması Çalışma Grubu Yürütme Kurulu’ndan Dr. Hasan Oğan, Deprem Çalışma Grubu’nun 2023 Mart ayında çalışmaya başladığını belirterek, böylesine büyük depremlerin iktidarların inisiyatifine bırakılmayacak kadar önemli olduğunu vurguladı. Afetlerde asıl zarar görenin toplumlar olduğunu söyleyen Dr. Oğan, “Sivil toplum örgütleri olarak bu işin içinde yer almak bilinciyle bu çalışma grubunu oluşturduk” dedi.
İstanbul Barosu’ndan Av. Ahmet Ergin 6 Şubat depremlerinin Türkiye’de afet yönetiminin zayıf olduğunu gösterdiğini ifade ederek, “Afetlere karşı gerekli önlemler doğru zamanda ve yeterli kapsamda ele alınmadı. Sadece depremlerde değil, sel ve yangın felaketlerinde de bunu gördük.” diye konuştu. Adil yargılanma hakkı kapsamında deprem suçlarını hassasiyetle takip edeceklerini söyleyen Ergin, afet yönetimi yasa taslağını hazırlayacaklarını paylaştı.
“DAHA KÖTÜ SONUÇLARA NEDEN OLACAK”
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Dr. Alpay Azap da 6 Şubat depremlerinin üzerinden 2 yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen bölgede sorunların hala devam ettiğini belirterek “Depremler, toplumda ve doğada pek çok şeyi değiştiriyor. Marmara’da olabilecek 7 üzerindeki bir depremin şubat depremlerinden de daha kötü sonuçlara neden olacağı konusunda elimizde çok fazla bilgi var. Bunların etkisini azaltmak için meslek örgütleri olarak elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Bilimsel verilerle hareket etmek çok önemli. Bu yüzden meslek örgütlerinin bir araya gelerek bu konuyu ele alması çok değerli.”
İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Osman Küçükosmanoğlu da Marmara depreminin bir olasılık olmaktan öte sadece zamanı bilinmeyen önemli bir tehlike olduğuna dikkat çekerek, 1999 ve Şubat 2023 depremlerinin hepimizi bu konuda hazırlıklı olmaya davet ettiğini söyledi. Kongrenin bu yıl ikincisinin yapılıyor olmasının çok önemli olduğunun altını çizen Dr. Osman Küçükosmanoğlu, kongreden çıkacak sonuçların ve önerilerin kitap olarak yayımlanacağını paylaştı.
“100 BİN KİŞİNİN AİLE HEKİMİ YOK”
Hatay Tabip Odası’ndan Dr. Sami Reyhan da 6 Şubat depremlerinin en çok etkilediği Hatay hakkında bilgiler paylaştı. Hatay’da 56 adet Aile Sağlığı Merkezi’nin yıkıldığını söyleyen Reyhan, “Bunların yüzde 90’ına yakını devlet binası değil, apartman altında kiralanmış dairelerdi. Şimdiye kadar sadece üç ASM yeniden yapıldı. Bunlardan bir tanesi yeni yapılan Hatay İl Sağlık Müdürlüğü’nün bünyesinde. Ancak hala içine hekimler alınmış değil. Hatay’da yaklaşık 100 bin kişinin aile hekimi yok. Nüfus tabanlı aile hekimliği sisteminden kaynaklı hastaların birinci basamağa ulaşmaları zor iken diğer taraftan hekimlerin de hastalarına ulaşmaları da zor.”
“YAKLAŞIK YÜZDE 70’İ RİSKLİ”
Marmara Depremi’nin İstanbul için büyük bir tehdit oluşturacağını vurgulayan Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Sekreteri Nur Kardelen Öztürk, “2 bin 500 ila 10 bin bina çok ağır hasar, 13 bin ila 34 bin bina ağır hasar, 80 bin ila 150 bin bina da hasar alacak. Toplam maddi kayıp 80 ila 100 milyar TL. 500 bin ailenin barınma ihtiyacı olacak.” dedi.
İstanbul’daki yapıların yaklaşık yüzde 70’inin risk altında olduğunu söyleyen Öztürk, İstanbul’da depremden etkilenecek nüfus 15 milyon, Marmara Bölgesi’nde ise 25 milyon.
Geçtiğimiz 10 yılda riskli yapıların yalnızca yüzde 10’u yenilendi. Toplanma ve geçici barınma alanları yetersiz. Kurumlar arasındaki işbirliğinin artırılması gerekiyor. Kapsamlı ve çok yönlü çalışmalar yürütmeliyiz. Böylelikle gerçekten afetlere dayanıklı dirençli kentler oluşturabiliriz. Amacımız günü kurtarmak değil, gerçekten dayanıklı kentler inşa etmek olmalı. Toplanma ve geçici barınma alanlarının altyapısını oluşturmadan ve bu alanları tanımlamadan bunu yapmamız mümkün değil.” şeklinde konuştu.