“Matematiğe zor diyen yanılıyordur”

‘Küresel Öğretmen Ödülü’nde bu yıl ilk 10 finalist arasına girmeyi başaran Finlandiyalı matematik öğretmeni Maarit Rossi, Kadıköylülerle bir araya geldi. Gazete Kadıköy'e konuşan Rossi, “Matematiği öğretmek için değişik bir şeyler yapmam lazımdı. Öğrencilerin ilgisini ona çekebilecek yeni arayışlar içine girdim ve onlar da bu dersi eğlenceli bulmaya başladı” dedi

21 Nisan 2017 - 09:02

Finlandiya’da, 30 yıla yaklaşan öğretmenlik tecrübesiyle Küresel Öğretmen Ödülü’nde ilk 10 finalist arasında yer alan Maarit Rossi, Kadıköy’e geldi. Deneyimlerini Kadıköylülerle paylaşmak için gelen Rossi, ilk olarak Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu ile görüştü. Finlandiya’da yaratmış olduğu eğitim modelini Nuhoğlu ile paylaşan Rossi sonrasında Kadıköy Belediyesi’nin eğitim projelerinden olan Karikatür Evi, Gençlik Sanat Merkezi ve 19 Mayıs Gençlik ve Çocuk Eğitim Merkezi’ni gezdi. Birimlerle ilgili yerinde bilgiler alan Rossi, Kadıköy Belediyesi’nin projelerini nitelikli ve heyecan verici buldu.

Gezinin ardından Kadıköy Belediyesi, Rossi’nin eğitim metodundan yararlanabilmek için çığır açan öğretmeni 14 Nisan Cuma günü Kozyatağı Meclis Binası Konferans Salonu’nda ilçenin matematik öğretmenleriyle bir araya getirdi. Matematik öğretmeni Rossi, ilçede eğitim vermekte olan matematik öğretmenlerine ve Kadıköy Belediyesi’nin çocuk etüt merkezlerinde görev yapan öğretmenlerine “Matematik Öğretiminde Yeni Yollar” isimli eğitim semineri  düzenledi, Finlandiya’daki deneyimlerini Kadıköylü öğretmenlerle paylaştı.

“MATEMATİK HERKES İÇİN”

Matematik öğretiminin tüm öğrencileri kapsaması gerektiğini belirten Rossi, uygulanacak eğitimin hem basit hem de ilgi çekici olması gerektiğini vurguladı. Matematiğin soyut bir dersten çıkıp, uygulamalı bir ders olarak işlenmesi gerektiğine dikkat çeken Rossi, “Benim Küresel Öğretmen Ödülü’nde ilk 10 finalist arasında yer almam aslında sistemi değiştirmemden geliyor. Öyle bir sistem düşünün ki bu sistem sadece matematik ile ilgili değil, toptan bir şekilde öğretme modelini değiştiren bir sistem. Bu sistem dersi görselleştirmekten, öğrencilerin grup çalışmasıyla öğrenmesi ve ilgi çekici problemlere çözüm yolları aramasından geçiyor. Böylelikle korkulan bu ders öğrenciler için daha anlamlı hale geliyor. Öğrenciler, hayat ve matematik arasında bağ kuruyor. Matematik herkes için olmalı.” diye konuştu.

“MATEMATİK NEFRETİ YENİLMELİ”

Matematiğin küresel çapta bir sorun olduğuna değinen Rossi, “Herhangi bir ülkeye gittiğimde yeni tanıştığım öğrencilere kendimi tanıtıyorum. ‘Merhaba benim adım Marriot Rossi, matematik öğretmeniyim’ diyorum ve öğrencinin elini sıkıyorum. O andan itibaren öğrenciden sıkıldığını belli ifaden sesler çıkmaya başlıyor. Genel olarak öğrencilerin kafasında matematikten nefret etme düşüncesi var. Bu durum zaman içinde yerleşmiş. Matematik öğretmeninin ilk yapması gereken öğrencilerine bu nefreti yendirmek olmalı. Matematik nefreti yenilmeden ne dersler verimli işlenir ne de dahi matematikçiler yetiştirebiliriz.” dedi.

“GERÇEK HAYATA UYARLANMALI”

Matematik öğretiminin öğrencilerde karşılık bulabilmesi için mutlaka gerçek hayata uyarlanması gerektiğini söyleyen Rossi, öğretmenlere şu önerilerde bulundu: “Öğrenci tahtaya baktığı zaman bir dolu yazı, karmaşık denklemler, onlarca gereksiz formül görmemeli. Öğrencileri, filmlerde gördüğümüz dahi matematikçilerin çalışma tahtaları gibi karışık problemlerle baş başa bırakmamalıyız. Onlara matematiğin basitliğini ve özünü göstermeliyiz. Matematiğin toplama, çıkarma, çarpma ve bölmeden oluştuğunu bunların katlanarak büyüdüğünü anlatmalıyız. Matematik eğitimi gerçek hayata uyarlanmalı. Sınıflarınızdaki eğitim gerçek hayata ne denli uyarlanabilirse başarı da aynı oranda artacaktır.”

ROSSİ SİSTEMİNİ ANLATTI

Türkiye seyahatinde Kadıköylü öğretmenlerle buluşan Maarit Rossi ile özel bir söyleşi gerçekleştirdik. Yaratmış olduğu eğitim sistemine dair önemli ipuçları paylaşan Rossi, kendi ülkesindeki eğitim ile Türkiye'yi karşılaştırdı. “Matematik dünyayı anlamamıza yardım eden çok güçlü bir araçtır.” diyen Rossi, okulda iyi bir matematik eğitimi alan çocuklar için tüm kapıların açılmış olduğunu dile getirdi.

  • Kendinize has geliştirdiğiniz metodunuz ile matematik öğretmeye başlamanız nasıl oldu?

Öğretmenlik hayatıma başladığımdan 10 yıl sonra kendi öğretme yöntemimi geliştirdim. Çünkü yeni metoda ihtiyaç olduğunu görüyordum. Öğrenciler sıkılıyordu. ‘Bu sayılar bizim nerede işimize yarayacak?’ sorularını soruyorlardı. Bir grup öğretmen ile Birleşik Krallık’a ziyaretimde Leeds Üniversitesi’nde metodumuzu değiştirmemiz gerektiğini anladık. Üniversitenin profesörleri çözemedikleri bilimsel bir problemi bizimle paylaştılar. Hiçbiri bireysel olarak çözebilmiş değildi. Çözülemeyen problemi grup olarak çözmeye çalıştığımızda ise problem çözülmüştü. Profesörler birer dahi değildi ve bizler de değildik. Fakat bir araya gelip zihinlerimizi birleştirince çözebileceğimizi gördük. Benim de eğitim metodum bu yaşadığım olay üzerine şekillendi. Bu aşamadan sonra farklı düşünce sistemlerini matematiğin içine sokarak öğretmeye başladım.

  • Geliştirdiğiniz eğitim metodu nasıl işliyor?

Öncelikle geliştirmiş olduğum eğitim öğretmen merkezli değil, öğrenci merkezli eğitim. Öğrencilerime ne yapacağını söylemek yerine, onlara koçluk ediyor ve tavsiyelerde bulunuyorum. İlgi çekici ve zor problemlere bireysel olarak değil, grup halinde çözümler üretiyorlar. Bu yöntem birkaç ayak üzerinde duruyor. Pratik, çoklu disiplinlerin birleştiği bir yaklaşım ve yaşamla daha yakın bağlantıları olan bir eğitim. Böylelikle öğrencilere daha anlamlı gelen bir matematik ortaya çıkıyor.  

“ŞAŞIRTICI DEĞİL”

  • Matematik neden tüm dünyada korkulan, sıkıcı ve sevilemeyen bir ders?

Matematiğin tüm dünyadaki öğrenciler için en korkulan, sıkıcı ve sevilemeyen ders olması şaşırtıcı değil. Çünkü matematik dersinin öğretme yöntemi on yıllardır değişebilmiş değil. Öğrenciler sıralarında oturuyor ve öğretmen de ayakta dikilip, tahtada soru çözüyor. Sonra da öğrencilere sıra geliyor. Öğrenci ile öğretmen yer değiştiriyor ve bu zincir böylece gidiyor. Öğrenciler, matematik ve gerçek dünya arasında ilişkiyi göremeyince zorlanıyorlar ve derse karşı motivasyonlarını yitiriyorlar. Okullarda öğretilen matematik gerçek yaşamdaki sorunlardan, matematiği kullanım yerlerimizden çok ayrılmış durumda. Matematiğin bu sıfatları terk etmesi için sistem değişikliği şart. Dünya çok hızlı bir şekilde değişiyor ama halen matematiği 1900’lü yıllarda olduğu gibi öğretmekteyiz. Tüm dünyada eğitim ve öğretim alanında günümüz seviyesine uygun bir eğitim reformu yapılmalı.

  • Peki ya matematik ve gerçek dünya arasında ilişki nasıl oluyor?

Matematik aslında en basit haliyle bir hesap yapmaktır. Hesap yapmak da çoklu disiplinleri birbirine bağlıyor. Hava durumu, alışveriş, ev idaresi, beslenme ve daha bir sürü alanda farkında olmadan hesaplama yapıyoruz. Yani matematiğin temelini kullanıyoruz. Matematiğin aslında hayatımızın içinde olduğunu ve günlük yaşamamızda farkında olarak ya da olmayarak kullandığımızı öğrenciye aktarabilmemiz gerek. Bireysel sorular, uygulamalar, sınavlar önemli ama eğer bunlar matematik eğitiminin temelini oluşturursa bu ders öğrencinin hayatına da dokunamaz, ilgisini de çekmez.

“ÇOK FAZLA TEST YAPIYORSUNUZ”

  • Türkiye’nin eğitim sistemi hakkında hiç bilginiz var mı? Ülkemizde matematik öğretiminde fazlaca içerik var. Sizin ülkenizde de böyle mi?

Bizim okullarımızın hepsi devlete bağlıdır ve parasızdır. Hiçbir özel okul yoktur. Finlandiya’da özellikle ilk ve orta düzeyde ağır matematik konularına yer verilmez. Bu tip konular yaklaşık 20 yıl önce müfredattan çıkartıldı. PISA’da Finlandiya’nın iyi puanlar almasının nedenlerinden biri de bu. Bizde müfredat çok sıkı değil. Siz de matematik eğitimi haftada 7 saat veriliyor. Benim ülkemde ise matematik dersi haftada 3 saat işleniyor. Ülkenizde öğrencilere çok fazla test yapıyorsunuz. Finlandiya’da ise öğrenci beşinci sınıfa dek hiçbir sınava girmez. Ulusal çapta da uyguladığımız bir test sistemi yok. Yalnızca üniversite sınavına girerken öğrencilere uygulanan bir sınav var. Sizin test çözmekle kaybettiğiniz zamanı biz öğrenerek geçiriyoruz. Öğrencilerimiz okul içinde bile oyun oynuyorlar ve oynayarak öğreniyorlar. Okul bittikten sonra da ekstradan takviye eğitim görmesi gereken yerlere gitmiyorlar.

  • Öğrencilerinize ödev verir misiniz?

Öğrencilerimize çok az ödev veriyoruz. Asıl öğrenme okulda olur. Bu bizim sistemimizi diğer ülkelerden ayırıyor. Ulusal bir sınav, herhangi bir müfettiş yok. Öğretmenler profesyonel olarak kendilerini geliştirmenin yollarını arıyor ve bunları çekinmeden deniyorlar.

  • Geliştirmiş olduğunuz eğitim sistemi Türkiye’de uygulanabilir mi? Eğer uygulanabilirse nereden başlanabilir?

Elbette uygulanabilir. Değişimi öncelikle öğretmenlerin istemesi gerekiyor. Çünkü farklılık yaratacak kişiler onlar. Öğretmen merkezli eğitim metodunu bir kenara bırakarak, öğrenci merkezli bir eğitime geçmek yapılacak ilk adım olabilir. Yerel yönetimler eğitimlerde rol alabilir. Bu, başarılı öğretim metodlarının geliştirilmesinde öğretmenleri de iyi birer ortak haline getirebilir. Materyallere de odaklanılmalı. Çoğu ülkede ders kitapları iyi içerikler sunmuyor. Kitapların eski moda matematik eğitimine göre yazıldıklarını görüyoruz, gerçek hayatla bağlantı neredeyse hiç yok.

“ÖĞRENCİNİN SESİ OLMALI”

  • 2016 PISA sonuçlarına göre Finlandiya, kız öğrencilerin erkek öğrencilerden bilim üretme konusunda daha başarılı olduğu tek ülke olarak geçiyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?

    Bu başarının altında öğretmen ve öğrenci arasındaki sıcak ilişki yatıyor. Finlandiyalı öğretmenler olarak sınıftaki her öğrencinin kendine ait bir sesi olmasına çabalıyoruz. Öğrencinin sesi olmalı, kendinin farkına varmalı. Eğitim çalışmalarım sırasında farklı ülkelerde sesi olmayan, sesini kaybetmiş ya da fikri olmayan birçok öğrenci gördüm. Bizim ülkemizde okulda yapılan her şeyde öğrencinin fikri alınıyor. Kızlarımızın daha başarılı olmasının sebebi ise onlar özgürce konuşabiliyorlar. Herhangi bir grup tartışmasında kendilerini ifade edip, sorunları çözebiliyorlar. Bu da doğal olarak derslerindeki başarılarına yansıyor. Diğer bir önemli husus ise anneler, kız çocuklarını kendi kariyerlerini kurabilmeleri için fazlasıyla destek veriyor. Bu önemli bir nokta oluşturuyor.

 

  • Kadıköy’ü gezdiniz, nasıl buldunuz?

    İstanbul’a bu üçüncü gelişimde ilçenizi ziyaret etme şansını buldum. Şehrinizi çok seviyorum. Çayınıza ve kahvenize bayılıyorum. Kadıköy’de çok güzel ve özel bir yer. İnsanlar çok cana yakınlar. Bu kadar güzel insanı neden bu kadar çok teste tabi tuttuğunuzu anlayamıyorum. (gülüyor)


ARŞİV