“Mecbur olmasam evden çalışmak isterdim”

Salgında evde kalamayanlar serisine bir gazeteciyle devam ediyoruz. Bir televizyon kanalında görev yapan Onur Dalar, sürecin birçok zorluğu olduğuna dikkat çekiyor ve “Mecbur olmasam evden çalışmak isterdim” diyor

29 Mayıs 2020 - 10:36

Salgın süresince evde kalamayanların, çalışmak zorunda olanların hikayelerini anlatmaya devam ediyoruz. Bu haftaki konuğumuz gazeteci Onur Dalar. Dalar, yıllardır farklı yerlerde çalıştıktan sonra bir televizyon kanalında editör olarak görev yaptı. Bu işinden salgın öncesi ayrılan Dalar, bir buçuk aydır başka bir televizyonda çalışmaya devam ediyor. 

Dalar, salgının başlarında bir kanalda çalışmadığı için evde kalmaya karar verdiğini söylüyor ancak arada sırada farklı yerlerden aldığı teliflerin kendini geçindirmeye yetmemesi onu tekrar çalışmaya itiyor. Dalar, daha sonra çalışmaya başladığı televizyonda hijyen koşullarının sağlanarak önlemlerin alındığını belirtiyor ama ekliyor: “Mecbur olmasam bu süreçte kesinlikle evden çalışmak isterdim. Evden çalışmanın da belli zorlukları var. Hem salgının getirdiği depresyon, hem gelecek kaygısı, hem maddi kaygılar. Yani şartların yoksa evden çalışmak işkence haline gelebiliyor. Ben bu süreçte evden çalışmayı da ofisten çalışmayı da yaşadım. Herhalde şimdi mevcut şartlar içinde kötünün iyisini yaşıyorum.”

“Fırsatı değerlendiremiyoruz”

İnsanların bu süreçte eskiye göre sosyal medyada daha fazla vakit geçirmesinin, habere olan ihtiyacın artmasının gazetecilik için fırsat olduğunu düşünen Dalar, “Gazetecilik için 'fırsat' olabilecek bir durumu şartlarımız yüzünden gerektiği gibi değerlendiremiyoruz.

Diğer yandan da bu haberlerin peşinde koşmak gazeteciler için çok zor. Kurumlar zaten ajanslardan gelen haberleri takla attırıp girme yarışına giriyor. Hiç bir kurum 'hadi çıkın insanlar ne yaşıyor bakın' demiyor. Onun yerine bir uzmanı ekrana çıkarıp 'Aşı ne zaman bulanacak?' sorusunun cevabını insanlara aktarmak daha kolay ve daha cazip geliyor” diyor.

Çoğu gazetecinin basın kartının dahi olmadığını belirten Dalar, yaşanan günlük zorlukları şöyle sıralıyor: “Sokağa çıkma yasağında sokağa çıkamayan bir gazeteci olamaz. Devlet kurumlarının kapısı yüzümüze hep kapanıyordu, veri ya da bilgi alamıyorduk. Şimdi bu daha da arttı. Fırsatlar barındıran ama ekmeğimizi taştan çıkaracağımız bir dönem geliyor sanki.”

“Güvencesizliği daha derinden hissedeceğiz”

Dalar, bir gazeteci olarak kaygısının arttığını söylerken şöyle devam ediyor: “Beyaz yakalılar bile işlerinden şüphe duyarken, hayatı, maddi olarak olarak hep en asgaride yaşayan gazeteciler olarak biz daha fazla stres yaşıyoruz. Benim gözlemlediğim belli örnekler var. Mesela belli kurumlar elemanlarını evden çalıştırarak da bu işin yürüdüğünü gördü. Belli mastraflardan kurtuldular. Ya da elemanlarının bir kısmını eve gönderenler var, iş bir yerde ‘e bu iş bir şekilde yine yürüyor, öyle de oluyormuş’ deyip eleman çıkarmaya gidilmesi bana hiç sürpriz olmaz. Umarım böyle olmaz. Tabii ki merkez medya için geçerli olan şeylerin bir kısmı artık, muhalif medya için de geçerli. Çok konuşulmasa da muhalif medya kurumları da artık kendi aralarında adı konulmamış bir uzlaşı yarattılar. Ordan çıkıyorsun buraya giriyorsun, şartlar hep aynı. Salgın bu az ücretli çalışma durumuna iyice zemin sağlayacak, güvencesizliği daha derinden hissedeceğiz.”

“Dijitale geçiş kaçınılmaz”

“Dijitale geçiş artık kaçınılmaz” diyen Dalar, bir arkadaşıyla birlikte bu süreçte yeni bir internet sitesi de kurdu: “Evden çıkmayan insanlar gazete alamıyor ama sosyal medyaya bakıyor. İstemese de bakıyor. İnsanların kendi aralarındaki iletişimi bile dijitalleşti. Dijital medyaya içerik üretmeyi düşünen insanlar artık bunun daha etkili olduğunun farkında. Reklam gelirleri ve kitle fonlaması ile kurdukları mecraları ayakta tutmaya çalışanlar var. Ben de mesela bir yandan Jurnal Türkiye isimli böyle bir siteye emek veriyorum, kurucuları arasındayım. Gerçekten bir haber ürettiğinizde insanlar ne kadar tarafsızlaşmış olursa olsun kimin yaptığına ya da o mecranın boyuna posuna bakmadan o haberi okuyor, yayılmasını sağlıyor. Özetle salgın sürecinde insanların dijitale yönelmesi, beni biraz umutlandırdı. Hem özgür çalışma ortamı sağlanması açısından, hem de maddi özgürlük açısından ciddi bir olanak.”


ARŞİV