Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun değiştirilmesine yönelik kanun tasarısı, TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Tasarı kabul edilirse, müftüler de belediye görevlileri gibi nikâh kıyabilecek. Ancak müftülere nikâh kıyma yetkisi değişikliğini içeren yasa tasarısı kamuoyunda tartışma yarattı. Hükümet, değişikliğin evlendirme işlemlerini kolaylaştıracağını savunuyor. Muhalefet partileri ve kadın örgütleri ise laiklik ilkesine ve kadın haklarına aykırı olduğu gerekçesiyle tasarıya karşı çıkıyor.
TASARIDA NELER VAR?
Tartışmalar, hükümetin geçtiğimiz hafta ‘Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarı’yı TBMM Başkanlığı’na sunmasıyla başladı. Tasarı, evlendirme yetkisi bulunan belediye başkanı ve görevlilere il ve ilçe müftülerinin eklenmesi değişikliğini de içeriyor. Hükümet, düzenlemeyi “vatandaşların evlendirme işlemlerini kolaylaştırmak, daha kolay ve seri bir şekilde hizmet alımını sağlamak” gerekçesiyle savunuyor. Hükümet ayrıca, evlilik şartlarını düzenleyen Medeni Kanun’da bir değişikliğe gidilmediğini ifade ediyor. Muhalefet partileri, kadın örgütleri ve hukukçular ise tasarının yasallaşması halinde laik ve hukuk devleti ilkelerinin zarar göreceğini ve kadınların daha fazla baskı altında tutulacağını vurgulayarak yasa tasarısına karşı çıkıyor.
“ÇOCUK EVLİLİKLERİ ARTABİLİR”
Evli olduğu halde kendi soyadını kullanmak için 9 yıl boyunca hukuk mücadelesi veren ve sonunda sadece kendi soyadını kullanma hakkını elde eden hukukçu Ayten Ünal, tasarıyı gazetemize değerlendirdi. Kadın hakları konusunda da hukuk çalışmaları yapan Ünal, tasarının onaylanması durumunda 1926 yılında hazırlanan Medeni Yasa’nın gerisine düşüleceğini belirtiyor. Tasarıyı anti-laik bir kalkışma olarak değerlendiren Ünal, hukuki açıdan ise “Denetimsiz, anayasal güvenceden yoksun, tek bir elden ve hukuktan yoksun hukuki işlem oluşturabilir. Çocuk evliliklerini, istismar mağdurlarını arttırabilir. Çok eşliliği yaygınlaştırıp kadınları yasal haktan mahrum bırakabilir” yorumunda bulundu.
“Toplumu ve toplumun en küçük şekli olan aileyi dinle bütünleştirme” çabaları var diyen Ünal, kadın haklarının da gasp edileceği endişesini taşıdığını söylüyor. Son 10 yılda çocuk istismarının yüzde 700 arttığını söyleyen Ünal, “Tecavüzcüler, kolayca müftülükler, belki de imamlarca evlendirilecek. Evliliğin serbest iradesi kısıtlanıp baskı altında ve zorla evlilikler yaygınlaştırılabilir. Çok kadınla evlenmenin normalleştirilmesinin yolu açılacak. Kadınlara getirilen kazanılmış haklar geri alınabilecek” diye konuştu.
Devletin her vatandaşa eşit mesafede olması gerektiğine dikkat çeken Ünal, toplumda Müslim ve Gayrimüslim çatışmasının da yaşanabileceği uyarısında bulunuyor. Ünal, “Devletin görevi evliliği şaibeli bir kurum haline getirip toplumu ve kadınları baskı altında tutmak, şiddet ve tecavüzü yasallaştırmak değildir. Siyasi parti temsilcileri, kadın örgütleri bu konuda açıklama yaptılar, Türkiye Barolar Birliği Başkanı; toplumu bölmeye dönük bir uygulama olacağını söyledi. Toplumun ve kadınların, dini nikahın kamusallaştırılması ve yaygınlaştırılması nitelikli bu değişikliğe ihtiyacı yok. Evlilik; erkeklerin kadını baskı altına aldığı ve dini kimliğe büründürüldüğü kuruma dönüştürülmemelidir” diye konuştu.
“ANAYASA İHLALİ”
Tasarıya bir tepki de geçtiğimiz hafta İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Koordinatörü Nazan Moroğlu’ndan geldi. İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi’nin düzenlediği basın toplantısında konuşan Moroğlu müftülüklere nikâh yetkisinin verilmesine ilişkin yasa tasarısına tepki göstererek, yasa tasarısının geri çekilmesini istedi.
Moroğlu, müftülüklere nikâh yetkisinin verilmesinin çok yönlü bir anayasa ihlali olduğunu söyleyerek, “Bu yasa tasarısı Medeni Kanunun yok sayılmasıdır. Acilen geri çekilmelidir. Müftüye evlendirme memuru olarak resmi nikâh yetkisi verilmesi, laik medeni kanundan vazgeçiştir. Laiklik ilkesi yurttaşların bir arada yaşamasının, demokrasinin ve kadın haklarının güvencesidir” dedi.
91 YIL ÖNCE KABUL EDİLMİŞTİ
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Medeni Kanunu 1926 yılında oluşturuldu. Medeni Kanun ile birlikte kadınların hakları yasalarla korunmaya başlandı. Kadın ve erkek eşitliğinin yasal düzenlemesi gerçekleşti, kadına da boşanma hakkı tanındı. Çocukların, kız ve erkek ayrımı yapılmaksızın, aile mirasından eşit ölçüde faydalanmasının önü açıldı.
Resmi nikâh zorunlu hale getirilerek, eski düzendeki ‘erkeğin birden çok kadınla evlilik yapabilmesinin’ önüne geçildi. Evlilik akdi, devlet güvencesine alındı ve kadının da evlilikte eşit olduğu yasal zeminde kabul edildi.