Milli Mücadele Kahramanı Hüseyin Köycü

Prof. Dr. Koptagel İlgün, toplum kalkınmasında örnek isimlerden olan dedesi Hüseyin Köycü ile ilgili kaleme aldığı ‘Toplum Kalkınmasında Örnek Lider Hüseyin Köycü’ adlı kitapta geniş olarak...

09 Şubat 2011 - 15:40

Toplum kalkınmasında ÖRNEK LİDERDİ


Prof. Dr. Koptagel İlgün, toplum kalkınmasında örnek isimlerden olan dedesi Hüseyin Köycü ile ilgili kaleme aldığı ‘Toplum Kalkınmasında Örnek Lider Hüseyin Köycü’ adlı kitapta geniş olarak dedesinden ve günümüzde bile örnek olacak çalışmalarından bahsediyor.

Hüseyin Sırrı Köycü, ulusal mücadele döneminin görünmez kahramanları arasında unutulmaz isimlerden biri. Toplum mühendisi, şair ve yazar olarak ön plana çıkan Hüseyin Sırrı’yı torunlarından Acıbadem Kadıköy Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Koptagel İlgün’den dinledik.
Hüseyin (Köycü) 20 Şubat 1895 tarihinde Örtülü Köyü’nde (Şenkaya İlçesi) doğdu. Beş yaşında mahalle okuluna verilen Hüseyin Sırrı, bir ay içerisinde Kur’anı okuma ve yazı yazma başarısı gösterdi. On iki yaşına kadar imam olan babası ve diğer müderrislerden ilmihal, İslami bilgiler, nesir, Arapça ve Farsça öğrendi. Bu arada tarih, coğrafya, edebi, içtimai ve ekonomi konularını Erzurum ve İstanbul’dan getirilen kitap ve gazetelerden öğrenmeye devam etti. On yedi yaşında ise köy muhtarı, on dokuz yaşında ise Akşar Nahiye Müdürü oldu. Ölümünden bir sene evvel kurduğu UFAK Parti Genel Başkanı sıfatıyla basın toplantıları yapmak üzere geldiği İstanbul’da 1958 yılında vefat etti.

BİR ÖMRE PEK ÇOK HİZMET SIĞDIRDI

Hiçbir resmi tahsili olmayan küçük Hüseyin, babasının da etkisiyle kendini geliştirdi. Birinci Dünya Savaşı sırasında, Allahuekber Dağı eteğindeki Örtülü Köyü (daha sonra Şenkaya) ve çevresinde halkı örgütleyecek, milli mücadelenin oluşmasını ve şahlanmasını sağlayacak şiirler kaleme aldı. Oltu, Ardahan, Kars ve Erzurum yöresinde gösterdiği kahramanlıklarla, düşmana karşı kurulan her harekette Hüseyin Köycü başta gelen kişi haline geldi. Hatta 1918’de Kars’ta kurulan ve daha sonra Atamızın başlattığı milli mücadeleye o bölgede zemin teşkil eden Cenub-i Garbi Kafkas hükümetinde yer aldı. Yaşının küçük olmasına rağmen kahramanlığından dolayı bu hükümette Oltu mebusu oldu. Bu hükümetin İngilizler tarafından dağıtılmasından sonra da yörenin kurtuluşu için bir görev üstlenen Köycü’yü kitaplaştıran sadece bu görevleri değildir. İngilizler’den kaçmayı başarır, Allahuekber ve Kaymaktepe’de cephe komutanlıkları yapar. Hüseyin Sırrı daha sonra Oltu’ya geçerek burada Oltu Serbest Gençler Teşkilatı’nı kurup, başkan seçilir. 1920 yılına gelindiğinde Kazım Karabekir’in haftalık Büyük Varlık gazetesinde makaleleri yayınlanır. Oltu İslam Terakkiperver Cemiyeti kurucusu ve umumi kâtipliği görevine getirilir. “Savaş zamanındaki tecrübe ve savaşın yıkımı bize bilgi dairesinde çalışmak zorunda olduğumuzu gösterdi. Savaşını medeniyete ulaşmak alanında özellikle de eğitim alanında devam eden ettirenler ve sonuca ulaşanlar gerçek muzaffer komutan veya kahramanlardır” demesi ve bu yolda çalışmalar yapması, 50 yıldan bu yana unutulmadan kendisi için anma törenleri, panel ve sempozyumlar düzenlenmesine sebep olan en önemli unsurdur.
“İlk işimiz cehalete karşı savaştır. Bu savaşı kazanırsak yöre ve dolayısıyla ülke kalkınmasına katkımız olur” diyerek, yazdığı öğretici şiirler ve yazıp sahneye koyduğu tiyatro eserleriyle halkı aydınlatmaya çalışan Köycü, Örtülü köyüne daha 1919 yılında, tüm ihtiyaçlarını kendisinin karşıladığı bir öğretmen getirdi ve adına Hususi Mektep dediği köy odasında gençleri eğitime yönlendirmeye çalıştı. İmece usulüyle, ilk mektep binası yaptırılarak 1920’li yılların sonuna doğru resmi ilkokulun açılması sağlandı.
Bundan 80 yıl önce günümüzdeki okumaya teşvik kampanyalarının ilk örneğini de Hüseyin Köycü gerçekleştirdi. Kız çocuklarının okutulması için de aileleri evlerinde ziyaret etti. Şenkaya’nın okur-yazarlık ve kız çocuklarını okutma bakımından Türkiye’nin en başta gelen aydın ilçeleri arasına girmesinin temelini attı dersek abartmış olmayız.
1929 yılında hazırladığı, adına Sarı Karton Projesi dediği kalkınma planını hazırladı. Modern yaşamda ve 1964 yılında Amerikalı Tony Buscana adındaki şahsın geliştirdiği zihin haritalama metodunu Köycü o yıllarda yaptı. Uygulaması için derhal bir sivil toplum örgütü kurdu ve çalışmaları takip etti.
Tüm vatandaşların okur-yazar yapılması, bütün memurların vazife başında eğitilmesini, hususi tahsilin teşvikini, köylere kadar ulaşacak ve yıl sonunda Maarif Vekaletince kurulacak bir kuruluş tarafından değerlendirilmek suretiyle öğretim yaygınlaştırılmasını dönemin yetkili makamlarına önerdi.
Bugünkü yaygın öğretimi, din ve hurafenin birbirinden ayrılması gerektiğini, teftiş usullerinin ıslahını, mahkeme işlerine sürat kazandırılması gerektiğini, düğünlerde israftan kaçınılması gerektiğini, halk evleri veya daha verimli kuruluşların ihdas edilmesi gerektiğini, 1931’de vurguladı. Nitekim 1932’de Halkevleri kuruldu. Hüseyin Köycü 1932’de kurulan Halkevi’nde, Köycülük şubesi başkanı olduğu için, 1934’te soyadı kanunu çıkınca kendi isteğiyle “Köycü” soyadını aldı.
Dönemin iletişim ve ulaşım şartlarının tüm olumsuzluklarına rağmen Menemen’deki Kubilay olayından 13 gün sonra doğan torununa Kubilay adını verdi. Kubilay İlgün bugün 79 yaşında.
1930 yılında ağaçlandırma bayramları ihdas ederek, ağaçlandırmayı teşvik için şiirler yazdı, piyesler kale alıp sahneledi. “Devlet Yeşil Yapraktır” temalı konferanslar düzenledi.
Köyünde ekonomi seferberliği başlatarak 1930’da halka açık şirket kurdu.
Köyüne çevreden ve uzak yörelerden 12 sanat dalında ustalar getirip, halkın bu ustaların yanında sanat öğrenmesini sağladı. Kızlar için biçki dikiş ve yemek kursları da açarak yılsonunda şölenler düzenledi, sertifikalar dağıttı. Özellikle kadınların eşleri ile beraber aile ekonomisine katkıda bulunmalarını teşvik etti.
Köycü’nün kızını evlendirme olayı da ilginç ve örnek bir davranıştır. Hüseyin Köycü’nün torunu olan Prof. Dr. Koptagel İlgün bu olayı şöyle anlatıyor: “İlk çocuğu olan annemi, babamla evlendirirken, ‘kocanla beraber onun küçük bakkalında çalışacaksın’ diye şart koşuyor”
Prof. Dr. Koptagel İlgün, dedesi Hüseyin Köycü ile ilgili kaleme aldığı “Toplum Kalkınmasında Örnek Lider Hüseyin Köycü” adlı kitapta geniş olarak dedesinden ve günümüzde bile örnek olacak çalışmalarından bahsediyor ve bu çalışmalardan faydalanılması gerektiğini vurguluyor.

GAZETECİYDİ

1950-1955 yılları arasında otuz dört sayı olarak yayınlanan “Şenkaya” adlı gazeteyi çıkardı. Gazete bugün bile yerel gazeteciliğin en başarılı örnekleri arasında gösteriliyor.
Şenkaya’yı 1946’da ilçe yaptıktan sonra çıkardığı Şenkaya Gazetesi’ni inceleyen Merhum Ord. Prof. Dr Ziyaettin Fahri Fındıkoğlu, öğrencisi olan sosyolog Prof. Dr Orhan Türkdoğan’a 1960 yılında aynen şöyle diyor: “Bölge gazeteciliğinin siyasiden çok sosyal yönü ağırlıklı, kalkınma sosyolojimize pek çok boyutlar kazandırabilecek nitelikte örnek teşkil edecek bir gazetedir ve Köycü’nün gerçekleştirdiği çalışmalar istikbalde sosyolojimizin ne istikamette ilerleyeceğini bize gösterecektir” demiştir. Yani iki ünlü sosyologun, tahsili olmayan köyde yaşayan bir kişi için yaptıkları değerlendirmeler özetle böyledir. Merhum tarihçi Cemal Kutay da “Şenkaya Gazetesi’ni tetkik ettiğimde bölge gazeteciliğinin en nadide ve en öğretici örneği ile karşılaştım” diye yazmıştı.

KÜÇÜK TORUNU KÖYCÜ İLE YETİŞİYOR

Can İlgün henüz 10 yaşında Özel Doğuş Koleji dördüncü sınıf öğrencisi. Büyük büyük dedesi Hüseyin Köycü’yü tanıyarak ve anlayarak yetişiyor.. Hüseyin Köycü’nün 97. Torunu olduğunu öğreniyoruz. O da çocuk aklıyla ama net bir şekilde, “Keşke 100. torunu ben olsaydım. Daha fazla ilgi görürdüm. Biraz daha şımartılmak istiyorum” diyor ve bir kahkaha kopuyor röportajımız sırasında.
Can gerek babasından gerekse dedesi Koptagel İlgün’den öğreniyor büyük dedesi Hüseyin Köycü’yü. “O çok iyi bir dede, onu çok seviyorum” diyor dedesi Koptagel İlgün için ama biz kendisine büyük dedesi Hüseyin Köycü ile ilgili düşüncelerini soruyoruz. O da: “Onu da çok seviyorum elbet. Dedem hep O’nu anlatır; O’nun kahramanlıklarıyla büyütülüyorum” diye cevaplandırıyor olgunlukla sorumuzu. Büyük dedesi Hüseyin Köycü ile gurur duyduğunu belirtiyor üstüne basa basa. “Peki Hüseyin deden gibi bir toplum öncüsü olmayı düşündün mü hiç?” sorumuzu da “Hayır ben coğrafya öğretmeni olacağım” diye yanıtlıyor.

KÖYCÜ SARI KARTON’DA SPORA TEŞVİK EDİYORDU

Can sıkı bir Fenerbahçe taraftarı ve basketbol oynamayı çok seviyor. “Fenerbahçe sevgisi aileden geliyor. Kupadan elendik ama Trabzon galibiyetiyle tekrar ümitlendik. Bir de Fenerbahçe erkek basketbol takımına değineyim onlar da çok iyi gidiyor” diyor.
Spora olan bu ilgisinin nedenini ve Sarı Karton projesiyle ilgisi olup olmadığını soruyoruz kendisine. Can ise onaylıyor ve ekliyor, “Evet bu beni çok teşvik ediyor spora” diyor.
“Sarı Karton”, Hüseyin Köycü’nün Şenkaya’da toplumun gelişmesi için 1930’lara doğru sarı bir karton üzerine aldığı notların bulunduğu bir kağıt. Köycü, dönemin şartları nedeniyle üzerine yazı yazacak kağıt bulamaz ve sarı renkli bir karton parçasına gelişme hamlelerini not tutar.
Köycü, Örtülü’nün kalkınması için düşündüğü projeleri sarı bir karton üzerine çizdiği için “Sarı Karton Projesi” olarak adlandırmış. Projesini, kendi el yazısıyla eski ve yeni Türkçe kullanarak oluşturmuş. Bilgi haritasında Örtülü’de yapılacaklar beş ana dal ve ondan ayrılan filizler üzerinde işaretlenmiş. Projeler, kazanç, öğreniş, sağlık, imar ve yaşayış ana dalların oluşturulmuş. Mikro kalkınma alanında örnek teşkil edecek şekilde oluşturulmuş projede dallar kendi arasında sınıflandırmış.

YEREL KALKINMA HAMLESİ

Hüseyin Köycü, köyü ile anayol arasındaki on iki kilometrelik yolu köyün köy halkının imkânlarıyla yaptırdı. Köy için cemiyet kurdu bu cemiyet sanatla sermayenin, ihtisasla el emeğinin, eski cedlerle, yeni ruhların bir araya toplanması, tarım-imalat-alım-satım işlerinde uzmanların görüşlerini toplayarak vatandaşın aydınlatılmasını, gençliğin okuması, tarla, bağ, bostan, dükkân ve tezgâhların başında yetiştirilmesini teşvik etti. Hüseyin Köycü halka açık şirketler, hafta pazarları, panayırlar, spor yarışmaları ve okul gezileri düzenleyerek ekonomi seferberliği başlattı. 1930’da sağlık şirketi kurup, köye doktor ve eczane temini için çalışmalara başladı. Halkına zanaat öğretmek için köye, ücretini kendi cebinden karşılayarak on farklı zanaat dalında eğitmenler getirtti. Köylü pastırmacılık, çapulacılık, demircilik, marangozluk, kunduracılık, terzilik gibi sanat dallarında eğitim aldı. 1933 yılında ağaçlandırma kampanyaları başlattı, Gazetesinde, makalelerinde, piyeslerinde halkı bilinçlendirmeye çalıştı.

Mustafa SÜRMELİ
C. Can YÜKSEL


 


ARŞİV