Modern zamanın hamalları: "Patronsuz Kurye"

Samet Aksuoğlu’nun önayak olduğu Patronsuz Kurye, Kadıköy’de bulunan birçok mekan için çevreci ve düşük maliyetli kurye hizmeti veriyor. Aksuoğlu, Patronsuz Kurye oluşumunun temellerinden bisikletli kuryelerin sorunlarına kadar birçok konuyu gazetemize anlattı

16 Kasım 2023 - 15:10

Patronsuz Kurye, Van Depremi’nde ilk adımlarını atan, pandemi süreciyle birlikte oturmuş bir düzene kavuşan ve 6 Şubat tarihinde yaşanan depremlerde ihtiyaçları Kadıköy Belediyesi’ne ulaştırarak bisikleti deprem sonrası verimli bir lojistik aracına dönüştüren bir oluşum olarak hayatımıza girdi. Samet Aksuoğlu’nun girişimiyle hayat bulan Patronsuz Kurye’nin şu anda yaklaşık 80 üyesi bulunuyor. Ekibe katılmak isteyenler Patronsuz Kurye’nin instagram hesabından mesaj atarak ya da web sitesinden form doldurarak başvuru yapabiliyor. Aksu, “Bizde saat, gün sınırlaması ya da doldurulması gereken bir kota yok. Ne zaman müsaitseniz o zaman çalışırsınız” diyor.

TEMELLERİ VAN DEPREMİ SONRASINDA ATILDI

Patronsuz Kurye oluşumunun oldukça eskiye dayandığını aktaran Aksuoğlu, “Bildiğiniz üzere 2011 yılında Van depremi oldu. Ben bir anda bisikletleri ve gerekli tüm ekipmanları toparlayıp uçağa bindim. Orada 3 ay boyunca, bisikletle yapabildiğim kadar yardım yapmaya çalıştım. Yani bisikleti afet sonrası süreçte kullanmaya başladım. Orada fark ettim ki bir afet yaşandıktan sonra bisiklet, deprem bölgesinde çok ciddi faydalar sağlayabiliyor. Patronsuz Kurye’nin tam olarak ortaya çıkışı ise pandeminin başında oldu” şeklinde konuştu.

Aksuoğlu, “Pandemi ilk başladığı zaman kafamda ticari bir kaygı yoktu. Evden çıkamayan covid’li hastalara ve yaşlılara bisikletle yemek dağıtımı yapan bir ekiptik. Yola çıkışımız bu şekilde oldu. İşleri büyüttükten sonra çanta, mont vs. ekipmanlar için Ulak firmasına başvurduk. Firma her türlü ekipman desteğini bize sağlayacağını söyledi. Firmadan ekipmanları aldıktan sonra Yeldeğirmeni’nde bir dükkan tuttum ve getirdiğimiz malzemeleri buraya koyduk. Bu şekilde Patronsuz Kurye’yi kurmuş olduk. Kısa bir süre covid’li hastalara yemek dağıtımı yaptıktan sonra Kadıköy’deki esnaf bizimle iletişime geçti. Kendilerinin de pandemi sebebiyle etkilendiğini, yemek siparişlerine yetişemez durumda olduklarını dile getirdiler. Birçok restoran pandemiden önce online siparişi hiç kullanmamış, siparişlerin dağıtımı konusunda büyük sıkıntıya girmişti. Bu süreçte Kadıköy’de bulunan 50 tane işletmeyle anlaşmış olduk. Her bir işletme için ayrı bir WhatsApp grubu kurduk ve siparişle ilgili süreçleri oradan yürütmeye başladık. Paket ücretlerimiz çok makul düzeydeydi. Bu sebeple Kadıköy esnafı da bizi tercih ediyordu” ifadelerini kullandı.

MODERN ZAMANIN HAMALLARI

Aksuoğlu, kendilerinin bir “hamal” statüsünde olduğunu ise vergi dairesine gittiğinde öğrendi: “Biz bu dönemde birçok habere ve YouTube kanallarına çıktık. Bu işin kontrolden çıktığını hissettim ve vergi dairesine gittim. İleride yüklü miktar vergi borcuyla karşılaşmaktan korktum. Orada yetkili kişilere durumu anlattım. Onlardan aldığım bilgiye göre; Biz bu paketleri bisikletle atıyoruz. Bisiklet motorsuz bir taşıttır. Paketlerini sırtımızda taşıyoruz. Ekipteki tüm arkadaşlar kendi hesabına paket atıyor. Hiçbir çalışılan mekandan parayı toplu şekilde almıyor. Parayı kimse kimseye dağıtmıyor. Herkes kendi hesabına çalıştığı için vergi kanununa göre biz bir organizasyon da olamıyoruz. Ve biz motorsuz bir taşıtla paket atan, kendi hesabına çalışan ve sırtında yük taşıyan bir meslek grubuna girdiğimizi öğrendik. O meslek grubu ise “Hamallık”. Vergi dairesinde bize “siz hamalsınız, hamallarda vergiden muaftır” dendi. Biz tamamen hamallığın vergiden muaf olduğunu duyup bugünlere kadar geldik.”

HEM ÇEVRECİ HEM DE MALİYETSİZ EKİP

Çevreci ve sıfır karbon salınımıyla siparişleri dağıttıklarını söyleyen Aksuoğlu, “Kadıköy çıkışlı, her yere paket götürebilen bir ekibiz. Kadıköy’deki bir işletme herhangi bir şeyi şuradan şuraya götürün diyorsa, biz onu bir şekilde götürüyoruz. Kadıköy’de bulunan tüm işletmelerin taleplerine cevap vermeye çalışıyoruz. Paket servisi dışında bir malzemenin ya da dükkan için gerekli olan herhangi bir şeyin getirilmesi, bir yere bırakılması noktasında da destek oluyoruz. Bir motorlu kuryeye göre hem çevreciyiz hem de maliyetimiz oldukça düşük. Bizim şu an açılış ücretimiz 20 TL’den başlıyor. Motor kuryeler için bu fiyatlar 45-80 TL arasında değişiyor. Bir patronumuz yok, birine para kazandırmıyoruz. Biz Türkiye’de bisikleti toplu ulaşıma entegre ederek teslimat yapan ilk girişimiz. Dünyada da olduğunu zannetmiyorum. Kadıköy’deki tatlıcıların yapmış olduğu tatlılar için Beylikdüzü’nden sipariş aldığımız bile oldu. Ürünleri Kadıköy’den çantalarımıza yüklüyoruz, bisikletle metrobüse gidiyoruz, ürünü Beylikdüzü’ne teslim ediyoruz ve yine metrobüsle Kadıköy’e geri dönüyoruz” dedi.

“EN ÇOK KURYE KADIKÖY’DE”

Sadece Kadıköy’de yüzlerce bisikletli kurye olduğunu aktaran Aksuoğlu, Bisikletli Kurye Derneği istediklerini belirterek şunları paylaştı: "Dernek ile kuryelerin haklarını korumak ve onları bilgilendirmek istiyoruz. Herkes bisikletli kurye olmaya başladı. Ama her şeyin bu kadar kuralsız olmaması gerekiyor. Örneğin bir motosiklet kuryesi olacağınız zaman sabıka kaydı, ehliyet vb. şeyler istiyorlar ve motosiklet kuryesi olduktan sonra yaptığın her yanlış harekette plakana ceza yansıyor. Bisikletli kuryelerde böyle bir kural sistemi yok. Ayrıca güvencesiz şartlarda çalışıyorlar.”

ESNAF KURYE MODELİ NEDİR?

Aksuoğlu, son 5 yılda hayatımıza giren “Esnaf Kurye” modeli hakkında da bilgi paylaştı: “Eğer bir restoranın sigortalı çalışanı size paketinizi teslim ederken kaza yaparsa, çalışmış olduğu restoran onun tüm harcamalarını ve zararını karşılamak zorunda. Özellikle yüzdeki yaralanmalarda ve uzuv kayıplarında çok ciddi tazminatlar var. Bu sebeple şu an birçok kurye firmasının bordrolu çalışanı yok, hepsini işten çıkardılar. Amerika’daki uber ekonomisine geçildi ve Türkiye’deki esnaf kurye modeli hayata geçirmiş oldu. 5 yıl önce böyle bir model yoktu. Bu model ile kuryenin firmayla hiçbir alakası olmuyor. Kurye kendine bir şahıs şirketi kuruyor. Kurye 18-29 yaş arasında ise genç girişimci sınıfına giriyor ve 1 yıl boyunca BAĞKUR’u ödeniyor, 3 yıl boyunca da gelir vergisi muafiyeti kazanıyor.  Böyle olunca davulun sesi uzaktan hoş geliyor ama işin içine bir kez girdiğinizde keşke girmeseydim diyorsunuz. Bir yılın sonunda ödemeleri gereken 4 bin 500 TL tutarındaki BAĞKUR ödemelerini yapmıyorlar, bu sebeple ceplerine fazla para giriyor. Ama bu kişiler ileride karşılarına çıkacak vergi borçlarından ve güvencesiz çalışmanın getirdiği sıkıntılardan habersizler. Motorlu kuryeler esnaf kurye modelinin birçok sorunu beraberinde getirdiğini çok önceden anlamışlardı. Biz bisikletli kuryeler sahaya yeni yeni çıkan bir ekip olduğumuz için bu olayla ilgili yeni aydınlandık diyebiliriz. Eğer siz bir şantiyede çalışacak işçi olsaydınız size baretinizi, tulumunuzu, işçi ayakkabınızı vermek zorundalar. Her yerde bu böyledir. Siz hiçbir maden ocağında gidin baretinizi, ışığınızı kendiniz alın diye bir şey duydunuz mu? İşçi işveren ilişkisi kapsamında bunlar yapılması zorunlu olan şeylerdir. Bizim sektörümüz için de bunlar geçerli olmalı. Patronlar kuryelerine bisiklet kaskını zorunlu tutmalı. Şu ana bisikletli kuryelerde sakatlanmalar oldu fakat hiç ölüm yaşanmadı. İş işten geçip illa birisinin ölmesi mi gerekiyor? Acilen tüm tedbirlerin alınmasını istiyoruz. Hangi firmalar bisikletli kurye kullanmak istiyorsa o kuryeye gerekli ekipmanları sağlamalıdır, kaskını ve diğer güvenlik önlemlerini zorunlu tutmalıdır.”


ARŞİV