Pandemi önlemleri kapsamında getirilen müzik yasağı, birçok kısıtlamanın kalkmasına rağmen hala sürdürülüyor. Gece 00.00’dan sonra uygulanan müzik yasağı ise artık 01.00’den sonra uygulanıyor. Yeni karar hem müzisyenler hem de dinleyicilerin tepkisine neden oldu. Gazete Kadıköy olarak müzisyenlerle görüştük ve konu hakkındaki düşüncelerini sorduk. Hepsinin ortak düşüncesi, bu kararla insanların yaşam tarzına müdahale edildiği şeklinde oldu.
“ÇOK TEHLİKELİ BİR DURUM”
Hem müzisyen hem de doktora öğrencisi olan Yelda Altunal, “Bu yasağı en başından itibaren bir pandemi önlemi olarak görmemiştim aslında. Ama bir de kısıtlamalar birer birer sona ererken, 00.00 yasağının bir lütufmuşçasına 01.00'e alınarak devam ettirilmesi ve bu konudaki siyasal iktidar partisi söylemleri bunun sahiden de yaşam tarzına bir müdahale olduğunu gösteriyor. Hem bir dinleyici hem de müzisyen olarak bunu kabul etmem mümkün değil” dedi ve sözlerine şöyle devam etti: “Bu bir yandan çok tehlikeli bir durum. Çünkü bu, kültür- sanatla ve bununla ilişkilendirilerek ‘elit’ yakıştırması yapılan orta sınıfla alenen bir kavga hali. Toplumu kendinizi destekleyen ve desteklemeyen olarak ikiye ayırıp, bir tarafı elitlik ve kültür üzerinden marjinalleştirip düşmanlaştırırsanız; kendi tarafınızın hem kültür-sanatla hem de birlikte yaşadığı koca bir toplulukla arasına aşılamaz mesafeler koyarsınız. Büyük bir hata yapıldığını düşünüyorum.”
“NASREDDİN HOCA FIKRASI GİBİ”
Vokalde Esat Özcan, gitarda Ahmet Güven ve klavyede Emrah Karadağ'ın olduğu Arkeyd grubunun ise konuya ilişkin yorumu şöyle: “Saat 00.00'dan sonra canlı müzik yasağı getirilince şoke olmuş, çok üzülmüştük. Şimdi saat 01.00'e kadar uzatılmasıyla Nasreddin Hoca'nın eşek fıkrasındaki gibi kaybettiğimizi bulduğumuza seviniyoruz. Ne yazık ki her gün sanat dünyasına, özgür düşünceye ve sosyal hayata darbe indirilen bir dönemin içerisindeyiz. Fakat bu baskılar bizlere geri adım attıramayacak ve bu sıkıntılı dönemleri hep beraber aşacağız.”
“MAĞDUR EDİLDİK”
Müzisyen Aygün Yılmaz, “Pandemi sürecinde kapanan mekanlar, iptal olan sahnelerimizden dolayı ben dahil birçok müzisyen arkadaşım mağdur edildik. İntihar eden, evini, ailesini geçindiremeyen birçok insan oldu. O süreçten sonra da insanlar gece sesten, müzikten rahatsız oluyor dendi ve 00.00’a kadar çekildi programların bitiş saati. Fakat konunun rahatsızlık olduğunu düşünmüyorum. Eğlenmek, müzik dinlemek isteyen gelir dinler ve gider. Rahatsız olan ise evinde oturur. İnsanları rahatsız etmeyecek ses düzeyi mekanlar tarafından ayarlanır. Bunlar gayet basit ve çözümü olan konular. Fakat asıl yapılan şey insanların sosyalleşmemesi, koyun sürüsü gibi yaşaması, her şeyde olduğu gibi insanların çoğu şeyden uzak kalmasıdır.” ifadelerini kullandı.
“PANDEMİDEN ÖNCE BAŞLADI”
Beş buçuk senedir barlarda, restoranlarda, kafelerde gitar çalarak ve şarkı söyleyerek maddi geçimini sağlayan Seda Savaş, “Sevdiğim işi yaparak para kazandığım bir mesleğim var, beni birçok yönden mutlu ediyor, besliyor, varoluşumu güçlendiriyor, ama tüm bunlarla beraber ‘Türkiye’de müzisyen olmak’ diye nitelediğimiz bir gerçeklik var. Bu salgınla beraber iyice zorlaştı. Salgından önce Ankara’da, Kızılay’da çalıyordum. Neredeyse her sahnemde mekâna baskın yapılıp müzik susturulur, insanlar kimlik kontrolünden geçirilir, süreç bitene kadar kimsede tat kalmaz ve sonrasında da ya kısa bir süre daha devam eder ya da bitirilirdi. Yani bu ‘kısıtlamalı’ sürece Korona salgınından önce zaten girilmişti diyebilirim. Salgın başladıktan sonra da müzik ve diğer sanatsal etkinliklerin; insanların kültürlenmesini, sosyalleşmesini destekleyen meslek gruplarının zorda bırakılmasını ben tesadüf olarak görmüyorum. Öyle olsaydı zaten diğer tüm yasak ve kısıtlamalarla beraber 00.00’dan sonra müzik yasağı da sonlandırılırdı.” dedi. Savaş şöyle devam etti: “Ben müzik yasağına da, yasağın kaldırılmayıp gece 12’den 1’e çekilmesine de çok şaşırmıyorum. Kendimi çocukluğuma dönmüş gibi hissediyorum böyle şeyler olduğunda. Sanki babamdan arkadaşlarımla sokakta oynamak için izin almışım da ne kadar geç dönebileceğimin pazarlığını yapıyorum. Bu kısıtlama ve yasaklama hali devam ettikçe her şeyin daha da uç halde yaşanmaya başlayacağına inanıyorum. İnsan yasak olan bir şeyi içgüdüsel olarak zorlamak ister, doğamız bu. Onu da geçiyorum, ne olacak mesela benim içimden gece 1’i 1 geçe şarkı söylemek geldiğinde? Cezalandırılacak mıyım? Bunun ne gibi bir cezası olabilir ki?”