Olağanüstü günlerin olağan ruh halleri...

Darbe psikolojisi nedir? Sürekli kaygılı hissetmek normal mi? Travmayla nasıl başa çıkılır?... Psikiyatrist Emre Tan yanıtlıyor

28 Temmuz 2016 - 14:32

Gökçe UYGUN
Başlıktaki tanım psikiyatrist Emre Tan’a ait. Darbe girişimi ardından yaşamakta olduğumuz toplumsal travmayı özetliyor bu sözlerle. Evet olağanüstü günlerden geçiyoruz ve evet bu günlerde kaygı, korku hissetmek de normal. Çözüm ise daha çok paylaşma ve dayanışmada…
Uzm. Dr. Tan ile darbe ve OHAL psikolojisini konuştuk.

● Sürekli bombalarla sarsılırken bu sefer ‘darbe’ vuruldu Türkiye’ye. İçinden geçtiğimiz durumların, olayların ruh halimize etkisini nasıl tanımlarsınız?
Tüm bu yaşananlar ruhsal travmaya sebep oluyor. Hayatı tehdit edici boyuttaki olayların kişilerde yaratığı etkiler ruhsal travma yaratır.

● Ne tür bir travma bu?
Travmalar ikiye ayrılır; doğal ve insan eliyle yapılan travmalar diye. İnsan kaynaklı olanlar daha yıkıcı oluyor çünkü insan en çok insana güvenir. Travmanın temelinde de zaten güvenin sarsılması (devlete, öğretmene, eşe vb) yatar.

● Yakın zamana dek patlayan bombalar bir bölgeyi etkiliyordu ama şu an tüm ülkenin psikolojisi bozuldu sanırım.
Bir yanıyla doğru ama şöyle bir şey de var; o bombalar da lokal etki yaratmadı aslında. Mesela Suruç bombası sadece Suruç’ta patlamadı. Kişiler, bir tür savunma mekanizması ile ‘Benden uzakta oluyor bu patlamalar, burası güvenli’ diye düşündü sadece. Oysa, örneğin Suruç ile Atatürk Havalimanı’nın bir farkının olmadığını, kişinin kendini güvende hissetmesinin bir yanılsama olduğu görüldü.

“BASKILANAN HER ŞEY GERİ DÖNER”
● Üç büyük darbe geçirmiş bir ülke olarak Türkiye, darbe ve OHAL psikolojiisine aşina oldu maalesef…
İnkar edilen/baskılanan her şey günün birinde geri döner. Yetkililer, kişilerin temel korku ve kaygılarını anlayarak, bir an evvel demokratik bir zemini oluşturmaları gerek. Eğer bu sağlanamazsa darbe travması daha da artar. Zaten ölümle tehdit edilmiş bir topluma, ikinci bir tehdit olarak OHAL’i sunarsanız travma daha da kötüleşir. O nedenle OHAL’in içeriği ve uygulanış biçimi ayrıntılı şekilde topluma anlatılmalı.

● Ama bir yandan da ‘Artık darbe olmaz ülkede’ dediğimiz zamanlarda iken…
Evet. Belki 90’larda darbe tehditi daha fazla vardı ama… Travma ağır oldu çünkü hiç beklemediğimiz anda geldi. Zaten travma da daha çok beklenmeyen zamanlarda yaşanır. Bu travmanın etkileri çok uzun yıllar sürecek maalesef.

 ● Toplumda da bir bölünmüşlük var gibi.
Pazar günkü Taksim mitingi bence önemliydi, gerekliydi. Ortak dertlerimiz var, dertlerde birleşelim en azından. Öte yandan bu travma özellikle de bu olayın hiçbir tarafında durmayan, ne hükümet ne darbe yanlısı olan insanlarda –ki bu kişiler toplumun büyük kesimini oluşturuyor- yaşanıyor. Bu kişilerin korkuları şu an çok daha fazla. Erk ve iktidara güven, adalet duygusu sarsılıyor toplumda, kutuplaşma var.

“RAPOR VERİLEMEMESİ KÖTÜ”
● Peki hayat nasıl normalleşir?
Ülkede çok büyük bir olay olmuş, bazı uzmanlar ‘Normale dönün, spor yapın, müzik dinleyin’ gibi saçma şeyler söylüyor. OHAL var, nasıl normal olalım? Bunu demek olayın üstünü örtmekten başka işe yaramaz. Hayır korkuyoruz, tedirginiz toplumca. Bizim öncelikle bu duygularımızı söylemeye ihtiyacımız var, hiçbir şey olmamış gibi tatile gitmeye değil.
Mesela hastanelerde sağlık raporu verilememesi iyi bir karar değil bence. Çünkü böyle travma hallerinde ruhsallığın haricinde fiziki olarak da daha kolay hastalanır insanlar. Varolan hastalıkları artar. Öte yandan kamuda izinleri kaldırıp, insanlara ‘Bir şey yok, hadi git çalışmaya devam et’ denilmesi de pek doğru değil. Herkesin dinlenmeye, kendince güvenli bir ortama gitmeye (aile yanı gibi) ihtiyacı var çünkü şu an travmayla mücadele ederken çok enerji harcıyoruz.

● Bir de sosyal medyanın psikolojimize etkisini sormak isterim.
Travma, sadece onu yaşayan kişide ortaya çıkmaz. Bir şekilde ona seyirci kalan herkeste olabilir. Virüs gibi yayılır yani. Medya ve sosyal medyada katliam görüntülerini izleyen biri travmatize olur.
Ama öte yandan sosyal medyanın iyileştirici yanı da var. Travma bireysel alanda kişinin güçsüz hissetmesinden, sorunla baş edememesinden doğar. Ama sosyal medyada kendi gibi hisseden, düşünen insanlar görmesi ona iyi gelir.

NE YAPMALI?
● Kişi öncelikle kendisiyle konuşsun, ‘Ben ne hissediyorum, bu olaydan nasıl etkilendim’ diye. Sonra da eş, dost arkadaşla konuşalım, dertleşelim. Ruhsal anlamda tek kalmayalım, sosyal ilişkileri güçlendirelim. Siyasi parti, dernek gibi kurumlarla birlikte mücadele edelim.

● Bazı yetkililerin ‘biz ölümden korkmadık, umursamadık’ gibi tipik erkek kahramanlık diline son vermesi gerek. ‘Hayır, biz de korktuk, hala da korkuyoruz. Ama bunun üstesinden birlikte geleceğiz’ diyen birileri olabilse…


 

ARŞİV