Kahramanmaraş'ta meydana gelen iki büyük depremin ardından yaşanan hijyen sorunlarının yol açabileceği salgın hastalık riskinden korkuluyor. Kadıköy Belediyesi Dr. Rana Beşe Sağlık Polikliniği Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Doktor Zeynep Nüket Ceylan ile salgın hastalık riskini, nedenlerini ve ortadan kalkması için yapılması gerekenleri konuştuk.
Afet bölgesinde salgın hastalıktan korkuluyor. Risk oluşturan durumlar nelerdir?
Büyük depremler sonrasında değişen çevre şartları, bozulan altyapı, üzgün, çaresiz ve yorgun kalabalık, geçici yaşam alanlarında uzun süre yaşamak zorunda kalınması, katı ve sıvı atık kontrollerinin yeterince sağlanamaması, temiz su ve besin kaynaklarının temininde yaşanabilen güçlükler, başıboş hayvan, hayvan ölüleri, kemirgenler, sinek ve kene gibi diğer hastalık taşıyıcıların kontrollerinin yeterince sağlanamaması risk nedenlerinden. Defin işlemlerinin kimlik tespiti zorluğu nedeniyle geciktirilmesi, cenazelerin sağlıksız koşullarda muhafaza edilmesi, kişisel temizliğin yeterince yapılamaması ve sağlık hizmetlerinin aksaması, depremde oluşan yaralarda ciddi enfeksiyonlar gelişebilmesi gibi nedenlerle de enfeksiyon hastalıkları riski artar ve salgınlar gelişebilir.
“ELLER SIK SIK YIKANMALI”
Salgın hastalık riskinin ortadan kalkması için neler yapılmalı?
Deprem sonrasında döneme göre değişik enfeksiyonlarla karşılaşılabilir. Enfeksiyonlar ve salgınlar genellikle deprem sonrası 4 ile 30. günler arasında oluşmakta. Depremzedelerin önümüzdeki aylarda içinde barınacakları çadır veya prefabrik yapılardan oluşturulan yaşam alanlarında gerekli bilimsel standartlara sıkı sıkıya uyulması gerekir. Bulaşıcı hastalık salgınlarını önleyebilmek için öncelik temiz kullanma suyu temini olmalı. Kapalı şişelerdeki içme sularının sürekliliğinin sağlanması, su ile bulaşan hastalık riskinin azalmasında çok önemlidir. Kapalı su yoksa güvenli hale getirmek için su kaynatılır veya dezenfekte edilebilir.
Taşıma ile susuz mahallelere getirilen sular klorlanmalı. Temiz su sağlanana kadar depremzede vatandaşlarımızın ellerini temizlemelerini sağlayacak sabunlu mendiller ve el antiseptikleri olmalı. Kanalizasyon sistemi tahrip olan yerleşim yerlerinde pis su altyapısı bir an önce tamir edilerek kullanıma alınmalı. O zamana kadar depremzedelere yeterli miktarda tuvalet sağlanmalı. Tuvaletlerin yerleşimleri ile donanımları uygun olmalı ve atıklarının doğru şekilde uzaklaştırılması sağlanmalı. Tuvaletlerde yeterli tuvalet kağıdı, lavabo, kağıt havlu, su ile sabun bulundurulmalı ve sürekliliği sağlanmalı.
Yemek yemeden veya hazırlamadan, çocukları beslemeden, yaraları tedavi etmeden veya hasta birine bakmadan önce ve sonra, tuvalete gittikten, bebek bezini değiştirdikten, tuvalete gitmiş bir çocuğu temizledikten sonra ellerin sık sık sabun ve güvenli suyla yıkanması gerekiyor. Soğukta saklanmamış et ve süt ürünlerinden kaçınmalı, yiyecekleri iyi pişirmek, sıcakken yemek ve üzerini kapatıp saklamak, kendi soyduğumuz meyve ile sebzeler dışındaki çiğ yiyeceklerden kaçınmak önemli.
-Bölgede şu an yaygın olarak hangi hastalıklar görülebilir?
Klinik Mikrobiyoloji Derneği'nin yaptığı çalışmaya göre deprem bölgesinde 14 Şubat tarihi itibariyle solunum yolu infeksiyonu, ishal ve deri döküntüsü ile seyreden hastalıkların sıklığında bir artış gözlenmemiş. Hijyen koşullarının bozulmasına bağlı olarak gelişen su ve yiyecek kaynaklı enfeksiyonların en sık görüleni ishal salgınlarıdır. Barınma kamplarında ishal geliştiğinde hastaların sağlık kuruluşlarına ulaşımının sağlanması, etken araştırması devam ederken de (rehidratasyon) sıvı tedavisine başlanması ishalli hastaya uygulanacak en uygun yaklaşım olacak.
Deprem sonrasında kalabalık ve kapalı ortamlar nedeniyle solunum yolu enfeksiyonlarında da artışlar olabilir. Bunu önlemek için de özellikle kalabalık, kapalı ortamlarda olmak üzere ağzı ve burnu kapatacak şekilde maske takılmalı. Öksürük veya hapşırık sırasında ağız ile burun kağıt bir mendille kapatılmalı, kağıt mendil kullanıldıktan sonra çöpe atılmalı. Kağıt mendil yoksa ağız ve burun elle değil kolla kapatılmalı. Eller su ve sabunla yıkanmalı veya görünür kirlenme yoksa alkollü solüsyonlarla el temizliği sağlanmalı. Nezle, grip gibi hastalığı olan kişiler mümkün olduğunca diğer kişilerle yakın temastan kaçınmalı. Diğer insanlarla bardak, kaşık, çatal, bıçak, havlu, diş fırçası gibi malzemelerin ortak kullanımından kaçınılmalı. Grip, COVID-19, Streptokok salgınları hala devam etmektedir. Kişiye uygun aşılamalara devam edilmesi çok önemli.
“TETANOS RİSKİ OLUŞUR”
Deprem sırasında enfeksiyon hastalıkları açısından en önemli konulardan biri de deprem sırasında oluşan yaralarda gelişen enfeksiyonlardır. Yaralı hastaların yarısından fazlasında yara yeri enfeksiyonu gelişir. Yaralanma olduktan sonra yara bakımına kadar geçen sürenin uzun olması ve yaranın hemen kapatılması infeksiyon gelişimi açısından özellikle önemli. Yara yerinden kan yolu ile vücudun çeşitli organlarına mikropların yayılması durumunda ölüm oranları artar.
Deprem yaralanmaları tetanos için risk oluşturur. Tetanosun önlenmesi için en önemlisi yara temizliği, bakımı ve ölü dokuların uzaklaştırılması. Tetanos aşısı gereksinimi, hastanın daha önceki aşılanma durumuna göre belirlenir. Kişinin aşılama durumu bilinmiyorsa ya da hastaya geçmişte üçten az tetanos aşısı yapılmışsa hem tetanos aşısı hem de tetanos immunoglobulini, iki ay sonra ikinci, 6-12 ay sonra da üçüncü tetanos aşısı yapılmalı. En az üç doz aşısı olan ve son dozu 5 yıl içinde yapılmış kişilerde ek doz aşı gerekli değildir. Ancak aşısı 5 yıldan önce yapılmış olanlarda bir doz tetanos aşısı yapılması önerilir. Gebelerin tetanos aşılaması mutlak yapılmalı.
Suriye’den kolera vakaları bildiriliyor olması deprem bölgesi için risk taşıyor. Ağır yıkıma uğrayan bölgelerde birinci basamak sağlık hizmetlerinde özellikle aşılama hizmetlerinde aksamalara neden olur. Özellikle çocukluk aşılarının eksik olması kızamık gibi salgın hastalıklar için risk oluşturur. Bu nedenle birinci basamak hizmetlerinin ivedilikle onarılması ve desteklenmesi önem taşıyor. Depremzedeler içerisinde aşısız duyarlı kişilerin çok olması durumunda kızamık salgınları görülebilir.
“TÜBERKÜLOZUN ÇIKMASINI KOLAYLAŞTIRIR”
Depremlerden sonra kanalizasyon sisteminin çökmesi durumunda veya atık suların atılımında bozukluk olduğunda, temiz içme suyuna ulaşımda zorluklar olması durumunda sarılık (Hepatit A ve Hepatit E) vakalarında da artışların olduğu biliniyor. Özellikle beş yaş altı çocuklarda afet sonrası gelişen ölümlerin yaklaşık yüzde 20’sinden akut solunum yolu hastalıkları sorumludur. Zatürre ölümlerin pek çoğuna neden olabilir. Tüberküloz da doğal afetlerden sonra saptanan bir başka enfeksiyondur. Özellikle afetten sonraki geç dönemde ortaya çıkan tüberküloz vakaları, afetzedelerin deprem sonrasında başka bölgelere taşınmalarına, deprem sonrası dönemde depremden önce almakta olduğu ilaçlarını teminindeki güçlüklere bağlı ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği bu vakaların ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir.
Kalabalık ortamlarda hijyen eksikliği, yetersiz su tüketimi ve aynı yatakta yatma gibi faktörlerin sonunda uyuz gelişebilir. Aynı şekilde bitlenmeler ve yüzeyel mantar enfeksiyonları da görülebilir. Çevre değişikliğine bağlı vektör ilişkili olarak sivrisinekle bulaşabilecek hastalıklardan 'Dang Ateşi' ve 'Sıtma' salgınları sık gözlenen bir durumdur. Bölge şartları, iklimi ve mevsimi sivrisineklerde artış dönemi olduğunda sıtma vakalarında artışa dikkat etmek gerekir. Bu konuda önlem alıcı çalışmalarda bulunulmalı.
Ölen hayvanlar hangi hastalıklar için risk oluşturur?
Besi için yetiştirilen hayvanlardan, vahşi hayvanlardan ve çok sevdiğimiz evcil hayvanlarımızdan deprem sonrası enfeksiyonlar gelişebilir. Şarbon, Toksoplazmozis, Bruselloz, Veba gibi hastalıklar hayvanlardan insanlara bulaşabilir. Ölen hayvanların dışkı ve idrarları karasineklerin fazla üremesine neden olur. Karasinekler aracılığıyla Tifo, Kolera gibi hastalıkların yayılmasına sebep olabilir. Kuduz başıboş hayvanların salyasıyla ve ısırması yoluyla bulaşabilir.