Otizmli çocuklar için salgın daha zor geçiyor

İstanbul Otizm Gönüllüleri Derneği Genel Sekreteri Sarah Başar ile salgından otizmli çocukların ve ailelerin nasıl etkilendiğini konuştuk

03 Aralık 2020 - 15:32

Salgın, şüphesiz toplumun tüm kesimlerini etkiliyor ancak her zorlukta olduğu gibi engelliler salgından da daha fazla etkileniyor. Uzmanlara göre otizmli çocuklar için özellikle yüz yüze eğitimin kesilmesi, çocuklar üzerinde derin etkiler bırakabilir. Yine odaklanma konusundaki sıkıntılar ve eve kapanma da olumsuz psikolojik etkileri doğuruyor. 

Otizmliler için salgın zamanlarının nasıl geçtiğini, yaşanan zorlukları ve otizmli bireylerin bu zorluklarla nasıl başa çıkmaya çalıştığını İstanbul Otizm Gönüllüleri Derneği Genel Sekreteri Sarah Başar ile konuştuk. 

“ARADAKİ MAKAS AÇILIYOR”

Başar’a ilk sorumuz, yukarıda da değindiğimiz üzere yüz yüze eğitimin ortadan kalkması ve online eğitime geçilmesiyle ilgili oluyor. Başar, “Yüz yüze eğitim tabii ki çok önemli” diye başlıyor ve yüz yüze eğitimin önemini şöyle anlatıyor: “Bu çocukların mevcut durumda büyük bir kısmının soyut kavramlarla ilgili sorunları varken, ekran karşısında odaklanamayan, dikkat sorunu olabilen bireylerin dokunmadan, ihtiyacı olan sayıda tekrar edilmeden, neyi öğrenip neyi öğrenmediği ölçülmeden, öğrendiği varsayılarak yeni öğretimlere geçildiğinde sonuç sadece boşa geçen bir zaman ve ailenin, çocuğu ekran karşısında tutmak için mücadele verdiği arbededen ibaret oluyor. Okulların açılmasına önceliğin verilmemesi sonucu, otizmli öğrencilerle diğer çocuklar arasındaki makas otizmlilerin aleyhine giderek açılıyor. Çünkü otizmli öğrenciler, zaten eğitim imkanlarına çok sınırlı seviyede erişebilirken, artık fiilen hiç erişememektedir.”

Nitelikli şekilde, öğrencilerin ihtiyaçlarına yönelik bireysel eğitim planlarının hazırlanarak nitelikli online eğitimin uygulanması gerektiğini söyleyen Başar, “Bugünkü uygulamada öğretmen ve öğrenci arasındaki temas tamamen kesilmiştir. Kaynaştırmada öğrenci velilerinden online eğitimler konusunda çok sayıda şikayet alıyoruz, kaynaştırma öğrencilerinin yarısının öğretmenleriyle bir teması yok” diyor.

İlçe rehberlik hizmetleri merkezleriyle, okulların rehberlik öğretmenlerine otizmli, kaynaştırma öğrencilerinin durumlarını takip etmeleri açısından çok iş düştüğünü aktaran Başar, sıkıntıları anlatmaya şöyle devam ediyor: “Online derslerde öğretmenlerin kameralarının kapalı olarak ders işlediklerine ve konuları hızlı bir akışta verdiklerine dair geri dönüşler alıyoruz. Bir süre sonra aile de ilgisiz bırakıldığı için kamerayı kapatıp dersi çocukla birlikte dinleyerek uygulatmaya çalışıyor. Otizmli bireylerle göz teması kurmak, çocuğa göre komutların net verilebilmesi, mutlaka bir etkileşim içerisinde bulunmak çok önemli. Bunun için de öncelikle birarada olmaları gerekiyor. Diğer türlü, radyo tiyatrosu gibi. Sizce bu bir eğitim ve öğretim şekli midir? Bu şekilde otizmli bir kaynaştırma öğrencisi eğitilebilir mi? Aileler, kesinlikle yalnız bırakılmıştır.”

“ÇOCUKLAR AGRESİFLEŞTİ”

Ailelerin bazıları salgın ortamında virüse yakalanmamak için çocuklarını okula göndermemeyi tercih ediyor. Milli Eğitim Bakanlığı ve okullar tarafından da bu öğrencilerin takibi yeteri kadar iyi yapılmıyor. Eğitimin niteliği dışında sosyalleşme, birarada olma imkanları da tamamen ortadan kalkıyor. Yeni tanı alma aşamasındaki 2,3 yaştaki otizmli çocuklar için ise online eğitim modeli yok.

Otizmli bireylerin bu süreçte evde kalmak zorunda kalması, huzursuzluğu ve içe kapanıklığı da artırıyor. Başar, bu konuya dair de şunları söylüyor: “Rutinlerinin bozulması hoşlarına gitmiyor. Örneğin, sabah uyanınca kahvaltıdan sonra giyinip servislerini beklemek için dışarı çıkmak istiyorlar. Her sabah baştan niye gidemeyeceklerini açıklamak gerekiyor. Ertesi sabah yeniden, bir sonraki sabah yeniden…Salgının başladığı döneme kadar otizmli bireylerin aileleri tarafından, topluma kazandırmaya yönelik çalışmalar ve kazanımlar yapıldı. Ancak mevcut durumda bu emeğin yavaş yavaş geri gittiği hepimizce gözlemlenmektedir. Daha çok dışarıda olup sosyalleşen çocuklar, birdenbire rutinlerinin bozulması sebebiyle agresifleşmeye başladı. Bu da çok açık. Evde kalan çocuklarda yeniden takıntılı davranışlar gelişti. Vakitlerini anlamlı biçimde dolduramayınca kendilerine zarar verici davranışlarda artış oldu. Tırnak yeme, elini ısırma ya da derisini koparma gibi hareketlerden bahsediyorum. Enerjilerini boşaltamadıkları için ev içinde koşuşturmalarında ve stereotip davranışlarda artış oldu. Uyku düzenleri de bozuldu.”

Evde kalmakla birlikte ortaya çıkan bu sorunlara dair de etkinliklerin planlanması, görsellerle bunların anlamlandırılması, evde görünür yerlere asılmasının yararlı olabileceğini söyleyen Başar, “Çocukların yapmaktan keyif aldığı etkinliklerinin seçilmesi onu motive eder. Ev içi basit görevler de bu etkinlikler içinde yer alabilir. Çamaşır asma ya da toplama, makina boşaltma, ev süpürme, sebze ayıklama, doğrama, çeşitli içecekler hazırlama gibi etkinliklere de sabırla çocuklar katılabilir.” diyor.

DERNEK, ÇALIŞMAYA DEVAM EDİYOR

Otizmli bireylerin haklarını yasal zeminde savunmak için bağımsız olarak dernek çalışmaları devam ediyor. Başar, dernek faaliyetlerini de şöyle anlatıyor: “Salgından bir ay önce genel kurulumuzu gerçekleştirip yeni yönetimimizi seçtik. Sonra da salgın patladı ve herkes gibi evlere kapanıp sağlıklı kalma sürecine girdik. Özellikle işin eğitim ayağında uzun süre otizmli bireylerden bahsedilmemesi sinirlerimizi bozdu. 2 Nisan Otizm Gününe dair manifestomuzu hazırladık. Salgın döneminde kaybolan çocukları yeri geldi sahaya inip aramak zorunda kaldık. Kimileri güvenle bulunup ailelerine teslim edilirken, kimileri de o kadar şanslı olamadı ne yazık ki... Bu arama kurtarma çalışmalarındaki eksiklikleri tespit edip resmi yazıyla ilgililere bildirdik. Bakım evlerinde yaşanan darp olayları, taciz olayları hepimizi üzdü. Ailelerle uzun telefon konuşmaları yaparak kendilerini yalnız hissetmemeleri için tüm gücümüzü harcıyoruz. Sorunları varsa, resmi yazışma ve başvurularında onlara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Online toplantılarımızı mutlaka her hafta yapmaya özen gösteriyoruz, birbirimizle sürekli iletişim halinde kalmaya devam ediyoruz.”


ARŞİV