Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi’nde bulunan Grand Kartal Otel’de 36’sı çocuk 78 kişinin yaşamını yitirmesi tüm ülkeyi yasa boğarken ihmal ve denetimsizliğin boyutu öfkeyi büyüttü. Otelde iki olması gerekirken bir yangın merdiveninin olması, yangın çıkışlarının olması gerekenden çok daha uzakta olması, yangın dedektörlerinin ve alarm sisteminin çalışmaması, otelde kaçak katlar yapılması ve hatta ruhsatının bile farklı isimle alınması… Peki bu kadar yasa dışılığa rağmen otel çalışmaya nasıl devam etti? Uzun süredir denetim mekanizmasından uzaklaştırılan mimar ve mühendis odalarının yetkilerinin kısıtlanması, facianın boyutlarının büyümesinde nasıl bir rol oynadı?
Yangının ilk anından beri sahada olan ancak yangın öncesi denetleme aşamasında da yangın sonrası soruşturma sürecinde de fikrine başvurulmayan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)’un Bolu İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Erol Perçin ile konuştuk.
- Bolu’daki otel yangınının büyümesine ihmal ve denetimsizliğin neden olduğu hem tanıkların anlatımlarıyla hem de bilirkişi ön raporuyla ortaya çıktı. Sorumluluğu ise kimse üstlenmiyor. TMMOB bu denetim mekanizmasının neresinde?
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Bolu İl Koordinasyon Kurulu olarak öncelikle katliamda yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımızın yakınlarına başsağlığı, yaralı yurttaşlarımıza acil şifalar diliyoruz. Oda olarak felaketin ilk anından itibaren yasal sorumluların kimler olduğunu açıkça beyan ettik. Tüm gerçekliğin berraklığına rağmen, süreç bulanıklaştırılarak algı yönetimiyle esas sorumlular göz ardı edilmeye çalışıldı.
Katliamın temelinin denetimsizlik olduğu açıkça ortadadır. Yıllardır yayımladığı raporlarla, görüşleriyle, yaptığı açıklamalarla yurttaşlarımızın güvenli ve sağlıklı mekanlarda barınabilmesi için bilimsel ve teknik olarak Odalarımız her aşamada katkı koymaya çalışmıştır. Fakat yıllardır bilinçli olarak Odalarımızın kamusal denetimden el çektirilmesi, denetim anlayışının piyasa koşullarına terk edilmesi sonucunda böylesi acı tabloları yaşamaya devam ediyoruz.
“SÜRECE MÜDAHİL OLACAĞIZ”
- TMMOB yangın bölgesine bir inceleme heyeti gönderdi mi? Gönderdiyse ilk izlenimler neler?
TMMOB olarak facianın ilk anından beri süreci yakından takip ediyoruz. Her ne kadar, adliye tarafından görevlendirilen bilirkişi heyeti dışında sahaya girişlere müsaade edilmese de, fotoğraflardan eriştiğimiz bilgiler, görgü tanıkları ve otel çalışanlarının beyanı, yangının çıkış şekli ve büyüme hızını gözlemlediğimizde ciddi bir ihmal ve denetimsizlikle karşı karşıya olduğumuzun farkındaydık.
- Yangınla ilgili soruşturmaya TMMOB dahil olacak mı?
Bu acılar bir daha yaşanmasın diye, kentin tüm paydaşları ile birlikte gerek hukuk önünde gerekse toplumsal vicdan önünde sorumluların hepsi hesap verene kadar sürece müdahil olmaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz.
“KAMUSAL DENETİM ZAYIFLATILDI”
- Gezi direnişi sonrası emek örgütleri ve meslek odalarının etkisizleştirmeye, bertaraf etmeye başladığını biliyoruz. Daha öncesinde yasal düzenlemeler ve mevzuat nasıldı? TMMOB’un ne gibi yetki ve sorumluluğu vardı?
AKP’nin TMMOB’yi hedef almasının altında yatan temel neden, birliğimizin örgütlü yapısı, kamusal niteliği ve toplumcu mücadele anlayışıdır. AKP, bayraktarlığını yaptığı özelleştirmeci, piyasacı ve muhafazakâr ideoloji karşısında engel olarak gördüğü için birliğimizi hedef almaktadır. Mühendislik mimarlık hizmetleri proje üretiminden, uygulamaya akabinde disiplinli bir denetim anlayışının tesisine bütünlüklü olarak ele alınması gereken teknik gerçeklerdir.
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasıyla yasama ve yürütme gücünü tümüyle eline geçiren AKP, o dönemden bu yana sistematik olarak TMMOB’yi hedef alıyor. 2009 yılında açıklanan Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Raporuyla hız kazanan bu süreçte kimi zaman yönetmelik değişiklikleriyle, kimi zaman yasal düzenlemelerle, kimi zaman da idari kararlarla TMMOB ve bağlı odalarının yetkileri kısıtlanmak istendi. Bu istek, 2010 yılındaki Anayasa değişikliğinden sonra TMMOB yasasını tümüyle değiştirme yönünde girişimlere dönüştü. AKP eliyle Odalarımızın üyesi ile olan denetim ilişkisi sonlandırılarak, zaman içinde mevzuatlarda sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda kamusal denetim anlayışının zayıflatıldığı boşluklar oluşturuldu.
- Son 10 yılda bu etkisizleştirme nedeniyle neler yaşandı? TMMOB etkili bir şekilde denetimlerine devam etseydi neler olurdu?
Siyasi iktidar mevzuatı ve çalışma koşullarını iyileştirici ve geliştirici adımlar atmaktan sürekli olarak kaçınmış, insan hayatını değil, rantı odağına almıştır.
TMMOB ve bağlı odalar olarak bugüne kadar insan yaşamını dışlayan uygulamalara karşı binlerce dava açtık, çok sayıda bilimsel etkinlik düzenledik ve kitlesel kampanyalar yürüttük. Eğer bugün Odalarımızın içerisinde fiilen yer aldığı organizasyon yapısı var olmuş olsaydı, piyasalaştırılan ve serbestleştirilen bir denetim anlayışı yerine kamusal denetim anlayışı devletin tüm kurumlarına bilinçli bir şekilde sirayet ettirilir, bu ve benzeri acı tabloların yaşanmazdı.
- Sizce deprem, yangın, sel gibi felaketlerde bu kadar çok insanın yaşamını kaybetmesinin nedeni mevzuatlardaki eksiklikler mi yoksa uygulamadaki sorunlar mı?
Mevzuatlarda sermayenin kar hırsına terkedilmiş bilinçli boşluklar oluşturulmakla birlikte, afetleri felaketlere ve katliamlara dönüştüren uygulamadaki sorunlardır. Güvenli ve sağlıklı bir yaşam temel bir insani haktır. Fakat ülkece en temel insani haktan bile maalesef muafız. Yaşamımızı sürdürdüğümüz konutlar, çalıştığımız işletmeler, yürüdüğümüz kamu yolları, kısa süreli konakladığımız tesisler ve hatta kamusal hizmet aldığımız mekânların bahsettiğiniz afetlere dayanımı sorgulanmalıdır. Aksi takdirde her afette son olarak Kartalkaya özelinde yaşadığımız katliamın benzerine maruz kalmamız kaçınılmazdır.
78 KİŞİ KURTULABİLİRDİ
- Bundan sonraki süreçte, daha büyük felaketlerin yaşanmaması için TMMOB olarak neler yapmayı, nasıl müdahalelerde bulunmayı planlıyorsunuz?
Esasen, siyasi iktidarların gündelik siyasal menfaatleri için hayata geçirmek istedikleri proje ve uygulamaların bilime, doğaya ve kamusal çıkara uygunluğu konusunda toplum adına denetlemek birliğimizin ve tüm meslek örgütlerinin anayasal sorumluluğudur.
TMMOB, savunduğu politikaları, siyasal iktidara muhalefet olma dürtüsüyle değil, anayasanın verdiği görev gereği, toplumsal olanı koruma sorumluluğuyla oluşturmakta ve hayata geçirmektedir. Yıllardır sürdürdüğümüz bu anlayış bugün olduğu gibi yarın da geçerlidir. Bizler bu ülkenin mühendisleri, mimarları ve şehir plancıları olarak bu tip felaketlerin bir kez daha yaşanmaması için her türlü bilimsel ve teknik çalışmayı yapmaya, uygulayıcıları uyarmaya, kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceğiz. Gerek hukuk gerekse toplumsal vicdan önünde tüm sorumlular hesap verene kadar mücadelemizi toplumun en geniş kesimleriyle birlikte sürdürmeye devam edeceğiz.
- Okurlarımıza güvenlikleri için önerileriniz var mı? TMMOB’dan nasıl destek alabilirler?
Elbette benzeri acıları tekrar yaşamamak için en örgütlü şekilde bir araya gelmenin koşullarını yaratmak toplumsal önceliğimizdir. Çünkü bireysel taleplerin çözüme erişimi mümkün değildir. Her yurttaşımızın güvenlik endişesi maalesef yaşadıklarımız nedeniyle çok normal olmakla birlikte, bu haklı endişeyi bertaraf etmek şüphesiz ki devletin öncelikli ve asli görevidir.
Bilimin ve tekniğin dışlandığı yaklaşımlarla bireysel ya da toplumsal güvenliğin tesisi asla sağlanamaz. Şunu unutmamak gerekir ki, hiçbir katliam fıtrat çizgisine hapsedilip meşrulaştırılamaz. Kartalkaya Kayak Merkezindeki tesiste çıkan yangında tesis tüm mühendislik çözümlerini uygulamış olsa, yetkililer denetim sorumluluğunu yerine getirmiş olsa yarısına yakını çocuk olan 78 yurttaşımızın burnu dahi kanamayacaktı.
Yurttaşlarımız herhangi bir siyasi yapının arka bahçesi olmamış, tüm süreçlere bilim ve tekniğin izinde yaklaşan Odalarımızın görüş ve önerilerini, raporlarını her daim dikkate alabilirler. Ama daha da önemlisi ifade ettiklerimizin sorumlu kurum ve kuruluşlar nezdinde hayata geçirilmesi için verilecek örgütlü mücadelenin bir parçası olmaları gerekliliğidir.