Sağlık Bakanlığı, Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) üzerinden randevu talebi oluşturmadan önce vatandaşların tercihine sunmak üzere “Aile Hekimine Yönlendirme” uygulamasını 25 Temmuz’da hayata geçirdi. Bu sistemle vatandaşlar, randevu talebi bırakmadan önce yönlendirme ekranıyla karşılaşıyor. Tercihleri doğrultusunda aile hekimine yönlendirilen hastalar, önce aile hekimlerince muayene ediliyor. Aile hekimleri gerek gördüklerinde kayıtlı nüfusları için kendilerine ayrılan rezerv kontenjan sayesinde MHRS üzerinden doğrudan uzman hekim randevusu oluşturabiliyor.
Birinci Basamak Sağlık Çalışanları Birlik ve Dayanışma Sendikası 1 No’lu Şube Başkanı Dr. Ahmet Tapduk Mehlepçi, sistemin hem hekimleri hem de vatandaşları zor durumda bıraktığını söyledi. Aile hekimlerinin koruyucu sağlık hizmetleri yerine “randevu memuru” haline getirildiğini vurgulayan Mehlepçi, şöyle konuştu: “Sağlık Bakanlığı’nın ‘sağlıkta dönüşüm’ dediği süreç, çalışan hekim ve hasta açısından ‘sağlıkta ölüşüm’e dönüştü. Bu sistemden dolayı şiddet vakaları daha da artacak.”
“HEKİM-HASTA İLİŞKİSİNİ ZEDELİYOR”
Randevu sistemindeki krizin aile hekimlerine yüklendiğini belirten Mehlepçi, “Hastalara randevu bulamayan Sağlık Bakanlığı kendi sorumluluğunu bize yüklüyor. Randevu varsa versin, yoksa hastalarımız üstümüze kışkırtmasın. Hastalar bizden randevu almamızı istiyor ama bu bizim görevimiz değil. Biz randevu memuru değiliz. Hasta ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu durum hekim-hasta ilişkisini zedeliyor.” dedi.
Kanser taraması, gebe ve bebek izlemleri gibi koruyucu sağlık hizmetlerine odaklanmaları gerekirken, randevu sistemindeki açıkların kendilerine yüklenmesinden yakınan Dr. Mehlepçi, şu ifadeleri kullandı: “Mamografi için hastaneden randevu bulamıyoruz. Bize en yakın Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi ya da Beykoz Devlet Hastanesi’nde yer bulamazken, Avrupa Yakası’ndaki bir hastaneye 10 gün sonrasına gün veriliyor. Biz bile randevu bulamazken vatandaş nasıl bulacak? Buna rağmen Sağlık Bakanlığı ‘sorunu çözdük’ diyor.”
HEKİMLER TÜKENİYOR
Randevu sıkıntısının hekimler üzerinde ciddi yük oluşturduğunu belirten Dr. Mehlepçi, bunun hekimlerin değersizleşmesine yol açtığını söyledi:“Hekimler sağlıkta şiddetin olduğu bir ülkede çalışmak istemiyor. Son 2-3 yılda hekimlerin yurt dışına gidişi 20 kat arttı. Yılda yaklaşık 3 bin hekim gidiyor. Hekimlerin iş yükü 3 katına çıktı; hem fabrikasyon gibi hasta bakıyorlar hem de ucuz iş gücü oldular.”
Maddi ve manevi tükenmişliğe dikkat çeken Mehlepçi, “Son 20 yılda hekim intiharları Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı. Eskiden 5-6 yılda bir karşılaşırken artık yılda 2-3 kez bu acı tabloyu yaşıyoruz.” dedi.
“AĞIR ŞARTLARDA ÇALIŞIYORUZ”
Uygulamanın Aile Sağlığı Merkezleri’nde iş yükünün arttığını söyleyen Dr. Mehlepçi, “Zaten günde 50-60 hasta bakıyoruz. Şimdi buna randevu bulma sorunu da eklendi. Hastalara yeterli vakit ayıramıyoruz, iş yükümüz arttı ve doğal olarak verim de düşüyor. Ağır şartlarda çalışıyoruz.” dedi.
Koruyucu sağlık hizmetinin devlete kar sağlamadığını ama kendilerinin vatandaşları hasta olmaktan koruduklarının altını çizen Dr. Mehlepçi, “Aşı yaptırmayan ailelere herhangi bir yaptırım yok ama bizim maaşımızdan kesiliyor. Hekim ile hemşireler her ay 4-5 adet aşı yaptırmayan aile ile karşılaşıyoruz, onlardan imza alıp tutanak tutuyoruz. Biz bebeklerin rutin aşıları yapılsın istiyoruz ama bakanlığın bunun için bir çalışması yok. Bakanlık kanser tarama için mesaj atıyor, sokaklara boy kilo için terazi koyuyorlar. Medya ile sosyal medyada kışkırtılmış sağlık talebi var ama aşılara gelince böyle bir şey yok. Aşı karşıtlığına ses yok.”diye konuştu. HPV aşısının da önemli bir konu olduğunu da anlatan Dr. Mehlepçi, “Aşı takvimine gireceği söylendi söz verildi 3-4 yıl geçti. Biliyorsunuz HPV aşısı kanseri önlüyor. Bugün sadece taraması yapılıyor.” dedi.
ŞEHİR HASTANELERİ
Şehir hastanelerine yönelik eleştirilerde de bulunan Dr. Ahmet Tapduk Mehlepçi, “Bina yapılıyor, beton var ama çalışacak hekim yok.” dedi. Özellikle yan dallarda görev yapan hekimlerin İstanbul’da bile 2-3 hastaneye bölünerek koşturmak zorunda kaldığını da ayrıca belirtti. Şehir hastanelerinin ‘rant projelerine’ dönüştüğünü ifade eden ve Türkiye’de ASM’lerin üçte birinin 1999 öncesinde yapıldığını hatırlatan Mehlepçi, “Bakanlık için şehir hastanesi demek, yatak sayısı demek, o yatakların dolması demek. Oysa bir şehir hastanesine ödenen 41 dakikalık kira bedeliyle, altı birimli depreme dayanıklı bir Aile Sağlığı Merkezi inşa edilebilir.” diye konuştu.