Riskli yapıların yüzde 53’ü İstanbul’da

TBMM Deprem Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı rapora göre, ülke genelinde dönüştürülmesi gereken 6 milyon 700 bin riskli konut bulunurken, riskli yapı tespiti yapılan bağımsız birimlerin yüzde 53’ü İstanbul’da yer alıyor

05 Ağustos 2021 - 09:35

Depreme karşı alınabilecek önlemlerin belirlenmesi için kurulan TBMM Deprem Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı 522 sayfalık rapor tamamlandı. Tespit ve çözüm önerilerinin yer aldığı rapor, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’a sunuldu. Raporda öne çıkan başlıklar şöyle:

372 BİN YAPI RİSKLİ

Raporda yer alan bilgilere göre, ülke genelinde dönüştürülmesi gereken 6 milyon 700 bin riskli konut bulunurken, toplam riskli yapı tespiti yapılan bağımsız birimlerin yüzde 53’ü İstanbul’da yer alıyor. 2012-2020 yılları arasında ülke genelinde 701 bin 710 bağımsız birime sahip 213 bin 533 yapının riskli olduğu tespit edildi. Kentsel dönüşümde öncelikli olarak ele alınması gerektiği değerlendirilen İstanbul’da toplam riskli bina sayısı 72 bin 829 olarak belirlenirken, 372 bin 269 bağımsız birimin de riskli olduğu kaydedildi. İstanbul’da riskli yapı tespiti tamamlanan yapıların yıkım yüzdesi yüzde 87,62.

Raporda, Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 02.12.2020 tarihinde TBMM Deprem Araştırma Komisyonu’na yaptığı sunumda, riskli yapı tespitine konu edilen yapıların yüzde 92’sinin 1997 yılı öncesi, yüzde 8’inin ise 1997-2007 yılları arasında yapıldığı belirtildi. “Bu sonuç 1997 yılı öncesi inşa edilen yapıların risk değerlendirilmesinin ivedilikle tamamlanmasının ne kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.” denildi.

MARMARA’DA TSUNAMİ TEHLİKESİ

Raporda, Marmara Denizi’nde ve Akdeniz’de oluşabilecek 7 büyüklüğünün üzerindeki bir depremin tsunamiye sebep olma ihtimalinin yüzde 10 civarında olduğu kaydedilirken, Marmara Denizi için gerçekleştirilen çeşitli modelleme çalışmalarına göre ilk tsunami dalgasının deprem oluş zamanından sonra 10 dakika içinde, en yüksek tsunami dalgasının da yaklaşık 60-90 dakika arasında kıyılara varacağı belirtildi.  “Yine aynı çalışmalar, özellikle Adalar başta olmak üzere Doğu Marmara’nın daha yüksek tsunamiye maruz kalacağını göstermektedir. Marmara Denizi’nin kuzeyinde deniz içi heyelanlarının tetikleyeceği olası tsunami tehlikesinin araştırılması ve kıyıların tsunami tehlike haritalarının hazırlanması; Marmara, Ege ve Akdeniz’de Tsunami Erken Uyarı Sisteminin kurulması ve bölge halkının tsunamiye karşı erken uyarılmasını sağlayacak duyuru ve bilgilendirme sistemlerinin oluşturulması gerekiyor.” ifadelerine yer verildi.

EN FAZLA SİGORTALILIK ORANI İSTANBUL’DA

Rapora göre, ülke genelinde 10 milyon 36 bin 183 zorunlu deprem sigortası poliçesiyle sigortalılık oranı yüzde 57. En fazla sigortalılık oranı yüzde 68 ile Marmara, en düşük sigortalılık oranı yüzde 45 ile Karadeniz Bölgesi’nde. Deprem yaşayan illerde sigortalılık oranları ise İstanbul’da yüzde 67.

OKUL BAHÇELERİ KULLANILABİLİR

Raporda, son yıllarda okulların depreme dayanıklılığının artırıldığı bu nedenle, toplanma ve geçici barınma alanı olarak belirlenen okul bahçelerinin deprem sonrasında da kullanılmasına yönelik çalışmaların yapılması gerektiği vurgulandı. “Bu kapsamda deprem sonrasında okul bahçelerini kullanacak depremzedelerin ihtiyaçlarının karşılanması için yeterli sayıda mobil tuvalet, su deposu, jeneratör ve basit düzey ilk yardım malzemelerinin temin edilmesine yönelik planlamaların yapılması yararlı olacaktır.” değerlendirmelerine yer verildi.

“KANALA DEĞİL YAPI GÜVENLİĞİNE KULLANILSIN”

Komisyona üye Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri, raporun sonuç kısmında ek görüş bildirdi. 2011 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe giren Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planında yer alan hedeflerin yerine getirilmediği ifade edilirken şu değerlendirmelerde bulunuldu: “Kanal İstanbul gibi acil olmayan ya da gereksiz yatırımlar durdurulmalı ve bu kaynaklar yapı güvenliği için kullanılmalıdır. Ülkemizdeki yapı stoku hala depreme hazır değildir. Bir milat olarak kabul ettiğimiz 1999 Kocaeli depreminden bu yana geçen yıllar boşa geçmiştir. Bu büyük deprem sonrası verilen sözler yerine getirilmemiştir.

2017 yılına kadar başta kamu binaları, okullar ve hastaneler olmak üzere tüm Türkiye’deki yapıların deprem risk gruplandırılması yapılmamıştır. Yaşayacağımız olası deprem üzerine senaryolar oluşturulmuş, bu senaryoda yıkılacak, ağır hasar görecek ve can kaybı yaşanılacak binaların toplam sayıları ifade edilmesine rağmen esas soru olan hangi binalar yıkılacak/hasar görecek sorusunun cevabı verilmemiştir. Deprem zararlarını azaltmaya yönelik politikaların hızlı bir şekilde uygulamaya konulabilmesi amacıyla gerekli mevzuat hazırlanarak merkezi yönetim bütçesinden ve muhtelif işlemlere konulacak vergilerden kaynak aktarılarak deprem başta olmak üzere afet risklerini azaltmaya yönelik çalışmalara finansman desteği sağlayacak sürdürülebilir bir deprem fonunun oluşturulması gerekli görülmektedir.”


ARŞİV