Sakin, samimi ve Kadıköylü şarkılar

Anlatmak istediklerini anlatmak için müziği seçen Kadıköylü şarkıcı Melis Danişmend, ‘’ Kafamdan ve kalbimden geçenleri dışarıya çıkartmak için müzik yapıyorum’’ diyor

06 Şubat 2015 - 11:21
 Müzik otoriteleri tarafından kendi şarkılarını yazan en başarılı kadın müzisyenler arasında gösterilen Melis Danişmend, insanın kendi dünyasından çıkardığı söz ve müzikleri başkalarıyla paylaşmasının mutluluk verici olduğuna inanıyor. Bugünlerde üçüncü albümüne hazırlanan Danişmend’e müziğini ve Kadıköy’ü sorduk.

-Hem gazeteci hem müzisyensiniz. Hangisi ağır basıyor diye sorsam, ne yanıt verirdiniz?
İkisi de beni besleyen, severek sürdürdüğüm meslekler. Ayrım yapmıyorum.

-Müzik yolculuğuna çıkarken hedeflerinizi, yapmak istediklerinizi belirlemiş miydiniz? Yolun neresinde konumlandırıyorsunuz kendinizi?
Bir hedef belirlemedim, sadece bir şeyler anlatmak istediğimi biliyordum ve bunu da müzikle yapmak istiyordum. ‘Müzikli hikayeler’ gibi… Şimdi bunu yapmaya devam ediyorum.
-Albümleriniz arasındaki değişimler/farklılıklar neler oldu?
İlk solo albümüm son derece sakin ve minimal bir yapıya sahipti. Davul hiç yoktu, akustik gitar ve piyano ağırlıklıydı. Biraz Gülmek İstiyordum’da ise davulun yanı sıra çello, trombon, keman gibi daha önce hiç yer vermediğim enstrümanlara yer verdim. Albümü beraber sahne aldığım grubumla birlikte canlı olarak kaydettik. Adeta bir konser performansı gibi oldu. Şimdi sıra üçüncü albümde. Neler olacağını kafamda yavaş yavaş şekillendirmeye çalışıyorum.
-‘’Bazen bana şarkılarımda çok fazla şey anlatmaya çalıştığımı söylüyorlar. Hiç üzülmüyorum. Çünkü 11 yaşında karar vermişim anlatmaya.  Üstelik bir de müzikle anlatıyorum. Tam istediğim gibi’’ demişsiniz. Bu sözleriniz bana Oğuz Atay’ın şu meşhur yakarışını anımsattı;  ‘’Kimse dinlemiyorsa beni - ya da istediğim gibi dinlemiyorsa- günlük tutmaktan başka çare kalmıyor’’ şeklindeki meşhur yakarışını anımsattı.
Ben öncelikli olarak kafamdan ve kalbimden geçenleri dışarıya çıkartmak için müzik yapıyorum. Yani bir nevi deşarj yöntemi. Daha sonra da bunları paylaşıyorum. Söylediklerimle ilgilenen, hiç tanışmadığım insanlarla müzik sayesinde bir araya geliyoruz ve bu hakikaten bana bir mucize gibi geliyor zaman zaman. Ben “Herkes beni dinlemeli,” gibi bir motivasyonla yola çıkmadığım için, yıllar içerisinde çok özel bir dinleyici kitlesiyle bağ kurmuş olabilmeyi sürpriz bir hediye sayıyorum.
-Müzik yaşamınızda ne yapsanız ‘’Tamam, oldu bu iş!’’ diyeceksiniz. Yurtdışında sahne almak vb. gibi bir hayaliniz var mı?
Hiçbir zaman bu cümleyi kurmayacağımı biliyorum. Kolay kolay hiçbir konuda, “Oldu bu iş!” demem, her zaman eleştirilecek/geliştirilecek bir yan bulurum.
- Müzik hayatınızda neye tekabül ediyor?
Müzik, hayatımın tamamı neredeyse. “Onsuz olmaz” diye düşündüğüm ve hissettiğim için müzik yapıyorum.
-Albümlerinizdeki şarkılar çoğunlukla size ait. Kendi şarkılarını söylemek bir müzisyen açısından nasıl bir duygu?
Özgürleştirici.
- İlk sahne deneyiminizi anımsıyor musunuz?

İlk sahne aldığım yer (okul yıllarındaki konserleri saymazsak) Beyoğlu Mojo’dur. Çok mutlu olmuştum ve sanki orası evimmiş gibi hissetmiştim.

-Konserlerde dinleyici ile iletişiminiz nasıl?
Bir konserin etkileyici olmasını sağlayan sadece sahnedeki müzisyenlerin performansı değil bence. Seyircinin rolü çok önemli. Gerçekten oraya müzik dinlemeye gelmiş olan ve gözlerinin içi gülen seyircilerle bir konseri paylaşmak tarifi epey zor bir mutluluk oluyor.
-Sahne aldığınız mekana/şehre göre dinleyici profilinde nasıl bir değişim gözlemliyorsunuz?
Her şehir farklı bir karaktere sahip açıkçası. Bunu gözlemlemekten de hoşlanıyorum. İstanbul dışındaki konserlerde biraz daha fazla sahiplenme oluyor. Çünkü İstanbul’da sayısız konser alternatifi var ve dinleyiciler bizi daha fazla izleme imkanına sahip. Başka bir şehre yılda bir ya da en fazla iki kere gittiğiniz için genelde sizi hevesle bekleyen bir kitleyle karşılaşıyorsunuz. Ve bu da konserlere yansıyor.
Kadıköy bana ‘ev’ demek
‘’Kadıköy benim doğup büyüdüğüm yer. Dolayısıyla burası benim için ‘ev’ demek. Ailem ve dostlarımla bir arada olduğum, “İyi ki burada yaşıyorum,” dediğim, kendine has renkleri olan kurtarılmış bir bölge. Kadıköy’ün müzikal ortamını da yaratıcı ve özgür buluyorum. Buranın karakteri kesinlikle müzisyenlere ve müziğe de yansıyor. Bana da ilham veriyor. Burada müzik yapıyor olmaktan çok mutluyum.’’

ARŞİV