“Salgın kontrol altına alınamadı”

Türk Toraks Derneği Çevresel Sorunlar ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu Başkanı Dr. Nilüfer Aykaç, salgının hala kontrol altına alınamadığına dikkat çekerek sağlık çalışanlarının yorulduğunu belirtiyor

27 Ağustos 2020 - 09:34

Türk Toraks Derneği, geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaparak korona virüsü vaka sayısında ciddi artış yaşandığına dair uyarılarda bulunmuştu. Derneğin yaptığı açıklamada sağlık sisteminin yetersiz olduğu ve bu durumun sağlık çalışanlarını da mağdur ettiği vurgulanmıştı. Uzmanlar, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere yetkili kamu kurumlarından salgının kontrolü için bir dizi tedbir talep etmişti.

Türk Toraks Derneği Çevresel Sorunlar ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu Başkanı ve İstanbul Tabip Odası Covid-19 İzleme Kurulu Üyesi Dr. Nilüfer Aykaç ile açıklamanın detaylarını konuştuk.

“BİRİNCİ DALGA BİTMEDİ”

Türkiye genelinde COVID-19 tanısı alan, hastaneye yatan, yoğun bakım tedavisi gerektiren hasta sayısında ciddi bir artış yaşandığını ifade eden Aykaç, “Derneğimiz, bu bilgilerden yola çıkarak pandeminin kontrolünün kaybedildiği kaygısını taşımakta ve birinci dalganın ikinci zirvesine doğru hızla yaklaşıldığını düşünmektedir. Haziran ayı başı itibariyle, ekonomik gerekçelerle başlatılan ‘normalleşme’ süreciyle birlikte; düğün, sınav, toplu taşıma, toplu ibadet, turistik seyahat gibi fiziksel mesafeyi ortadan kaldıran etkinlikler olağan kılındı. Türkiye mart ve nisan ayında görülen çıkış trendinden sonra düşme eğilimine geçmiş ancak halen birinci dalgayı atlatamamış olarak görünüyor.” dedi.

“KADEMELİ YAPILMALIYDI”

Salgınla mücadele yöntemlerinin bireysel sorumluluğa bırakıldığını söyleyen Aykaç normalleşme sürecinin kademeli bir şekilde yürütülmemesinin de salgınla mücadeleye olumsuz etkileri olduğunu vurguladı. “Çok test yapılıp filiyasyon, karantina ve izolasyonun uygulanması ile ancak salgın kontrol altına alınabilecektir.” diyen Aykaç şöyle devam etti: “Salgının yönetiminde bütün epidemiyolojik verilerin sağlık çalışanları ve kamuoyu ile paylaşılması önemlidir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Bilimsel Danışma Kurulunun hazırladığı ‘Yeniden Açılma  Raporunda’ belirtildiği gibi aşamalı ve kontrollü yeniden açılım ve kısıtlamaların kaldırılmasında aşamalar arası geçişler ve süreler, salgının toplumda ne kadar kontrol edilebildiğini göstermek açısından önemlidir. Açılma sırasında gözlenen yeni olgu sayıları dikkatle takip edilmeli bunun üzerinden açılmanın etkisi gözlenerek yeni adımlara karar verilmelidir. Bu bağlamda, büyük ölçekte olan, geniş kitleleri etkileyebilen açılmalar, aşamalı olarak yapılmalı, her bir adımın etkisinin net bir biçimde görülebilmesi için 2 hafta gibi izleme süresinden sonra bir sonraki aşamaya geçilmelidir. Ayrıca geçişler iki yönlü bir süreç olmalı ve gerektiğinde hızla geri adım atılmalıdır. Bu aşamalar yeterince uygulanmadı.”

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SORUNLARI...

Son günlerde gündeme gelen doktor ve sağlık çalışanları istifalarına da değinen Aykaç, şu açıklamalarda bulundu: “COVID-19 çoklu organ hastalığı iken birçok hastanede göğüs hastalığı uzmanları tek sorumlu hekim olarak kabul ediliyor. Bu da ilgili hekimlerin insanüstü iş yüküne maruz kalmasına yol açıyor. Tüm sağlık çalışanlarında tükenmişlik söz konusu. Son bir haftada çok sayıda göğüs hastalıkları hekimi Alanya, Batman, Manisa başta olmak üzere istifa ettiler ve emekliliklerini istediler. Sağlık sistemindeki yoğun bakım yatak sayısının yetersizliği, ilaç temininde yaşanan zorluklar, kişisel korunma malzemelerinin eksikliği hekimlerin üzerindeki yükü daha da arttırdı. Sağlık çalışanları korona olmaya ve yaşamlarını kaybetmeye devam ediyorlar. Basında takvim olarak Sağlık Bakanlığı’ndan enfekte sağlık çalışanlarının sayısı durumu  hakkında 29 Nisan’dan  beri bilgi alınamıyor. Sağlıkçılara hala risk grubu olarak test yapılmıyor.”

KIŞ MEVSİMİ ÖNEMLİ!

Korona virüsünün sağlık çalışanları için hala meslek hastalığı olarak kabul edilmediğini hatırlatan Aykaç, istifaların devam etmesi durumunda yaşanacakları şöyle özetledi: “İstifalar devam ederse özellikle halen kontrol altına alınamamış yerlerde sağlık hizmetinin aksayacağı çok açık. Tüm sağlık çalışanları bu pandemi süresince çok yoruldular. Kış mevsimi gelecek, okullar açılacak ve kışın gelmesi ile birlikte mevsimsel griplerde artış yaşanacak. Bütün bunlar Covid-19 ile ayırıcı tanıda zorluklara neden olacak. Bugün itibariyle haziran ve temmuz aylarında hedeflenen normale dönüşe ne ölçüde ulaşıldığı ve bir önceki yılın aynı aylarına göre hasta yükünün ne kadar değiştiği, karşılandığı bilinmiyor. Yazın açık havada ve geniş alanlarda daha fazla vakit geçirebilme, okulların kapalı olması, çalışan kesimin bir kısmının tatilde olması, havalandırma olanaklarının fazla olması yaz mevsiminde   vakaların daha az olmasını sağlamış olabilir. Kışın gelmesi ile birlikte hem sağlık çalışanlarının yorgunluğu, hem de kapalı alanlarda daha fazla vakit geçirmenin zorunlu hale gelmesi nedeniyle salgının kontrolü zorlaşacaktır.”

TEDBİRLER NELER?

Kişisel önlemlerin uygulanmasının bu süreçte çok önemli olduğuna dikkat çeken Aykaç, özellikle solunum yolu rahatsızlığı olanlar için şu önerilerde bulundu: “Türkiye’de hala salgın kontrol altına alınamadı. Bu nedenle fiziki mesafeyi korumak, maske takmak, el yıkamak gibi kişisel korunma yöntemlerini artık hayatımızın bir parçası olarak kabul edip uygulamamız gerekiyor. Dünyada Covid -19’a karşı aşı çalışmaları hızla devam ediyor ancak bu çalışmalar sonuçlanmadı. Yani şu an Covid-19’a karşı herhangi bir aşı mevcut değil. Tüm risk grubundakiler; 65 yaş üstü bireyler, kronik bronşit, astım, kronik böbrek ve kalp hastalığı, kanser hastalığı bulunanlar, zatürre  aşısı yaptırmalıdır. Risk grubundaki kişilerin zatürre aşısı devlet tarafından ücretsiz karşılanıyor; 6 aydan büyük tüm kişiler de grip aşısını yaptırmalılar.”

ÇÖZÜM YOLLARI

“Yüzbinlerce kayıp, dünyanın doğal yaşam dengesini bozduğumuz zaman ufacık bir virüsün hayat için nasıl bir tehdit oluşturabileceğini bize gösterdi.” diyen Aykaç son olarak şunları söyledi: “Elbette bu salgınlar hayvansal hastalıklara başka bir bakış açısını birlikte getirmelidir. Dünyada ve Türkiye’de uygulanan üretim ilişkileri, neo-liberal politikalar, yerküre kaynaklarını sorumsuzca sonuna kadar tüketmek  ekosistem üzerinde geri dönülmesi çok zor bedeller yaşatıyor. Artan nüfus ile birlikte uygulanan endüstriyel tarım ve endüstriyel hayvancılık nedeniyle toprağın insan odaklı kullanımı, diğer türlerin yer değiştirmesine ve yok olmasına neden oluyor.İklim krizi sadece iklimsel anomalileri değil, hayvan kaynaklı pandemileri de artırıyor. Artık tüketim odaklı bir yaşam şeklinden ekosisteme duyarlı bir yaşam şeklinde evrilmenin tam sırası.”


ARŞİV