“Sandıkları korumak Türkiye’ye has acıklı bir hikâye”

‘Seçim Güvenliği için Sandıkları Korumak’ kitabının yazarı Seçil Türkkan, insanların sandıkları korumaya çalışmasının en önemli nedeninin kutuplaşma olduğunu söylüyor

28 Nisan 2023 - 05:46

Seçime günler kaldı. Peki sandıklar nasıl korunacak? Türkiye’de oy çalmak mümkün mü? Siyasi partilere ve yurttaşlara, sandık güvenliği konusunda ne gibi görevler düşüyor? Seçil Türkkan’ın İletişim Yayınları’ndan çıkan ‘Seçim Güvenliği için Sandıkları Korumak’  isimli kitabı geçmiş seçimlerde sandıklarda görev alan insanların deneyimleri ile birlikte bu sorulara da yanıt veriyor. Farklı siyasal ve sosyal kimliklerden insanların deneyimlerini anlattığı kitap ilk kez sandık müşahitliği yapacak olanlar için bilgilendirme niteliğine sahip. Gazeteci Seçil Türkkan ile seçime günler kala buluşup kitabını, seçim güvenliğini ve sandıkları konuştuk.

  • En çok merak edilen soru ile başlayayım Türkiye’de oy çalınıyor mu yoksa bu bir şehir efsanesi mi?

Bu bence de en merak edilen konulardan bir tanesi. Benim de merak ettiğim şeylerden biri buydu. Yapılan açıklamalarla konuşursak çalınmıyor. İkincisi çalınması zaten o kadar kolay değil. Seçim uzmanları da kolay olmadığını söylüyor. Çalınıyor mu çalınmıyor mu bunu yasal olarak kanıtlamak çok zor ama çalmak ta çok kolay bir şey değil.

“OYLARI KORUYOR OLMAMIZ BİR ÇELİŞKİ”

  • Seçim Güvenliği İçin Sandıkları Koruma kitabını yazdıran nasıl bir fikirdi?

2014’ten sonra hepimiz “gel sandığını koru” çağrıları duymaya başladık. Ben de ‘bu sandıkları koruyanlar ve çağrı yapanlar kimler’ deyip bu hareketin temeline bakmak istedim.  Ve bu temelde biz neye güvenmiyor, neden sandıkları koruyoruz sorularını sordum. Oy veriyor, o kuralları koyan sisteme karşı verdiğimiz oyları koruyor olmamız da aslında bir çelişki. Bende ne olduğunu anlamaya çalıştığım için kitap fikri doğdu.

  • Sandık güvenliği ve sandıkları koruma meselesi neden 2014’ten sonra daha çok konuşulmaya başlandı?

Öncesinde de müşahit kavramı, gözetim vardı, ama 2014’te vücut buldu. Bu da Oy ve Ötesi’ne tekabül ediyor. Oy ve Ötesi’ne neden sandıkları korumak için bir içgüdü geliştirdiklerini sorduğumda bana söyledikleri şey Gezi'den sonra bir şey yapmaya dair olan heyecanlarıydı. Oy ve Ötesi’nin kurucusu Sercan Çelebi ‘8 kişi bir araya geldik ve seçim güvenliğinde bir boşluk olduğunu fark ettik ve burayı doldurmak istedik’ diyor. Sonrasında Oy ve Ötesi yirmi bin kişi oluyor, görev yaptıkları seçimlerde 65 bin kişiye kadar çıkmışlar.  Şimdi de 100 bin kişiyi hedefliyorlar. İnsanların sandıkları korumasının en temel sebebi; kutuplaşma. İnsanlar kutuplaşma yüzünden sandıkları koruyor. Kitap sandıkları koruyanlarla ve üç akademisyenle yaptığım röportajlardan oluşuyor. Konuştuğum insanların yedisi “Gezi’den sonra bir şey yapmak istedim” dedi. Sandıkları korumak örgütlü olmayan insanların yaptığı sivil bir hareket.

“GEZİ’YE BENZİYOR”

  • İnsanları sandıkları korumaya iten motivasyon sadece kutuplaşma mı?

İnsanlar ötekileştirilmekten sıkılmışlar dolayısıyla elini taşın altına koymak istiyor. İnsanlar örgütlenmekten korkuyor ya da hoşlanmıyorlar. Ama Oy ve Ötesi gibi Türkiye Gönüllüleri gibi yurttaş girişimi içinde yer almayı önemsiyorlar. Bütün olan biteni gözleriyle görmek bir motivasyon. Örgütlü insanlar zaten bunu bir görev olarak görüyor. Yani insanlar gerçekten bir şey yapmak için sandıkları korumak istiyor ki bu da Gezi’ye benziyor. İnsanlar Gezi’de de bir şey yapmak istiyorlardı. Dolayısıyla sandıkları korumak hem Gezi’nin çıktılarından bir tanesi.


* Görüştüğün kişileri neye göre belirledin?

Kartopu yöntemiyle seçtim. Biriyle görüştüm o başka birini önerdi. Başlarken de yakın çevreme bir çağrıda bulunmuştum. Görüşeceğim insanlar arasından bir çeşitlilik tutturmaya çalıştım. Bu yüzden de kitapta hem örgütlü, hem örgütsüz, beyaz yakalı, liberal, anarşist, LGBTİ+  gibi pek çok taraftan insan var.

  • Görüşmek isteyip görüşemediğin ve şaşırdığın şeyler oldu mu?

Görüşemediğim Ak Partililer oldu. Ak Partililerle görüşemiyor, iktidar bloğundan kimseye soru iletemiyor olmak şaşırtıcı oldu. AK Partililere ulaştım, sorularımı ilettim ve ondan sonra iletişimimiz koptu, bir daha görüşemedik.

Bunun dışında sandık görevlilerinden dayak yiyenleri duymuştuk ama kitapta bunu gerçekten yaşayan, Şanlıurfa'da bir usulsüzlüğü engellemeye çalıştığı için odaya kapatılan Deniz’in hikâyesi var. Bir usulsüzlüğü engellemek için, bir polis tarafından, canını korumak için odaya kapatılıyor. Bunun bu kadar aleni yaşanabiliyor olması, yirmi birinci yüzyılda beni şaşırtan şeylerden bir tanesi. Şahsen bunlara alışmak yerine şaşırmaya devam etmek isterim.

  • Kitap nasıl aşamalardan geçti?

2018’de Adil Seçim Platformu vardı o zaman bu mesele dikkatimi çekmeye başlamış ilk söyleşileri yapmıştım. Geçtiğimiz ekim ayından itibaren hem seçimlerin yaklaşması, hem de zaman ve fırsat bulduğum için incelemek istedim. Çünkü bir yandan da sandıkları koruma hareketinin son dönemi olduğunu düşünüyorum.

  • Neden son dönemi?

Gönüllü oluşumlar, siyasi partilere sandıkları korumanın bakılması gereken ve eksik olduklarını öğretti. Dolayısıyla bu konu artık gündeme geldi. Seçim dendiğinde insanlar sandık güvenliği diyor. Bu partilerin kaçabileceği bir şey değil.

SİYASİ PARTİLER SEÇİME HAZIR MI?

  • Siyasi partiler bundan sonra bu işi kendileri sahiplenecek ve yapacaklar diyorsun?

Yani gördüğüm düşündüğüm şey o. Ne kadar iyi olurlar? Onu yaşayıp göreceğiz. Ama bu partilerin üzerlerinden atlayabilecekleri bir şey değil.

  • Siyasi partiler bu anlamda seçime hazır mı?

Teoride iyiler ama bunu pratiğe yansıtabilecekler mi bilmiyoruz. Bunu mecburen ayın on dördünde göreceğiz. Muhtemelen on beşinde de konuşuyor olacağız.

Aslında bu iş, siyasi parti liderlerinin ya da güçlü bir figürün bir açıklama yapmasına bakar. Sandıklara sahip çıkmak ve gönüllü olmakla ilgili bu konuyu gerçekten önemseyen açıklama yaparlarsa insanlar duyarsız kalmaz. Bunu İstanbul seçimlerine dayanarak söylüyorum. İstanbul Gönüllülerinin ilk seçimlerde 16 bin gönüllüsü vardı, tekrarlanan seçimde Ekrem İmamoğlu bir çağrı yaptı ve gönüllü sayısı 160 bine çıktı.

Sandıklar korunursa herhangi bir oy çöpe gitmez, heba olmaz. Çünkü bu sandıkları koruma meselesi tek başına oyları çalmakla ilgili bir şey değil. Örneğin bir odada iki partiye yüz on yedi oy ve on yedi oy var. Onların tutanakta yanlış yerlere yazılması bile sonucu değiştirebilir. Hataların en minimum seviyeye indirilmesi için de gerekli.

Bu arada partiler çok net ve sarih bir şekilde seçim güvenliği hakkında yaptıkları şeyi insanları sakinleştirmek için anlatmalılar. Çünkü seçim güvenliği endişesi olan gerçek durumdan daha büyük bir şey.

SEÇİM GERGİNLİĞİ

  • Tam oraya gelmek isterim seçim güvenliği kadar seçim gerginliği gibi bir sorunumuz da var? Ona dair neler yapılmalı?

Evet bu tartışma kendisinden büyük. Bu işin pratiğinde olanlar gerçekten daha sakinler. O insanların sesinin daha çok çıkması gerekiyor. Bu işin pratiğindeki insanlar bu işin çok teknik bir iş olduğunu, her şeyin belgelenebileceğini söylüyor. Sandık güvenliğinin tartışması aslında olduğundan daha büyük bir tartışma. Bu kadar gerginlik olmasının sebeplerinden biri medya diğeri de siyasetçilerin aklı selim açıklamalar yapmaması.

Öte yandan biz sandık güvenliğini konuşurken tek bir günü konuşuyoruz ama seçim süreci çok daha öncesinden başlıyor. Kimin ne kadar geniş alanı olduğu ve bu seçimin ne kadar adil şartlar altında devam ettiği önemli. Sandık güvenliği tartışması bizi bir güne hapsediyor.  Türkiye demokrasi endekslerinde çok gerilerde kalıyor. Şu anda bir parti seçime kapatılma tehlikesiyle giriyor, CHP sürekli suçlanarak giriyor. Sürecin kendisi demokratik değil. Verdiğimiz oyu korumak kadar saçma bir şey olamaz. Biz seçim sistemini kuran sisteme karşı verdiğimiz oyu korumaya çalışıyoruz. Verdiğimiz oyu korumak zorunda kalıyorsak süreç demokratik değil demektir. Sandıkları koruma hareketi de bu çarpık sürecin bir sonucu. Sandıkları koruma hareketine ihtiyacımız kalmayacağı günleri umut etmek yapacağımız şeylerden biri.

  • Kitapta anketlere güvenilir mi diye sormuşsun, ben de sana sorayım güvenilir mi?

Anketleri sadece olan biteni görmek, ortamı koklamak için takip ediyorum ama güvenmiyorum. Mert Moral'le konuşmuştuk. Uluslararası anket kriterlerine Türkiye'de şirketlerin yaklaşamadığını söylemişti. Kriter on puansa sekizde kalıyorlar. İkincisi Türkiye'de anketler insanları bir tarafa yönlendirmek için veriliyor. Yani anket artık manipülasyon için kullanılıyor. İnsanlar anketleri takip etmek istiyorlarsa elbette takip etsinler ama ciddiye almamalarını öneririm.

  • Kitapta seçim güvenliği konusunda kadınların çoğunlukta olduğu yazıyor. Siyasette kadın temsili ise ne yazık ki aynı değil. Buna dair gözlemlerin neler?

Bourdieu’nun tabiriyle eril tahakküm demek isterim. Kadınlar bu işin her aşamasını dokuyan işleyeni ve akışını sağlayanlar oluyor ama siyasete bu kadar sirayet etmemiş halde. Bunu bir kadın olarak bu haliyle konuşmak beni rahatsız ediyor.

  • Kitaba tepkiler nasıl oldu? Özellikle siyasi partilerden?

Siyasi partilerden hiçbir tepki olmadı. Alıp okuyan siyasi var mı bilmiyorum, varsa lütfen bana ulaşsın. Genelde gazeteci arkadaşlar ilgi gösterdi. Daha önce sandık görevlisi ya da müşahit olmuş insanlardan kitabı okuyup “keşke daha önce yazmış olsaydın işimize çok yarardı” diyenler oldu. İlk kez oy kullanacak ya da ilk kez sandık koruyacak insanlar da “işimize çok yarayacak” dediler. İnsanlar hem birbirlerinin deneyimlerinden haberdar olsunlar hem de seçim güvenliği konusunu konuşmak bir gündem haline gelsin istediğim için böyle bir şey üzerine çalışmak istemiştim. Tarihe geçmiş olması bence önemli.

“HÂKİM RUH HALİNİ YARATAN SEÇİMİ ALIR”

  • 14 Mayıs’ta sandığa gidip müşahit olacaklara neler önerirsin?

Bence 14 Mayıs'a sıkıştırmayalım. Biz biraz daha genişten alalım. Öncesinde insanlar birbirlerini panikletmeye çalışacaklar. Siyaset iletişimde bunun çok temel bir sebebi var; hâkim ruh halini yaratan seçimi alır. Bu ruh hali için herkes elinden geldiğince çalışacak, çalışmaya da devam edecek. Bütün bunlara karşı sakin olmak ve bunların aslında yani hani fikirleri değiştirmeye yönelik hamleler olduğunu hatırlamak ve akıllı tutmak medyanın abartmayı ve coşkuyu ve reytingi sevdiğini unutmamak iyi olacak. O yüzden sakin olmayı, medyanın propagandasına uymamayı tavsiye edebilirim.

Bize demokrasi tek başına sandıkmış gibi öğretildi. Demokrasinin sadece sandık olmadığını hatırlamak hepimize iyi gelecek. Sandıkları koruma hareketi Türkiye’ye has. Başka bir yerde buna benzer bir şey, insanların hem oy verdiği, hem sandıkları koruduğu bir yer dünyada yok. Bu Türkiye'nin kendine has, acıklı bir hikâyesi. Bu hikâyeyi konuşmamız, sebeplerini hatırlamamız ve mümkün olursa ortadan kaldırmamız gerekiyor.

Sandıkları koruyanlardan pratik öneriler

‘Seçim Güvenliği için Sandıkları Korumak’ kitabı sonunda sandıkları koruyanlardan pratik öneriler alıyor. Bu önerilerden bazıları şöyle:

  • Erken uyuyun
  • Sabah erkenden görev yerinizde olun.
  • Mutlaka bir sandık eğitimi almış olun.
  • Çantanıza muhakkak su, içecek, sandviç, kolay yiyecek, kuruyemiş, meyve koyun.
  • Şarj aletinizi alın. Yanınızda uzatma kablosu bulundurun. Bu şarj için gerekli olacaktır.
  • Yanınızda bir not defteri bulundurun. Gözlemlerinizi yazın.
  • Doğrudan emin olmadığınız haber ve bilgileri paylaşmayın.

 

 

ARŞİV