Sayfiye alanından mahalleye: KOŞUYOLU

Sosyal konut projelerinin oluşturduğu Koşuyolu Mahallesi’ne ilk sakinlerinin yerleşiminden bu yana 63 yıl geçti. 63 yılda Koşuyolu’nda neler değişti?

02 Kasım 2015 - 08:25
Eylül BİROL
Bir yanda lüks arabalar, diğer yanda muhtarlık binası önünde otlayan tavuklar, bir yanda “Sahibinden ultra lüks akıllı bina” ilanları diğer yanda “Hür yaşadım, hür öleceğim” diyerek evini satmayı reddeden Ziya amca, bir yanda “Her özelliğiyle elit bir yaşam” tabelası arkasındaki rezidans inşaatı, diğer yanda tek katlı evin bahçesinde torunlarla yapılan mütevazi kahvaltı…
Dar gelirlilerin ev sahibi olması amacıyla yapılan konutlarla mahalle kültürü oluşan Koşuyolu, ilk evlerin temelinin atıldığı 1951 yılından bu yana büyük bir değişim geçirdi. 28 Ekim 1952 yılında gerçekleştirilen kura ile “Emlak Bankası Konutları”na yerleşmeye başlayan Koşuyolu sakinlerinin büyük bir kısmı gitmiş, iki katlı müstakil evlerin yerini şirketler almış olsa da Koşuyolu hala İstanbul’un mahalle kültürünü korumayı başarmış yerlerinden biri.

NASIL BAŞLADI?
Her şey 1951 yılında, İstanbul’un nüfusunun artmasıyla birlikte, barınma sorununu çözme ihtiyacı ile başlıyor. Yapılan şehir planında, “dar gelirlilerin ev sahibi olması” amacı gözetilerek, şehirden uzak bir alan olan; bağ, bahçe, çayır ve köşklerle kaplı, hatta sayfiye ve av yeri olarak kullanılan Koşuyolu seçiliyor. İstanbul Belediyesi ve Emlak Kredi Bankası ortaklığıyla, bu konut projelerinden ilki olan “Emlak Bankası Evleri” ortaya çıkıyor. Hem çağdaş Türk mimarisi açısından hem de sosyal devlet anlayışı açısından önemli bir örnek olarak görülen evler; bahçeli, tek ve iki katlı olarak yapılıyor ve dar gelirlilerin yapabildikleri az tasarruf göz önüne alınarak satılıyor.

“HALK TİPİ EVLER”
Dönemin gazetelerinin “Halk Tipi Evler”, “Ucuz Evler İnşaatı” başlığı ile haberleştirdiği proje, 415 binalık bir mahallenin kurulmasının ilk adımı oluyor. İnşaatın temelleri 1951 yılında vali ve belediye başkanının katılımıyla atılıyor. Dönemin fiyat çerçevesi içinde 2 bin 500 ila 5 bin lira arasında peşin bedelle evleri satın alabilme imkanının sağlandığı konut projesinin satış şartlarında da kendisine veya eşine ait evi bulunmayanların başvurabileceği bilgisi ekleniyor. Yüzde 25’i peşin, kalanının ise 15 yıl vadeyle ödemesinin yapılacağı evlere başvurular alındıktan sonra, ekim ayının sonlarında yapılan kura ile ilk etap evler sahiplerine kavuşuyor.
Emlak Bankası Konutları’nın ardından Koşuyolu’nda İşçi Evleri, Tersane Evleri, Belediye Evleri, Yapı Kredi Sandığı Evleri de yapılıyor. Projelerin hepsi benzer şehir plancılığı bakış açısı ile oluşturulurken, Koşuyolu; ailelerin bulunduğu, müstakil evlerden oluşan, komşuların birbiriyle sıkı bağlar kurduğu, aylık geliri sınırlı ama belli bir yaşam standardı oturmuş bir mahalleye dönüşüyor. Derken iki yakayı birbirine bağlayan Boğaz Köprüsü yapılıyor. İşte o zaman o “mütevazi mahalle” bir anda rağbet görmeye başlıyor.
 “Hikayenin” bundan sonrasını anlatmak ise çeşitli yıllarda orada oturmuş Koşuyolu sakinlerine düşüyor...

“HÜR YAŞADIM, HÜR ÖLECEĞİM”
Ziya Ulu – 64 senedir Koşuyolu’nda
“76 yaşındayım. 1951’de buraya geldim. Geldiğimde buraların temeli atılıyordu. İnşaatta çalışıyordum o zaman Göztepe’de. Burada akrabamın yanına gelmiştim. Buraya gelince bir daha ayrılamadım. Koşuyolu’nda işyeri diye bir şey yoktu o zaman, ben ilk geldiğimde inşaattı. Sonra hepsi aile evi oldu. Üç tane yazlık sinema vardı: Koru, Köşk, Muhteşem. Yaz olduğu zaman üçü de tıklım tıklım dolardı. Komşuluk, insanlık vardı. Akşam olduğunda aileler burada gezerdi, vasıta falan da yoktu. Herkes birbirine selam verirdi. Şimdi işyeri oldu, ekonomiler bozuldu. Koşuyolu para ediyor. Koşuyolu eskiden oturmak için iyi güzeldi, şimdi geçim için satılıyor. Ben gitmedim. Benim arsayı müteahhit istedi ben vermedim. Ben hür yaşadım hür öleceğim dedim. Çocuklarımla oturuyorum, rahatım. ”

“HER EVİN BİR ANISI VARDI”
Haluk Okumuş – 59 yıldır Koşuyolu’nda
“1951 senesinde Koşuyolu’ndaki ilk konutlardan birini rahmetli dedem satın alıyor. 1956’da iki ablamdan sonra da ben burada dünyaya geliyorum. O dönemlerde Koşuyolu sanki bir sayfiye mahallesi gibiydi. Akşamları bahçelerinde mangalların yakıldığı, çayların pişirildiği, komşuların birbirine misafir olduğu bir dönemdi. Akşamleyin öyle ki, Muhittin Üstündağ Caddesi üzerinde 8.00’den sonra top oynardık, ışıkların altında. Araba geçmezdi. Çayır çimenlerimiz piknik yerlerimiz çoktu. Yaz akşamları buradaki keyif hiçbir yerde yoktu. Şimdi insanlar o klimaların altında serinlemeye çalışırken, bizler çocukluğumuzda buralarda sanki deniz kıyısında tatil yapıyormuş gibiydik.
Bundan on sene önceye kadar Koşuyolu’nda 50 yıllık bir oturum vardı. Ama 10 yıldır maalesef Koşuyolu yeni yeni yüzlere terkedildi, işyerlerine dönüştü. Gündüz park yeri bulamayacağınız, akşam ise sessizlikten ve ıssızlıktan korkacağınız bir mahalle oldu. Eski konutlar yeni yapılaşmaya dönüştü, 5 katlı binayla doldu etrafımız. İnşaatları görünce gerçekten içim acıyor çünkü her evin bir anısı vardı.”

“SATANLAR ÇOK PİŞMAN”
Günaydın Serter – 44 yıldır Koşuyolu’nda
“78 yaşındayım. Evimizi 1970’de aldık 1971’de geldik. Benim beyim rahmetli çok seviyordu İstanbul’u, ille buralardan ev alayım dedi. Aldı, biz de 3 kız okusun diye buraya geldik. Oturduğum ev, Emlak Bankası Evleri diye geçiyor. Geldiğimizde Koşuyolu tek katlı ve çift katlı evlerden oluşuyordu. Hep aileler vardı, hiç işyeri yoktu. Çok güzeldi. Sonra insanlar yaşlanmaya başladı, kalorifer istediler, sattılar öyle gittiler. Satanlar çok pişman ama. Buradan geçerken imreniyorlar sakın satma diyorlar. Biz burayı seviyoruz. Çocuklar, torunlar geliyorlar hafta sonu…
O zamanlar mahallemiz bir baştan bir başa böyle bahçede otururduk. Kahkahalar, sohbetler... Geceleri oturur bahçede yemek yenirdi, komşular birbiriyle konuşurdu. Kapımızı hiç örtmezdik, anahtarımız hep üzerindeydi. O günleri çok arıyoruz...
Karşımıza inşaat yapılıyor mesela; koca koca binalar, manzaramız kapanacak. Rezidanslar yapılacakmış 24 kat diyorlar. Karşımız çayırdı eskiden. Çocuklar hep orada oynardı. Dondurmacısı gelirdi, simitçisi gelirdi. Çok bambaşkaydı. Hastalıklarda mutluluklarda cenazelerde bu gördüğünüz evin bahçelerinde insanlar tencere tencere yemekler taşır birbirlerinin acılarını paylaşırlardı.”

 
“Modern mimarinin özgün örneği”
Koşuyolu üzerine çalışmaları olan İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim görevlisi Yrd. Doç. Dr. Dilek Yıldız, Koşuyolu’nu değerlendirdi.
n Koşuyolu’nda ilk toplu konutların yapılma amacı sadece “dar gelirlilere ev fırsatı” mıydı? Bu durum İstanbul'un kentsel dokusuna bir katkı sağladı mı?
Sosyal konut olarak inşa edilen Koşuyolu konut yerleşmesi, düşük ve orta gelir grubunun konut ihtiyacını karşılamanın ötesinde, şehircilik, konut kültürü, sosyal yaşam ve modern mimarlık açısından 1950’li yılların İstanbul’unun önemli konut uygulamalarından biridir. Koşuyolu konut yerleşmesinin bu bağlamda pek çok öncül niteliğinden söz edilebilir. Türkiye ve İstanbul’daki kamu eliyle yapımı tamamlanmış ilk sosyal konut uygulamalarından biri olan Koşuyolu konutları,  modern mimari mirasımızın özgün bir örneğidir. Yeşillikler içerisinde çatıların kaybolduğu bahçe-kent hareketinin yine ilk örneklerinden biridir.
n O günden bugüne devletin sosyal mesken anlayışı ne durumda? TOKİ Evleri ile o dönemin Emlak Bankası Konutları, İşçi, Belediye evlerini, mimari ve sosyal anlamda karşılaştırabilir misiniz?
Günümüzde sosyal konutlarda nitelikten çok nicelik konusu ön plana çıkmaktadır. Halbuki 1950’lerin Koşuyolu Konutları’nda çok sayıda plan tipi, hatta aynı plan tipinde farklı cephe tasarımları uygulanarak çevre monotonluktan kurtarılmış, çeşitlilik ve kimlik değeri yüksek, insan ölçeğinde ve doğayla uyum içinde bir yerleşme oluşturulmuştur. TOKİ’nin sosyal konut uygulamaları ise yere, iklime, coğrafyaya göre değişmeyen, birbirinin aynı dikdörtgenler prizmalarından oluşan monoton,  kimliksiz ve yoğunluğu yüksek konut yerleşmeleridir. Bu prizmalar arasında kamusal yaşamın geçeceği tanımlı mekanlar oluşmamaktadır. Oysa TOKİ Konutları’nın doğal kaynakların etkin bir şekilde kullanılarak kendi enerjisini kendisi üreten, sürdürülebilir, yere özgü olan bağlamsal ve sosyo-kültürel verileri gözeterek hem sosyal hem de mimari açıdan öncül ve yenilikçi bir anlayışla tasarlanarak uygulanması ve böylece Türkiye’deki pek çok konut uygulamasına örnek olması beklenirdi.


ARŞİV