1936 yılında kurulan SEKA (Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikaları A.Ş) 1945 yılında 20 milyonluk bütçesiyle Türkiye’nin üçüncü kuruluşu haline gelmiş, 1980’de üretim kapasitesi 617 tona ulaşmıştı. 1984 yılından itibaren kapasite artırımı yapılmayan SEKA’da bu tarihten itibaren makinelerin çoğu durduruldu, fabrikanın bölümleri kapatıldı, işçilerinin çoğu emekli edildi.
SEKA’da bunların yaşanmasının sebebi 1980 darbesiyle birlikte alınan özelleştirme kararlarıydı. Bu çerçevede ölüme terk edilen SEKA 1991 yılında özelleştirme kapsamına alındı ve 2005’te tamamen kapatıldı. Şu anda ise ülkemiz döviz kriziyle karşı karşıya ve bu kriz en fazla kâğıt maliyetlerini etkiliyor.
MALİYET 1 YILDA 2 KAT ARTTI
Tablo o kadar olumsuz ki; Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk’ün açıkladığı verilere göre bir yıl önce 3 bin 100 lira olan bir ton kâğıt, bugün yaklaşık 6 bin 800 lira. Bu rakamlar kâğıt maliyetlerinin bir yılda iki kattan fazla arttığını net bir şekilde gösteriyor. Tartışmaların odağında yer alan SEKA’nın bugünkü anlamını, SEKA’da uzun yıllar çalışmış Çalışma ve Toplum Dergisi Genel Yayın Koordinatörü Murat Özveri ve SEKA hakkında “İzmitteSeka” adıyla proje hazırlayan akademisyen Doç. Dr. Gül Köksal ile konuştuk.
Devlet neden SEKA’yı özelleştirdi?
Murat Özveri: 24 Ocak 1980 milattır. 1980’den sonra Türkiye yeni bir ekonomik modele geçti. İthal ikameci ekonomik modeli sonlandırdı, ihracata dayalı bir modeldi bu. İhracata dayalı ekonomik modelin, uluslararası sermayeyle uygun ilerleyebilmesi için de özelleştirme gerekiyordu. 2000 yılında Dünya Bankası sorunlu bir işletmeyi tarifleyen bir rapor yayınladı. Mülkiyeti kamuya ait güçlü bir sendikanın örgütlü olduğu işletme sorunlu işletmedir dendi. Kar zarar etmesi önemli değil. SEKA da bu sınıfa sokulan fabrikalardan en önemlisiydi.
SEKA’ya devletin bakış açısı hep aynı mıydı?
Murat Özveri: Hep aynıydı. Türkiye’de iktidarlar değişiyor ama bu ekonomi politikası değişmiyor. Derviş geldi aynısını yaptı, Mehmet Şimşek geliyor aynısını yapıyor. Öyle bir bütünsellik var ki; TÜSİAD da MÜSİAD da hepsi bunda hemfikir.
Gül Köksal: SEKA, selüloz üretiyor, kâğıt ve kâğıda bağlı her şeyi üretiyordu. Atık kâğıdını dahi temizleyip yeniden üretime sokan tek makine SEKA’daydı. Cumhuriyet döneminin belki de en önemli fabrikasından söz ediyoruz. Tüm bu süreç tasfiye edildi ve bunu yaparken tek gerekçe vardı: İthalatın ucuz olması. İthalat ucuzdu evet ancak bugün geldiğimiz yer ortada.
“SEKA, ÖLÜME TERK EDİLDİ…”
Özelleştirme süreci nasıl işledi?
Murat Özveri: SEKA zaten 1980 sonrası engel olarak tarif edildi. SEKA’nın diğerlerinden farkı ise tarihiydi. Burada özellikle devletin talimatıyla kurulmuş bir fabrika olması da etkili. SEKA’nın başarılı işleri nedeniyle özelleştirme kapsamına alınması biraz daha uzun sürdü. 1991’de özelleştirme kapsamına alındı fakat 2005’te tamamen özelleştirilip kapatılabildi. 14 seneden bahsediyoruz.
Gül Köksal: SEKA bilerek aciz kılınmış, kapatılmaya yüz tutulmuş, ölüme terk edilmiş bir fabrikadır. Zamanla makineleri kapatıldı, çalışanlar emekli edildi.
Murat Özveri: Burası önemli. SEKA neden borçlanmaya itildi? SEKA’nın devletten alacak borçları ödenmezken, neden borç aldırılır? Bir işletmeyi batırmak için finans dengesiyle oynarsanız, istihdamıyla oynarsanız, teknolojisiyle oynarsanız, yönetimine müdahale ederseniz o işletme batar. O güne kadar ayakta kalması mucizeydi zaten ve bu mucizeyi en başta SEKA işçisi gerçekleştirdi.
Hukuk yollarının da tamamen çiğnendiği söyleniyor. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?
Murat Özveri: Tüm hukuk yollarını, kurallarını çiğnediler. Yargı kararını, kanun çıkartarak bertaraf ettiler. Daha ne yapsınlar. Düşünün; bir sermaye grubuna bir kamu tesisi 1/50 fiyatına peşkeş çekiliyor, mahkeme bu kararı iptal ediyor. Bu mahkeme kararının üzerine, bir siyasi iktidar kişiye özel kanun çıkartarak kararı boşa düşürüyor. Etiğe, hukuka aykırı bir durumdur bu.
Diğer ülkelerde de bu fabrikalar kapatılıyor mu?
Murat Özveri: Kâğıt dünyanın geleceğinde var ve bu ülkenin geleceğinde de mutlaka olacak. Bunun önüne geçemezsiniz. Bu geleceği garanti altına almak istiyorsak, tıpkı Finlandiya, Almanya, Kanada gibi selüloz üreten ve üretimi garanti altına alan bir yapıya geçmemiz gerekiyor. Orada kamu işletmeleri üzerinden bu yapılıyor. Bizde nasıl? Yıllardır kar eden fabrika ölüme terk ediliyor, tamamen dışa bağımlılık esas kılınıyor.
“İŞÇİ, HER ŞEYİN BİLİNCİNDEYDİ”
Peki SEKA işçileri dediniz. SEKA aynı zamanda sınıf mücadelesi için de önemli bir yerde duruyor. Katılır mısınız?
Murat Özveri: 1988 greviyle birlikte SEKA işçisi tarih sahnesine çıktı. 1988 grevi, sıradan bir grev değildir, 133 günün her günü işçilerin topluca şubesinden fabrikaya yürüyüş düzenlediği, her gün 30-40 işçinin gözaltına alındığı bir grevdir. İşçiler daha bu dönemlerde SEKA’nın kapatılmak istendiğinin bilincindeydi. 1998’de bir cuma günü fabrikayı kapattık dediler, SEKA işçisi ‘Üreterek direneceğiz’ kararı alarak dünyada eşi görülmemiş bir direnişe imza attılar. İzmit’ten Ankara’ya kadar yürüdü işçiler. En son özelleştirme kararı çıktığında 2005’te işçiler kendilerini fabrikaya kilitlediler. Böyle bir direniş geleneği vardır. SEKA işçisi, ısrarla direnerek yıllardır bu fabrikayı kapattırmamıştı.
İzmit’te SEKA projesi nasıl başladı?
Gül Köksal: Bugün olanları anlamak için yakın tarihimize bakmamız gerekiyor. Biz de bu kapsamda üniversitede çalışırken bu konuya karar vermiştik. Kocaeli Dayanışma Akademisi kapsamında da araştırmaya başladık. 7/24 hayatın sürdüğü bir alandan söz ediyoruz. Tüm çalışanların aileleri burada yaşıyor. SEKA kurulduğundan itibaren var olduğu alan büyüyor, işçiler için konutlar yapılıyor, mahalleler oluşuyor ve çok canlı yaşayan bir hayat var.
Fabrikanın da ötesinde bir yapıdan söz ediyoruz...
Gül Köksal: Kesinlikle. Çalışanların çocuklarının okula gitmesi gerekiyor, üretim yapacak insanlar için çıraklık okulları oluşturuluyor. Sinema, tatil yerleri, kreşler gibi yerler ortaya çıkıyor. Düzenli çıkan SEKA Postası dahi var, dergisi var. SEKA Çocuk Dostları Derneği var, sendikalar var. İsteyenler www.izmitteseka.com’dan projemize göz atarak SEKA tarihi, mimarisi, sosyal yaşama etkisi, emek mücadelesi, ekolojik özellikleri hakkında bilgi sahibi olabilirler.
“KAR YAPAN FABRİKAYI BEDAVAYA SATTILAR”
SEKA’nın önemi ortada. Bugün gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gül Köksal: Bu konuda farkındalığı geliştirmeliyiz. Çok basit bir durum var. Sürekli kar yapan bir fabrikayı bedavaya sattılar, sonuç ortada: 8 lira olan defter kâğıdı artık 40 lira. Daha ne olsun. Çok önemli bir tarihtir SEKA. Tekrar, ısrarla haklarımızı talep etmemiz gerekiyor. Bu yüzden SEKA mücadelesinin ve varlığının gündeme gelmesi olumlu. Her şey tehdit altında. Bütün bunlara karşı çıkmazsak her yer, herkes ölüme terk edilecek.
Murat Özveri: Türkiye’de okuyan öğrencinin kâğıt gereksinimini, basının kâğıt gereksinimini, kâğıtla ilgili temizliğe ve ambalaja kadar her alandakigereksinimi görmemiz gerekiyor. Kâğıt tüketimimiz hızla artıyor ve bunun farkına varmamız lazım. Ağaçtan, ormandan, kağıdın makineden çıkışına kadar SEKA’daki gibi entegre bir kamu işletmeciliğini var edemezseniz dünya konjonktürüne mahkum olursunuz. Bunun alternatifi, kamu girişimciliği üzerinden bu sanayiyi ayakta tutabilecek fabrika, tesis kurmaktır. Yoksa sonuç böyle olur.
Kağıt krizinden gazete, dergi ve yayınevleri nasıl etkilendi:
- Habertürk gazetesi dijitalleşme ve maliyeti gerekçe göstererek yazılı yayın hayatına son verdi.
- Aydınlık gazetesi kâğıt sıkıntısı nedeniyle yayınına 3 gün ara verdi.
- Sözcü gazetesi ‘Şık’ adlı ekini kapattı.
- Dünya gazetesi geçen ay fiyatını 3.75 TL’den 4.25’e çıkardı.
- Sözcü gazetesi fiyatını 1.25 TL’ye, Cumhuriyet gazetesi de 2.5 TL’ye yükseltme kararı aldı.
- Birgün gazetesi fiyatını 2.5 liraya çıkardı.
- Aktüel Arkeoloji Dergisi basımını ileri bir tarihe erteledi.
- Leman dergisi yeni sayısını “SEKA’yı kapatanlar utansın… Cep LeMan bayilerde…” diyerek ‘cep boy’ olarak bastığını duyurdu
- Uykusuz dergisi fiyatını 5 TL’ye çıkardı
- Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı kitaplarını basamadığı için okurlarından destek istedi.
- Ayrıntı Yayınları kitap fiyatlarına yüzde 20-40 zam yaptığını duyurdu.
- İzmir Gazeteciler Cemiyeti'ne ait 9 Eylül, Ege Telgraf, Haber Ekspres, Yenigün, İlk Ses, Yeni Bakış ve Ticaret gazeteleri bundan böyle pazar günleri okuyucularıyla buluşamayacaklarını açıkladı.