Şeker Fabrikalarının Özelleştirilmesi Ekseninde Gıda Egemenliği Atölyesi, 13 Mayıs Pazar günü Kuşdili Sosyal Hizmet Merkezi’nde yapıldı. Çevre ve gıda mühendislerinin, ziraat odasından temsilcilerin ve çiftçilerden muhatapların katıldığı atölyede şeker fabrikalarının özelleştirilmesi, hem gıda egemenliği bağlamında hem de kamusal alana etkisi üzerinden tartışıldı. Atölyeye gıda mühendisi Bülent Şık, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık ve Çiftçi-Sen Başkanı Abdullah Aysu sunumlarıyla katkı sundu.
“TONLARCA NBŞ İTHALATI YAPILIYOR”
Mart ayında başlayan özelleştirme süreciyle ilgili ilk sunumu Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık gerçekleştirdi. Atalık, şeker üretimindeki kısıtlamaya dair devletin hep bu kısıtlamayı aşmaya çalıştığını belirtti, kotalar olsa da ithalat yoluyla tonlarca nişasta bazlı şekerin (NBŞ) ülkeye girişinin sağlandığını anlattı. Şeker fabrikalarının cumhuriyetin ilk yıllarından beri izleğini örneklerle açıklayan Atalık şöyle devam etti: “Özelleştirme öncesi önemli bir olay oldu. Kotaları ortaya koyan şeker kurumu KHK ile kapatıldı ve tüm faaliyetleri Tarım Bakanlığı’na devredildi. Ülkemizde NBŞ üretiminde kullanılan mısır miktarını artık hiç öğrenemeyeceğiz. Hiçbir şirket ben şu kadar mısır kullandım detayı vermiyor ama şeker kurumu varken bunlar söyleniyordu resmi kayıtlarla. Şeker fabrikalarının satışı da bu çabayla bir anda gündeme geldi. Bu konuda şirketlerin, hükümet ve bakanlık üzerinde önemli bir etkinliği olduğu görülüyor.” dedi.
Atalık ayrıca NBŞ kullanımının daha da artacağının kolaylıkla tahmin edilebileceğine değinirken, “TÜİK verilerine bakın tonlarca NBŞ ithalatı görülüyor. Kota ve sınırlamalar bunun önüne geçmiyor. Peki bundan sonra ne yapacağız? Biz kimya, ziraat ve gıda mühendisleri odaları birleşerek ‘NBŞ’ye hayır’ adında bir platform kuracağız. Herkesi de bunun içine katacağız. Yakın zamanda çağrımızı da yapacağız.” diye konuştu.
“OBEZİTE RİSKİNİ ARTIK ÇOCUKLAR TAŞIYOR”
Konuya dair çokça yazı kaleme alan gıda mühendisi Bülent Şık ise özelleştirmeleri halk sağlığı açısından değerlendirdi. Dünya genelinde işlenmiş şeker içerikli gıda ürünlerinde NBŞ kullanımının arttığına değinen Şık, “Aşırı şekerin yol açtığı sorunlara bakarsak sadece NBŞ’yi hedef tahtasına koymamalıyız. Diğer şekerleri kullanınca da sağlık sorunlarıyla karşılaşıyoruz. NBŞ kullanımının az olduğu ülkelerde de obezitenin olduğunu görüyoruz. Burada önemli nokta şu: çocuk nüfuslu obezitede inanılmaz bir artış var. 13-14 yaşındaki birinin diyabet hastası olduğu düşünülemezdi, ama artık böyle. Türkiye’de 2 milyonun üzerinde çocuk obezite riski taşıyor. Bu bir felaket.” dedi. Şık ayrıca kotalar üzerinden değil, ithalat oranları üzerinden tartışılmalı diyerek Ahmet Atalık’ın söylediklerine destek verdi ve şeker içeren ürünlerde mutlaka “obezite riski taşır” benzeri uyarıların bulunması gerektiğini söyledi.
“BU EKOLOJİK BİR YIKIMDIR”
Özelleştirmelerin bir boyutu da şeker pancarı üreticileri. Abdullah Aysu da atölyede üreticiler gözünden şeker fabrikalarının özelleştirilmesini değerlendirdi. 380 bin çiftçinin kotadan sonra şeker pancarı üretemediğiyle söze başlayan Aysu, “Son 30 yıla kadar çiftçiler olarak bankalarla işimiz olmazdı. Yılda 3 kez nakit parayla buluşurduk. Hayvancılığı göçürdüler kuzu gitti, buğdayda maliyetler yükseldi, şekere de kota geldi. Şimdi bankalara muhtacız.” dedi. Aysu, şeker pancarının ürettiği oksijenin çok yüksek olduğunu vurguladı, sözlerini “Bu aynı zamanda bir ekolojik yıkımdır.” şeklinde noktaladı.
Atölyede yapılan konuşmaların ardından küçük gruplarla bundan sonra ne yapılabileceği tartışıldı. Grupların sunduğu öneriler arasında şunlar yer aldı:
- Nişasta bazlı şekerdense şeker pancarından üretim sağlanması
- Elde kalan fabrikaların özelleştirilmemesi
- Nişasta bazlı şekerin gıda dışındaki sektörlerde kullanılması
- Şeker kotalarını belirlerken farklı alanlardan insanların katılımının sağlanması
- Özelleştirmeden doğan işsizlik ve sosyal hak gasplarının önüne geçilmesi.
SÜREÇ NASIL BAŞLADI?
Türkiye’de toplam 33 şeker fabrikası bulunuyor ve 25 tanesi devletin elinde. 21 Şubat 2018 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan şekliyle devletin elinde olan 14 fabrikanın, satış yöntemiyle ayrı ayrı özelleştirilmesine karar verilmişti.
Özelleştirilmesi planlanan 14 fabrikanın 11’i ise yeni sahiplerini buldu. İhaleler devam ediyor. Özelleştirilen ilk fabrika olan Niğde-Bor şeker fabrikası 336 milyon lira bedelle Doğuş Yiyecek’e verilmişti. En son ise Erzurum ile Erzincan şeker fabrikalarının ihalesi tamamlandı ve 287 milyon lira ile Albayrak Turizm Seyahat İnşaat Ticaret A.Ş ihaleyi kazandı.
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi hem gıda güvenliği temelinde hem de kamusal açıdan tehlike oluşturuyor. Ahmet Atalık’ın açıkladığı üzere yakın bir zamanda bu konuda odaların, uzmanların, sendikaların, tüketicilerin ve üreticilerin bir araya gelmesiyle bir platform oluşturulacak.
İnsanlar neden NBŞ’ye yönlendiriliyor?
Özelleştirme konusunda en çok NBŞ üretiminin tartışılmasının sebebi ise fabrikaların piyasaya, şirketlere devredilmesinin doğrudan sonucu olması ve halk sağlığını doğrudan etkileyecek olması. NBŞ, pancar şekerine kıyasla daha yüksek oranda fruktoz içeriyor ve insan sağlığını olumsuz anlamda daha fazla etkiliyor. Dünyaca ünlü şirketler NBŞ’yi üretimini daha az maliyetle gerçekleştiriyor. Bir başka yönüyle de bu üretim, ülkemize daha fazla GDO’lu mısır girme ihtimalini güçlendiriyor. Çünkü GDO’lu mısır, NBŞ endüstrisinin hammaddesi. Bundaki sebep de yine aynı: Çünkü daha ucuz.