“Şiddete sıfır tolerans gerekiyor”

Avukat Ceren Akkaya: “Şiddetin kaynağı toplumsal cinsiyet eşitsizliği. Kadına yönelik şiddetle mücadele etmek için bütüncül politikalar ve şiddete sıfır tolerans yaklaşımı gerekiyor, yasa değişikliği değil”

20 Kasım 2019 - 09:49

Nafaka Hakkı Kadın Platformu'ndan Avukat Ceren Akkaya ile “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü” öncesi Ocak 2020’de mecliste görüşülmesi beklenen ikinci yargı paketini, nafaka hakkı düzenlemesini ve son 10 yılda kadınların yaşadığı sorunları konuştuk. Akkaya, “Her 25 Kasım ve 8 Mart öncesinde medyadaki bu görünürlük artıyor tabii ki. Ancak asıl mesele hala kadına yönelik şiddet dendiğinde akıllara sadece fiziksel şiddetin gelmesi ve diğer şiddet türlerinin görmezden gelinmesi.” diyor.

“CİNSEL ŞİDDET KONUŞULMUYOR”

25 Kasım dolayısıyla birçok yerde kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair reklam kampanyalarıyla karşılaşıyoruz. Sizce “bir gün” üzerinden hatırlanan bu problemler, 2019 yılı boyunca kadınlara nasıl yansıdı?

Kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair medyada görünürlüğün arttığı yadsınamaz bir gerçek. Sosyal medyanın ve orada verilen tepkilerin çabucak yayılmasının da bunda çok büyük bir payı var elbette. Her 25 Kasım ve 8 Mart öncesinde medyadaki bu görünürlük artıyor tabii ki. Ancak asıl mesele hala kadına yönelik şiddet dendiğinde akıllara sadece fiziksel şiddetin gelmesi ve diğer şiddet türlerinin görmezden gelinmesi. Yani cinsel şiddetin konuşulmayan bir tabu halinde durması; psikolojik, dijital ve ekonomik şiddetin ise çok fazla konuşulmaması en büyük eksiklik. Hele ki kadına yönelik şiddetin kaynağı olan “toplumsal cinsiyet eşitsizliği” vurgusunun yapılmaması, yani şiddetin eşitsizlikten kaynaklandığının altının çizilmemesi, hatta toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden bahsedilmek istenmemesi, bütün bu “kadınlara yönelik şiddete karşıyız” söylemlerini eksik bırakıyor. Medya ve siyasetçiler, kadınlara yönelik ayrımcı söylemlerini bırakmadıkça, gerçekten eşitlik vurgusu yapılmadıkça, buna yönelik adımlar atılmadıkça ve politika geliştirmedikçe, dediğiniz gibi sadece bir gün üzerinden hatırlanır oluyor. 2019 da bu eksik bakış açısının tavan yaptığı bir yıl oldu ne yazık ki. 

Neden?

Kadın cinayetlerinin sayısı, şiddetin her türlüsünün gözle görülür artışı, sürekli gündemde tutulan kanun değişiklik haberlerine bakıldığında 2019’un özetini görebiliyoruz. “Kadına yönelik şiddete karşıyız” söylemleri medyada bolca yer alırken geçtiğimiz 25 Kasım’da kadınların şiddete karşı ses çıkarmak için yıllardır yaptığı yürüyüş polis müdahalesiyle engellendi mesela. Peki ne oldu? Kadınlar yine daha kalabalık bir şekilde 8 Mart’ta sokağa çıktı. O gece de polis yürüyüşe izin vermediği gibi ağır bir müdahale ile yine şiddet uyguladı.

SON 10 YILDA NELER OLDU?

2010’lar dönemi de kapanıyor. Kadın mücadelesi açısından bu 10 yılı nasıl değerlendirirsiniz?

2010’lar kadınların mücadelesi sonucu elde ettiği yasal kazanımlarla başladı. 2011 yılında İstanbul Sözleşmesi’ne Türkiye’nin ilk imzacı devlet olması, bundan hareketle hemen peşine 2012 yılında 6284 sayılı kanunun yürürlüğe girmesi, 2014 yılında İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesi gibi… Ancak kadınların güçlenmesine büyük katkı sağlayan bu kazanımların 2016 yılı itibariyle başlayan bir karşı hareketle geri alınmaya çalışıldığını görüyoruz, 2019’da bunu daha çok hissediyoruz. Kanun değişiklikleri gündemi, bunun önemli bir ayağı. Ancak bir de yasa değişikliği yapılamayan ve fakat uygulamayla tırpanlanan haklarımız var; kürtaj gibi. Ancak Türkiye’de kadın hareketi o kadar güçlü ki, büyük bir dirençle haklarımıza her mecrada sahip çıkıyoruz. Özetle, son 10 yıl kadın hakları bakımından kritik bir dönemdi, olumlu ve olumsuz anlamda da söylüyorum bunu.

Hukuki kazanımların geri alındığını söylediniz. Bunlardan en çok tartışılanı ve öne çıkanı da nafaka hakkı düzenlemesi oldu. Bundan bahseder misiniz?

Çeşitli mağduriyetler öne sürülerek kadınların kimi hukuki kazanımları tırpanlanmak isteniyor. Nafaka hakkının sınırlandırılmak istenmesi bunlardan biri, belki de en kritiği. Çünkü bu yasa değişikliği önlenmezse ve gündemde kalmaya devam ederse, diğerleri de çorap söküğü gibi gelecek. Bundan şüphe duymamak ve ses çıkarmak gerekiyor. Nafaka Hakkı Kadın Platformu olarak bir yıldır çok çalışıyoruz yasa değişikliğinin yaratacağı sonuçları anlatmak için. Nafaka mağdurlarının asıl kadınlar olduğunu, kadınların yoksulluğunu ve nafaka hakkının sınırlandırılması halinde kadınların şiddete mahkûm edileceğini… Bütün bunları anlatırken de uydurma mağduriyet hikayelerine değil, verilere ve gerçeklere dayanıyoruz. Bir imza kampanyası da devam ediyor, “Nafaka Hakkına Dokunma İmza Kampanyası” çok kısa sürede 10 bin imzaya ulaştı.

İstismarcılara af konusu da gündemde…

Evet, bu yetmezmiş gibi bir de istismarcılara af konusu gündemde. İkinci yargı paketinde yer alacağı söyleniyor basında ve kulislerde. Yine verisi ortaya konmayan mağduriyetler üzerinden yürütülen bir kamuoyu var. Nasıl bir taslak gelecek bilmiyoruz ancak çocuğun “birlikte olduğu” kişi ile arasındaki belli bir yaş farkının olmaması ve evlilik halinde hükmün ertelenebileceği gibi düzenlemeler konuşuluyor ki her durumda istismarın ve erken yaşta evliliklerin önünü açacaktır bu değişiklik.

“YASA AYNEN KORUNMALI”

Ocak ayında meclise gelmesi beklenen bir kanun paketi var. Siz meclise de gittiniz. Sizce yargı paketi kabul edilecek mi?

Açıkçası muhalefette kimse ikinci yargı paketinde ne gelecek ne gelmeyecek tam olarak bilmiyor ama daha çok söylenen nafaka ile ilgili bir tasarının ikinci yargı paketinde yer almayacağı. Daha çok istismar affı konusunda bir düzenleme bekleniyor ikinci yargı paketinde. Ancak bizim mecliste vekillerle nafaka hakkı ve istismar affına ilişkin değişiklikler konusunda yaptığımız görüşmelerde gördüğümüz ve anladığımız şey şu oldu: Hiçbir parti kendi içinde bile bu konularda uzlaşı sağlamış değil. İçlere sinmeyen birçok husus var. Dolayısıyla ne olur bilemiyorum ancak umarım hiçbir düzenleme yapmadan kanun maddeleri aynen korunur. Hem çocukların hem kadınların hakları bakımından bu çok önemli. Kesinlikle yasa maddeleri yeterli ve hiçbir değişiklik olmadan aynen korunmalı. Tüm partilere bu çağrıyı yapıyoruz.

Bir avukat olarak yaşanan sorunları birebir görüyorsunuz. Kadınlar alınan hukuki kararları gerçek hayatta nasıl deneyimliyorlar?

Yine nafaka konusunda bir örnek vermek istiyorum, hem çok büyük mağduriyet yaşandığı hem de haksız biçimde başka bir kesimin mağduriyetinden sürekli bahsedildiği için. Örneğin kadın boşanmak istiyor ve yıllar süren boşanma davasının sonunda çocuklar için iştirak, kendisi için yoksulluk nafakası bağlanıyor. Kadın Dayanışma Vakfı’nın daha çok yeni tarihli “Yoksulluk Nafakası Araştırması” yayınlandı. Buna göre hükmedilen nafakanın yüzde 66,4’ü 0-500 TL arasında olup ortalaması 262 TL. Tüm aralıklar için mahkemelerce verilen nafaka miktarlarının ortalaması ise sadece 370 TL. Yani koparılan yaygara bu miktarlar için. Peki bu miktarların karara bağlanması yetiyor mu? Hayır. Çünkü erkekler bu nafakayı ödemiyor. Yine aynı araştırmaya göre hükmedilen nafakaların sadece yüzde 20,7’si nafaka yükümlüleri tarafından ödenirken söz konusu nafakaların yüzde 0.7’si kısmen ödenmiş; yüzde 50,7’si hiç ödenmemiş. Rapor açıkça şunu söylüyor: Erkeklerin bir ceza olarak görüp ödemekten kaçındıkları tek nafaka yoksul eski eşlerine yönelik yükümlülükleri olan yoksulluk nafakaları değil, aynı zamanda medeni hukuk çerçevesinde biten evlilikleri ardından, bakımından sorumlu oldukları müşterek çocuklarının nafakalarıdır. Erkekler boşanma davaları sırasında çoğunlukla müşterek çocukların velayetini talep etmedikleri gibi bu çocukların gider ve bakım yüklerini de paylaşmaktan kaçınmaktadır.

Yani özetle kadınların mahkemeden lehine bir karar alması yetmiyor, uygulama ve yerine getirme sorunları da bolca yaşanıyor. Karara kadar yargıda yaşanan cinsiyetçi ve ayrımcı tutumlardan hiç bahsetmiyorum bile.

25 Kasım için bir mesajınız var mı?

Kadına yönelik şiddetle mücadele etmek için bütüncül politikalar ve şiddete sıfır tolerans yaklaşımı gerekiyor, yasa değişikliği değil. O yüzden 25 Kasım’a giderken tekrar söyleyelim: “Haklarımızdan vazgeçmeye niyetimiz yok.”


ARŞİV