Sömestr şenlikle kapanıyor

Yarıyıl tatilinin son günleri geldi çattı! 15 günlük dinlence ve eğlence zamanı sona eriyor.

06 Şubat 2015 - 10:27
Hardiys’s London Cafe, közde pişirilmiş mis gibi Türk Kahvesi kokusuyla caddeden geçenleri kendine çekiyor. Selanik kökenli kafe sahibi Hadi Karababa, “Kapıdan içeri girenler Türk kültürünü görüyor. Kültürümüzü yabancılara da tanıttığım için mutluyum” diyor.

Aysel KILIÇ

Hardiy’s London Cafe (Hardi’nin Londra Kafesi) Halitağa Caddesi’nin en işlek mekânlarından biri. İsmi her ne kadar “London” olsa da buraya Türk kültürü hâkim. Türk Kahvesi  ve Türk kahvaltısıyla ünlü mekânın sahibiyse Selanik kökenli. London Cafe, İstanbul’dan Londra’ya, Londra’dan İstanbul’a uzanan bir göçün hikâyesi…
Hadi Karababa, Selanikli bir annenin 9 çocuğunun en küçüğü.  Devlet demir yollarında işçilik yapan babanın yükünü hafifletmek için çocuk yaşta kafe ve restoranlarda çalışmış. Ekmeğini kazanmak gittikçe zorlaşınca gençliğinin en güzel yıllarında İngiltere’de gurbetçi olan ağabeyinin yanına gitmiş.  Ama gurbet ellerde yaşamak kolay olmamış:  “Dilini hiç bilmediğim bir ülkeye gitmiştim. Oraya uyum sağlamada ilk zamanlarda çok zorlandım.  Bir yandan dil okuluna gidiyor, diğer yandan ekmeğimi kazanmaya çalışıyordum. Ağabeyimle birlikte sebze meyve işlerinde çalıştık, yetmedi kebap ve döner dükkânlarına girdik, Türk düğünlerinin yapıldığı salonlardaki müzik gruplarıyla çalıştık… Orada tutunmak için gecemizi gündüzümüze kattık.”
 
“VAPURU VE SİMİDİ HİÇBİR ŞEYE DEĞİŞMEM”
Hadi Karababa 55 yaşında. 28 yılını Londra’da gurbette geçirmiş. “Londra’da istediğimiz parayı kazandık, istediğimiz yere geldik ama bunlar mutlu olmamıza yetmedi. İçimizde hep bir ülke özlemi vardı” diyen Karababa’nın en büyük özlemiyse Kadıköy’e olmuş:  “Kadıköy İskelesi, denizin kokusu, martılar, vapurda simit ve çay… Dünyanın hiçbir yerinde bu tat yok. Londra’nın en lüks yerinde çay içmek mi lezzetli yoksa Karaköy ve Kadıköy arasında gidip gelen vapurdaki çay mı diye sorarsanız, hiç düşünmeden burası derim.”
 
“TÜRK KÜLTÜRÜNÜ TANITIYORUZ”
Yıllar sonra hem İstanbul’a kavuştuğunu hem de istediği işi yaptığını söyleyen Karababa, “Buraya İstanbullular geldiği gibi Erasmus öğrencileri ve turistler de geliyor. Yeni insanlar tanımak beni mutlu ediyor” diyor. Karababa, kafeye neden “Haydi’s London” ismini verdiğini ise şöyle açıklıyor: “İngiltere’de bana Hardiy diyorlardı.  Hayatımın bir yarısı da İngiltere’de geçtiği için İstanbul’daki mekânıma Hardiy London Cafe ismini vermek istedim. Böylece her iki kültürü kaynaştırmış oldum. Bu kadar Türkçe isim varken London ismine ne gerek vardı diye eleştirenler oldu. Ama ismi Türkçe olmasa da kafedeki her şey Türk kültürünü yansıtıyor. Kafenin ismini gören yabancı gençler içeri giriyor. Kapıdan içeriye girdiklerinde Türkiye’yi ve Türk kültürünü görüyorlar.  Kültürümüzü yabancılara tanıttığımız için mutluyum.”
 
“GENÇLERE ABLALIK YAPIYORUM”
Hadi Karababa’nın ablası Hatice Alemdar de London Kafe’nin daimi yüzlerinden. Emekli öğretmen Alemdar,  hem kardeşine destek oluyor hem de gelen müşteriyle ilgileniyor. Hatice Alemdar, “Buraya gelen gençlere ablalık, arkadaşlık yapıyorum. Bir sorunları olduklarında ‘abla ne yapalım’ diye gelip danışanlar oluyor. Bu mekânda böyle ilişkiler yakaladığımız için mutluyum ”diyor.
Hardiys’s London Cafe’de közde pişirilmiş Türk Kahvesini 5 TL’ye içmek mümkün.  Beyaz peynir, kaşar, salam, tereyağı,  bal,  siyah ve yeşil zeytin gibi 12 çeşit yiyeceğin içerisinde yer aldığı kahvaltı tabağıysa 12 TL.  Kahvaltıda isteyen haşlanmış yumurta isteyen ise tereyağından yapılmış omlet tercih edebiliyor.  Kahvaltı tabağı istemeyenler için soğuk sandviç ve tost çeşitleri gibi alternatifler de var.

ARŞİV