Şapkalarını takın, hazırlanın, günübirlik turlar mevsimi sonbahar geldi. Şimdi tam Cumalıkızık, Trilye havası...
Şapkalarını takın, hazırlanın, günübirlik turlar mevsimi sonbahar geldi. Şimdi tam Cumalıkızık, Trilye havası...
Sonbahar mevsimi denince hep hüzün gelir aklımıza… Ama bu mevsim öyle güzel duygular barındırır ki içinde…. Elimizden kaçıp giden güneşin son hallerini yaşamak isteriz, doğa bir renk cümbüşüne dönüşür, yeşilden sarıya kızmızıdan kahverengiye inanılmaz renkler sunar bu mevsim bizlere… Bu mevsimde seyahat etmek başka güzel olur.. Ne çok sıcaktır ne çok soğuk şerbet gibi bir havada günübirlik bile olsa kaçıvermek bir yerlere….. Günübirlik şehir dışı turları her zaman çok sevmişimdir. Bu tür turlar daha samimi daha sempatik gelir bana oldum bittim… Geçtiğimiz günlerde Şapka Turizm’in bir programı geçti elime.. Günübirlik Cumalıkızık, Mudanya, Trilye… Hemen aradım yerimi ayırttım.. İlk durağımız Cumalıkızık. Bursa’da yerel rehberimiz otobüse dahil oluyor ve başlıyor anlatmaya..Önce Bursa’nın Osmanlı dönemindeki şaaşasından, mistik yönünden, ekonomisinden ve günümüzdeki durumuna kadar anlatarak yamaçtaki Cumalıkızık köyüne varıyoruz… Kızık, dağ ile vadi arasındaki yer demekmiş. Bu yörede 7 adet Kızık köyü var. Ancak önem bakımından Cumalıkızık başta geliyor. Gerçekten de hiç bozulmadan kalabilmiş, kapılarını, sokaklarını koruyabilip günümüze kadar gelebilmiş. Gerçi dizi çekenlerin istilasına uğramış ama gene de köylü köyüne sahip çıkıyor. Köyün tüm evleri halka açık, yöresel kahvaltılar sunuyorlar. Kendi yaptıkları ekmeklerden tutun her türlü meyvenin ve dağ yemişlerinin reçelini yapıp satıyorlar. Yöreye has cevizli ve susamlı ekmekler, erişteler, tarhanalar, hepsi kınalı ellerin marifetleri… Kerpiç evlerin en önemli özelliği muhteşem ahşap kapıları ve inanılmaz güzellikteki tokmakları… Osmanlı’nın ihtişamını günümüze fısıldıyor adeta... Köyün daracık taş döşeli sokaklarının özelliği ortasından su akması… Uludağ’dan eriyen karların buz gibi suları sokakların ortasından küçük derecikler halinde hiç durmadan akıp köyün serin kalmasını sağlıyor… Köy meydanındaki koca çınar belki bin yıldır hâlâ gölgesiyle gelenleri kucaklayıp serinletiyor… Mutlaka gidilip görülmesi gereken bir yer Cumalıkızık özellikle de resim merakı olanlara bulunmaz bir kaynak ve Mudanya… Zeytin Bağı…. Tirilye…. Mudanya başlı başına bir tarih… Mütarekenin imzalandığı köşk tüm ihtişamıyla ziyaretçilerini bekliyor. Bence herkesin görmesi gereken bir yer… Eski evler halen eski güzellikleriyle duruyor. Esk evlerin balkonları olmadığı için her evin önüdeki kaldırım birer çiçek bahçesi adeta, caddenin bir kısmını istila etmiş yaşlı hanımlar sandalyelerini atmış oturuyorlar… “Belediye kızmıyor mu” dedik.. “Sokak ortasına kurduğumuz masalarda komşularla birleşip sabah kahvaltımızı bile burada yapıyoruz” diyorlar. Kimsenin bir şey dediği yok herkes çok mutlu… İnsan ilişkileri ve sevgisi ön planda …
ESKİ RUM KÖYÜ TRİLYE
Trilye, Mudanya’dan heme birkaç kilometre sonra eski bir Rum köyü… Deniz kıyısında restaurantlar sıralanmış tabii hepsinde en taze balık çeşitleri. Burada barbun balığı çok çıkarmış. Köyün 7 tane kilisesi var, birçoğu halen ayakta.. Ama çok bakımsız… Bir de gönüllü rehber Hasan Bey’le tanışmanız lazım… Babaannesi Bulgaristan göçmeni, kendisi Trilye’de doğmuş.. Babaannesinden dinlediği her şeyi gelenlere aktarıyor. Ayaklı tarih adeta.. Trilye’ye yolunuz düşerse mutlaka Hasan Bey’le tanışın ve Trilye’yi ondan dinleyin.
Çarşı içinde küçücük bir zeytinyağı ve zeytin dükkânı bulunuyor. Alışverişinizi en uygun şekilde bu dükkândan yapabiliyorsunuz… Tüm gezilecek ören yerlerini hiç üşenmeden tüm detaylarıyla gezdiriyor. Köyün tarihçesinden günümüzdeki ekonomik ve kültürel durumuna kadar öğrenmediğiniz hiçbir şey kalmıyor. En sonunda bahçesinden topladığı meyveleri size ikram edip vedalaşıyor… Trilye’ye gidilir de balık yenmez mi… Harika yöreden çıkan balıklar ve yöreye has zeytin ve yağları….Tur otobüsü dönüşte iki misli yük taşıyor, bundan eminim…..