Tabakta yalnızca kalori değil, kaygı da var

Yeme bozuklukları, yalnızca fiziksel değil; derin psikolojik çatışmaların da habercisi. Birçok kişi tabağına ne koyup yiyeceğine karar verirken sadece kalori değil, kaygı da hesaplıyor

26 Haziran 2025 - 22:00

Son günlerde kamuoyunun gündeminde anoreksiya nervoza var. Hepimizin adını sıkça duyduğu bu yeme bozukluğu, aslında düşündüğümüzden çok daha karmaşık ve tehlikeli bir tabloyu işaret ediyor. Peki anoreksiya nedir, hangi belirtilerle ortaya çıkar, kaç çeşit yeme bozukluğu vardır ve gerçekten ölüme götürebilir mi? Tüm bu soruların yanıtlarını Kadıköy Belediyesi Çocuk Koruyucu Ruh Sağlığı Merkezi’nden Yetişkin Psikiyatristi Uzman Dr. Osman Ağa Önal ile konuştuk.

ANOREKSİYA NEDİR?

Anoreksiya nervozanın, kadınlarda erkeklere kıyasla 10 kat daha sık görüldüğünü kaydeden, Psikiyatr Osman Ağa Önal, “Genellikle ergenlik döneminde başlayan ve zamanla kişinin karakterinde katı, düzenli ve kuralcı bir yapı oluşturan ciddi bir yeme bozukluğudur. Aşırı zayıf ve kilolu görünmeme ve zayıf bir bedene sahip olma isteğidir. Hastalar çoğunlukla yemek yemekten kaçınır, yeseler bile sürekli vücut formlarını kontrol etme ihtiyacı hisseder. Kilo almaktan korkarlar, içtikleri kahvenin bile gramajını yağ tutmaması için hesaplar.” dedi. Önal, “Anoreksiya hastaların yaklaşık yarısı bütün yiyecek alımını ileri derecede azaltarak kilo kaybeder. Bazıları yoğun egzersiz yapar. Hastaların diğer yarısı sıkı diyet uygular, ara sıra kontrol kaybederek tıkınırcasına yemek yer ve ardından bu yediklerini kusarak çıkarır.” şeklinde konuştu. 

Ailelerin ilk başlarda anoreksiya nervozayı göremediğini belli bir süre sonra bedenin alarm vermesiyle fark ettiğini söyleyen Önal, “15 yaşında bir kız çocuğu, adet görmüyorsa bu artık vücudun alarm verdiği bir noktadır,” dedi.  Önal, anoreksiya ile birlikte yaşanan sorunları şöyle sıraladı:” Diş çürükleri, kemik erimesi ve kırıkları, kuru cilt, hormonal değişiklikler, kalp krizi riski, tansiyon ve nabız düşüklüğü gibi ciddi sağlık sorunları görülebilir.”

“ÇİRKİN YAĞLI VE KÖTÜ GÖRÜYOR”

Anoreksiya hastalarının beden algılarının da bozulduğunu vurgulayan Önal, hastaların kendilerini olduğundan çok daha kilolu gördüğünü ifade etti: “Kendini duvara çiz’ derdik, kendisini nasıl görüyorsa çizerdi. Sonra biz de hastanın çiziminin içine kendisini oturtup çizerdik. Kendilerini olduğundan çok şişman ve yağlı görürlerdi. Gerçekten bakış açılarında bir fark var, vücut dismorfik bozukluk gibi yani vücudunu bizim gördüğümüzden daha çirkin, yağlı ve kötü görüyor. Bu nedenle sürekli olarak yememe, incecik olma durumu var. Bunu besinlerle sağlayamazsa diüretik ilaçlarla veya müsil kullanarak sağlamaya çalışıyorlar.” dedi. 

Bazı vakalarda hastanın yemeği tamamen reddettiğini, mideye tüp takılarak beslenmeye çalışıldığını ve hatta elektroşok tedavisine başvurulduğunu söyleyen Önal, “Bu hastalık gerçekten ölümcül olabilir.” dedi.

BLUMİA

Anoreksiya kadar sık olmasa da, bulimia nervoza da ciddi bir yeme bozukluğu. Önal, bu rahatsızlıkta bireyin aşırı yemek yediğini, ardından duyduğu suçluluk hissiyle bunu çeşitli yollarla telafi etmeye çalıştığını anlattı:“Kişi yine zayıf bir beden sahip olmak istediği için anoreksiya nervozadaki gibi yediklerini dışarı atmak, kalori yapıcı etkilerini gidermek için çeşitli yollara başvurur. Ancak bu tabloda farklı olarak hasta hafif kilolu ya da normal beden ağırlığındadır.” dedi. Kişinin yemek yemekten ayrıca zevk aldığını ardından duyduğu suçluluk duygusuyla kustuğunu kaydeden Önal, “Bu durum zamanla otomatikleşiyor ve elini ağzına koymadan kusabiliyor. Kusunca midedeki sodyum, potasyum ve kloru kaybediyor eller titriyor. Huzursuz, gergin ve asabi oluyor. Bazıları da müsil gibi ilaçlarla sisteminden atmaya çalışıyor. Adeti kesecek kadar ağır bir tablo veya hayatını tehlikeye sokacak kadar tehlikeli bir durum genellikle olmuyor.” diye konuştu

TIKINIRCASINA YEME BOZUKLUĞU

Tıkınırcasına yeme bozukluğunu “Bugün huzursuzluk yaşadım veya gerginim. Buzdolabına gidiyorum ve ne varsa yiyorum. ” örneğiyle açıklayan  Osman Ağa Önal, bu davranışın temelinde kişinin yaşadığı sıkıntıyı bastırma çabası olduğunu belirtti. Bu yeme bozukluğunun genellikle erişkin yaşlarda görüldüğünü kaydeden Önal, “Kişi artık yememesi gerektiğini biliyor, midesinde yer kalmıyor. Düşünmeden, keyif almadan sadece o anki sıkıntısını bastırmak için çok hızlı şekilde yiyor. Ardından kilo alıyor ya da bulimia gibi kusmaya çalışıyor ama burada otomatikleşmiş bir kusma alışkanlığı yok. Ayrıca genellikle bu durumdan utandıkları için yalnız ve gizlice yemek yiyorlar.” diye konuştu. 

AŞIRI SAĞLIKLI YEME BOZUKLUĞU

Son yıllarda literatüre girmesi beklenen yeni bir yeme bozukluğu daha var: Ortoreksiya nervoza. Aşırı sağlıklı beslenme takıntısı olarak tanımlanan bu durum, kişinin besinleri yalnızca doğal, organik, katkısız olması gibi katı kurallara göre seçmesini ve sosyal yaşamdan uzaklaşmasını içeriyor.  Ortoreksik kişilerin günlerinin büyük kısmını ne yiyeceklerini planlamak ve bunu nereden temin edeceklerini araştırmakla geçirdiklerini belirten Önal, “En tehlikeli boyutu ise yalancı bilimsel inançlara sahip olmalarıdır; ‘şunu yerseniz kanser olmazsınız’ ya da ‘bunu tüketirseniz sağlıklı kalırsınız’ gibi bilimsel temelden yoksun iddiaları benimseyip yaymaları, özellikle sosyal medya üzerinden milyonlarca kişiyi etkiliyor.” şeklinde konuştu. 

Önal aşırı sağlıklı beslenme takıntısı olarak adlandırılan ortoreksiya nervozayı şu örneklerle anlattı: “İlla yumurta Muğla’dan gelecek ve her sabah yarım avokado ile yenecek. Kişi ‘organik yiyeceğim’ diye yer yer geziyor, organik sertifikalarını kontrol ediyor.  Alüminyum folyoya değdirilmiş hiçbir besini tüketmiyor, belli yerden elde edilen suyu içiyorlar o da mutlaka cam şişede olmalı ve asla plastikle temas etmemeli. Bu durum insanları birbiriyle tartışır ve sosyal ilişkilerini bozar hale geldi. Yemek davetlerine yiyeceklerini yanlarında götürüyorlar, hatta seyahat dahi edemiyorlar.”

SOSYAL MEDYANIN ETKİSİ

Yeme bozukluklarının son 20 yılda artış göstermesinde sosyal medyanın etkisine de dikkat çeken Önal, bedenin sürekli sergilenmesinin bireyler üzerinde ince, güzel ve zayıf olma baskısını artırdığını vurguladı. Yemek bozukluğunun entelektüel ve sosyal ekonomik seviyesi daha yükse olanlarda daha fazla görüldüğünü belirten Önal, “Tarihte, özellikle Orta Çağ ve sonrasında zayıflık hastalık belirtisi olarak görülürken, kilolu olmak sağlığın simgesi sayılıyordu. İnsanlar, ne kadar sağlıklıysa o kadar kilolu olduklarına inanıyordu." dedi.

FİZYOLOJİK VE METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER NELERDİR? 

Türkiye Psikiyatri Derneği’nin yeme bozukluğu bildirimine göre anoreksiya nevroza yaşayan kişinin vücut sağlığındaki değişimler şöyle: “Bu değişiklikler, açlık durumu veya çıkarma davranışlarına bağlıdır ve geri dönüşümlüdür. Kan tablosundaki bozukluklar görülür. Çıkarma davranışları sonucu düşük potasyum düzeyleri gelişir. Bu durumda kalple ilgili sorunlar çıkabilir. Elektrolit bozukluğu olanlarda güçsüzlük, uykuya eğilim, kalp ritm bozuklukları vardır. Kalp ritmindeki bozukluklar kalp durmasına yol açarak ani ölüm nedeni olabilir. Karaciğerde yağlanma görülebilir. Serum kolesterol düzeyleri yükselebilir. Diş çürümeleri, kuru cilt, tüylenme, osteoporoz, kırıklar, midedeki boşalmanın gecikmesi, kabızlık, tiroid metabolizmasının düşmesi, düşük beden ısısı diğer biyolojik komplikasyonlardır.”


ARŞİV