Uzun bir süredir hayatımızın her alanında etkili olan korona virüsü, sadece fiziksel sağlığı değil ruhsal sağlığı da derinden etkiliyor. Pandemiyle mücadele kapsamında alınan önlemler ve kısıtlamalar her ne kadar fiziksel sağlığımız için alınmış önlemler olsalar da, psikolojik olarak insanları olumsuz yönde etkiliyor. Klinik Psikolog Emin Bayraktar, pandeminin ikili ilişkileri olumsuz yönde etkilediğini ve bireylerin iç dünyalarında taşıdıkları duygularını dışsal nesnelere kanalize edemediklerini belirtiyor.
“SÜRECE HAZIR DEĞİLDİK”
Klinik Psikolog Emin Bayraktar, pandeminin insan psikolojisi üzerindeki etkilerini şöyle anlatıyor: “En son pandemi 1910’lu-1920’li yıllarda ortaya çıkan İspanyol gribiydi. Onun üzerinden neredeyse yüz yılın üzerinde bir zaman geçti. Bu zaman zarfında tıp, sağlık koşulları, su mühendisliği gibi pek çok bilimsel alanda büyük gelişmeler kaydettik. Bu gelişmelerin beraberinde hayatımıza pek çok virüs girse de hiçbiri pandemik seviyeye ulaşmadı. Doğal olarak şu an yaşadığımız sürece hiç hazır değildik. Ruh sağlığı uzmanlarına göre bir şeyin, bir olayın travmatik sayılabilmesi için beklenmedik bir zamanda aniden gelişmesi gerekmektedir. Covid, diğer travma kriterlerini karşılamasa da neden olduğu yıkımlar sebebiyle hayatımız üzerinde travmatik etkilere sebep olmaktadır. Bir insanın aile bireylerinden, yakınlarından herhangi birinin yoğun bakımda yatırılması, çaresi olmayan zor bir durumun içinde olması veya onları aniden kaybetmesi, covidin hayatımızdaki en yıkıcı etkisi. Ölümlerin dışında hareket alanlarımızın kısıtlanması (izolasyon), yüz yüze eğitime verilen aralar, sanat-spor faaliyetlerinin kısıtlanması gibi insan psikolojisinde çok önemli yer tutan etkinliklerin arasına giren covid, bu açıdan da bizlerin stres seviyesini olumsuz etkilemektedir” diyor.
“İKİLİ İLİŞKİLER DE OLUMSUZ ETKİLENDİ”
İnsan ilişkilerinin pandemi döneminde zarar gördüğünü belirten Bayraktar, “Günlük hayatımızda her birimiz işimize, okulumuza, günlük sorumluluklarımıza devam ediyorduk. Ama pandeminin etkisiyle bunlardan alıkonulduk. Günlük rutinlerimiz çok değişti. Bununla birlikte ilişkilerimiz de bu süreçten etkilendi. Bir psikoterapist olarak bu sürecin ikili ilişkileri olumsuz etkilediği durumları da sıkça gördüm. İşe gidip akşam döndüğünde evde birkaç bölüm dizi izleyip yatan çiftler, akşamları spor salonlarına giden insanlar, bir kafeye oturup bir şey içen kişiler bunları yapamaz hale geldi. Söz konusu bu durum da bireylerin iç dünyalarında taşıdıkları duygularını dışsal nesnelere kanalize etmelerini engellemektedir. Örneğin bir futbol maçına kırk bin, elli bin birey gitmekteydi. Bu insanlar uzunca bir zamandır bu etkinlikten mahrum kalmaktadır. Bir başka örnekte ise üniversite öğrencileri okulda hocaları ve arkadaşları ile sadece ders işlemiyorlardı, aynı zamanda sohbet edip etkinliklerde bulunuyorlardı. Online eğitim ile birlikte bu durum da ciddi anlamda sekteye uğradı” diyor ve içinde bulunduğumuz süreci çocuklar ve gençler açısından da değerlendiriyor: “İçinde bulunduğumuz süreci çocuklar ve gençler açısından değerlendiren Bayraktar, “Bir çocuğun ilerleyen yıllarda bir hayırsever ya da bir psikopat olması çocukluk yıllarında gizlidir. Hamurun nasıl şekilleneceğini, onun erken çocukluk ve ergenlik yıllarındaki etkileşimleri belirler. Günümüz gençliğindeki en önemli sorunların başında sosyalleşmede yetersizlik ve teknoloji bağımlılığı gelmektedir. Maalesef ki covid de bu duruma büyük bir olumsuz katkı yapmıştır. Kreşlerine, anaokullarına, okullarına, sanat ve spor kurslarına gidemeyen çocuk ve ergen grubu bu süreçte en olumsuz hasarı almıştır.
“REDDEDİŞE ŞAHİT OLABİLİRİZ”
Yaklaşık 2 yıldır hayatımızda olan pandemi sürecine hala alışamadığımızı söyleyen Bayraktar, “Bu duruma alışmak mümkün değil. Çünkü yıllardan beri bu hayatla yaşamıyoruz. Bence alışmamalıyız da. Uyum göstermeliyiz. Mesela, toplu ortamlarda maskemizi takabiliriz ama hayatımızın geri kalanını maskeyle yaşamamalıyız” diyor ve şöyle devam ediyor: “Eğer kapanmalar tekrar gerçekleşirse bu durumun toplumun büyük bir kısmında tepkiye neden olabileceği, belki de bir reddedişe şahit olabileceğimiz kanısındayım. Covidin pek çok ruhsal rahatsızlığı tetiklediğini biliyoruz. Bu nedenle kapanmanın tekrar gerçekleşmesinin ve sürecin olası kötü gidişinin; depresyon, kaygı bozuklukları, ikili ilişkilerdeki problemler ve çocukların davranışsal problemleri gibi pek çok alanda olumsuz etkilere yol açacağını düşünüyorum. Uzun bir süredir yaşamımızda yer edinen covid sürecinin uzaması ve travmatize edici etkisinin yoğunlaşması ruh sağlığımızı olumsuz etkileyecektir.”
“SIKINTILARIMIZI SÖZEL OLARAK İFADE ETMELİYİZ”
Covidin yarattığı stresin insan sağlığını olumsuz yönde etkilediğini belirten Bayraktar, “Toplumumuzda sıkıntılarımızı söz ile ifade edememe hastalığı var. Senin bu davranışından rahatsızım, bana böyle davranmanı istemiyorum, bu yaptığın hareket hoşuma gitmedi gibi duygularımızı ifade eden cümleleri kullanmıyoruz. Bu nedenle rahatsızlıklarımızı ve şikâyetlerimizi çoğunlukla fiziksel boyutta hastalıklarla ya da duygusal olarak tepki koymayla ifade ediyoruz. Sözel ifadelerin yeterince kullanılmadığı durumlarda psikolojik sorunların daha fazla olması kaçınılmazdır. Bu yüzden ülkemizde midesel rahatsızlıklar, baş ağrıları, sancılı adet dönemleri, eklem rahatsızlıkları gibi hastalıkların psikolojik yönleri oldukça derindir. Covidin yarattığı stresin bu gibi durumları etkileme ihtimalinin yüksek olduğu kanaatindeyim. Bu durumu aşmanın en önemli yolu ise, sıkıntılarımızı, şikâyetlerimizi sözel olarak karşımızdaki kişiye ifade etmektir. Bu hastalık sürecinde komplo teorilerine kulak asmamalı, yetkili olmayan kişiler dışında görüş ve fikir alınmamalıdır. Bu davranışları sergilediğimiz zaman pandeminin fiziksel ve ruhsal dünyamız üzerindeki olumsuz etkisinin daha az olacağını düşünüyorum” diyor.