Topluluk merkezleriyle umudu inşa etmek

Deprem bölgesindeki insanların dayanışma içinde olabilecekleri ve destek alabilecekleri mekânlar büyük önem taşıyor. “Afet Sonrası Yeniden İnşa Planı” ile deprem bölgesinde topluluk merkezleri inşa eden Herkes İçin Mimarlık Derneği ekibiyle konuştuk

06 Şubat 2025 - 09:31

On binlerce kişinin ölümüne, milyonlarca insanın da evsiz kalmasına neden olan 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti. Ancak 11 ili doğrudan etkileyen bu depremlerin yarattığı yıkım hala onarılamadı. Barınma, ekonomi, altyapı, çevre ve sağlık alanında birçok sorun devam ediyor. Ancak sorunların çözümü için başlatılan çabalar da devam ediyor. Kadıköy merkezli Herkes İçin Mimarlık Derneği (HİM), 6 Şubat Depremleri’nin hemen ardından başlattığı “Afet Sonrası Yeniden İnşa Planı” çerçevesinde deprem bölgesinde topluluk merkezleri inşa etti. Geçtiğimiz iki yılda faaliyetlerini deprem bölgesinde yoğunlaştıran HİM ekibiyle, iki yılı aşkın süredir devam eden bu çabalarını, karşılaştıkları zorlukları ve deneyimlerini konuştuk. 

Afet Sonrası Yeniden İnşa Planı nedir? Önce bu sorunun cevabından başlayalım isterseniz.
Afet Sonrası Yeniden İnşa Planı, Herkes İçin Mimarlık Derneği olarak 6 Şubat Depremleri sonrası yaptığımız tüm işlere verdiğimiz çatı isim. Afet sonrası çalışmalar acil, geçici ve kalıcı olarak üç faza ayrılıyor. Acil kanatta deneyimi olan diğer STK’lara destek olduk, kendi içimizde yardımlar organize ettik. Hızlı bir durum değerlendirmesi yaparak yine deneyimimizin ağırlıkta olduğu topluluk merkezi projelerine yöneldik. Barınma ihtiyacı kapsamlı bir konu ve çözümleri genellikle uzun vadeli planlamalar gerektiriyor. Ancak insanların dayanışma içinde olabilecekleri, destek alabilecekleri mekânların mümkün olan en kısa zamanda sağlanması da büyük önem taşıyor. Bu tür mekânlar, bireylerin ihtiyaç duydukları sosyal desteği alabilmeleri ve topluluk bağlarını güçlendirmeleri açısından kritik. Aradan geçen iki yıla rağmen bu ihtiyacın halen karşılanmamış olması, konunun aciliyetini daha da vurguluyor. 

İki yıldır deprem bölgesinde çalışma yapıyorsunuz ve birçok projeyi de hayata geçirdiniz. Bunlardan bahseder misiniz? 
20 Mart’ta Kahramanmaraş’ın Sümer Mahallesi’ndeki insanların Kaf Kolektif ile dayanışma halinde oluşturduğu çadır bölgesinde ilk uygulamamıza başladık. Akabinde Kahramanmaraş merkezde Mimarlar Odası’nın ofisini kaybetmiş mimarlar için oluşturduğu konteyner kentte bir açık hava düzenlemesi gerçekleştirdik. Sümer Mahallesi’nde çalışırken tanıştığımız ve bize orada da destek olan All Hands and Hearts ekibi topluluk merkezi projesini başka bir yerde daha inşa etmek istediklerini bildirdi. İhtiyaç duydukları proje revizyonlarını yaparak ve yetkililerle görüşerek onlara Türkoğlu Kılılı’daki bir konteyner kentte yer gösterdik. Öğretmenlerin desteğiyle, yoğun bir programla kullanılan bir projeye imza atmış oldular. Bu sürede Kahramanmaraş’ın Türkoğlu ilçe merkezindeki Süper Kerpiç Çocuk Kitaplığı projesi de belli bir olgunluğa ulaştı. Projeyi, 2024 Temmuz’a kadar çeşitli atölyelerle aşamalı olarak hayata geçirdik. Bu mekânda, 11-12 Ocak 2025 tarihlerinde 120 çocukla buluştuğumuz atölyeler düzenledik.

2023’te Kahramanmaraş’ta uyguladığımız işlerden sonra 2024 yılında ağırlıkla Hatay’daydık. Nisan ayından başlayarak yıl sonuna kadar “Antakya’nın Yaşayan Mirasını Canlandırmak” adlı, Hatay Deprem Dayanışması ve Architecture Sans Frontières UK ile ortaklaşa yaptığımız proje dahilinde Çekmece Topluluk Merkezi’nin tasarım ve uygulama çalışmalarını yürüttük. Bu merkezin açılışı 21 Aralık’ta gerçekleşti. Mekân, aktif bir şekilde kullanılmaya devam ediyor. 2024 yılındaki bir diğer işimiz ise Talebeyiz Biz Derneği ile Füsun Sayek Sağlık ve Eğitim Geliştirme Derneği’nin Hatay Arsuz Yaşam Merkezi’nde gençlere yönelik mekânsal tasarımlar geliştirmek oldu. 20 kişilik Arsuzlu lise öğrencisi grubu ile yaptığımız tasarım atölyesinden sonra açık alan birimleri ve konteyner dönüşümleri olarak detaylandırdığımız proje uygulanmadı ancak ileride yapılabilecek düzenlemeler için bir altlık oluşturdu. Hatay’daki başka bir işimiz ise Ali İsmail Korkmaz Vakfı’nın yeni merkezini inşa etme projesi olacak. Belediyede ruhsat süreçleri devam eden projeyi bu yıl tamamlamayı planlıyoruz. 

DAHA İYİ BİR GELECEK İÇİN…
Afet alanında çalışırken karşılaştığınız zorluklar neler oldu?  
Durumun ağırlığından, acılı ve öfkeli olmak hem zorlayıcı hem de güçlendiriciydi. Belirsizlikler bazı emeklerin nispeten sonuçsuz kalmasına sebep oldu. Yaşam ve çalışma şartları beklediğimiz bir zorluktu zaten. Ancak 2023’te normal karşıladığımız bu zorlukları, 2024’te Hatay’da, yıkım ve hasar ne kadar büyük olsa da yaşamaya devam etmek çok üzücü, moral bozucu ve açıkcası öfkelendirici. Geçici yaşam fazında temel teknik ve sosyal altyapısal gereklilikleri oluşturmayı ve geliştirmeyi es geçen, sanki bu sürecin böyle her gün sıkıntılar içinde yaşanması normalmiş gibi davranılan bir ortam yaşanmaya devam ediyor. Bu asgari altyapısızlığın üstüne sanki tüm sorunları çözecekmiş gibi kurulmaya çalışılan üstyapıların daha da büyük sorunlar çıkartacağını düşünüyoruz. İki yıldır deprem bölgesinde yaşananlar, muhtemelen gelecekte de benzeri durumlarda yaşanmaya devam edecek. Maalesef yaşananlardan öğrenmeye, deneyime dayalı öğrenmeye kapalı bir pratik var. Bu sözlerimiz yetkili, etkili, sorumlu tüm kurum ve kişilere. Öte yandan sahada yeni bir hayatı var etmeye çalışanlar, yeniden inşa süreci içerisinde dayanışmacı işler yaparak daha iyi bir gelecek umudunu da ayakta tutuyorlar.

-  Geçici barınma alanlarına olan ihtiyaç, 6 Şubat depremlerinin ardından daha net bir şekilde anlaşıldı sanıyorum. 6 Şubat bize bu konuda neleri öğretti? 
Maalesef plansızlıkla sınandık. Hemen her proje sıfırdan başlatıldı ve zaman kaybedildi. Oysa afet riski yüksek olan bizim gibi ülkelerde planların hazır olması ve eğitimlerin verilmesi gerekiyor. Durumun sıcaklığı ile bir şeyler yapmak için çırpınıyoruz ama deneyim eksikliği ve bilgisizlik elimizi kolumuzu bağlıyor. Bu noktada acil fazdan önce bir “afet öncesi” planlaması yapılmalı. Var olduğunu zannettiğimiz planlamaların oldukça yetersiz, hatta çoğu zaman geçersiz olduğunu bu süreçte gördük. Altyapı planlamaları da önceden hazır hale getirilmeli. Konteynerlerin şartları bölgeye ve insan yaşamına uygun değil. Kolay inşa edilebilir, taşınabilir birimlerin çalışılması gerekiyor. Ortak ve kişisel alan ihtiyaçları gözetilerek yerleşkelerin daha yaşanılabilir planlanması gerekiyor. İç içe sıralanmış, tek cephede konumlanan pencerelerle içerisinin havalandırılamadığı, ısı kontrolünün yapılamadığı, yağmur yağdığında zeminden ya da tavandan su alma riski yüksek olan halihazırda kullanılan birimler, ekonomik ve insani çözüm sunmaktan çok uzaktalar. 

Geçici barınma alanlarını yerleşke planlamasından başlayarak, birim bazındaki ihtiyaçlara göre özelleşecek şekilde daha iyi tasarlamak; tüm hazırlıksızlığa rağmen yapılabilir bir işti. Hem dünyada hem de ülkemizde başka örnekleri olduğu düşünüldüğünde, geçici alanların bu kadar kötü koşullarda olmasının çok büyük bir eksiklik olduğunu düşünüyoruz. Bu durumu dert edinen birkaç küçük ölçekli çaba hariç, gündemde tutacak ve iyileştirebilecek başlıca meslek kollarından birisi olan mimarlık alanının bu konuyu maalesef büyük oranda es geçti. Kendi adımıza deprem sonrasındaki mekânsal ihtiyaçları desteklemek niyetiyle yaptığımız işlerimize devam edeceğiz. Bu süreçte deneyimlediklerimizin, olası afetlere daha hazırlıklı olmak adına öğretici olduğunu düşünüyoruz.

“KOLEKTİF MEKÂN İHTİYACI DEVAM EDİYOR”
Depremin ardından iki yıl geçti ancak barınma, altyapı ve sağlık alanında sorunların devam ettiği görülüyor. Sizin bölgeye dair gözlemleriniz neler?  
İnsanlar güvensiz ve yalnız hissediyor. Bilgilendirmeler yetersiz. Süreç katılımcı ve şeffaf bir şekilde yürütülmediği için insanlar kendi kendilerine çözümler üretmeye çalışıyorlar. İstimlak çalışmaları dolayısıyla ellerinde olanlara da el konuluyor. Özellikle pilot bölge olarak anılan alandaki yeni yapıların, bölgenin ekonomik ve demografik yapısını değiştirmesinden korkuluyor. Altyapı konusunda büyük bir eksiklik var, yoğun yağış sonrasında hem konteyner kentlerde hem de mahallelerde yoğun bir şekilde su birikiyor. Yolların yenilenmesi aslında önemli çünkü hafriyat kaldırma çalışmaları sonrasında çevreye yayılan moloz kalıntıları dolayısıyla gündelik hayat olumsuz etkileniyor. Ancak altyapı henüz yenilenmeden bazı yollarda asfalt çalışmaları başlamış durumda. Geçici ve kalıcı konut planlamasında olduğu gibi altyapı planlamasında da bir plansızlık söz konusu. Daha önce de bahsettiğimiz gibi sosyal hayatın kendini yenileyebilmesi, halkın kendi geleceği hakkında karar alabilmesi, özellikle kadınlar ve çocuklar gibi marjinal grupların psikolojik ve pedagojik bakımı için gerekli olan kolektif mekân ihtiyacı devam ediyor. Bunlar dışında halen kent içinde yıkılmayı bekleyen binalar ve kaldırılmayı bekleyen hafriyat sürekli bir toz ve olası asbest kaynağı olarak havayı kirletmekte. Ayrıca tarım alanlarına ve sulak alanlara yakın yerlere dökülen hafriyatın yarattığı toprak ve su kirliliği de mekânsal anlamda çözülmesi gereken sorunlar arasında sayılabilir.

- Çalışmalarınızın çıktısı olarak “Afet Sonrası Topluluk Merkezleri” ve “Çekmece Topluluk Merkezi” kitapçıklarını hazırladınız. Bundan da bahseder misiniz? 
Bu kitapçıklardaki niyetimiz deneyimimizi belgelemek ve olası başka durumlara fayda sağlayabilmekti. Birlikte tasarlanan ve inşa edilen süreçlerin sonunda, beraber üretilmiş bir belgelemenin yapılmasını, kolektifliğin önemli bir parçası olduğunu düşünüyoruz. Her iki kitapçıkta da tasarımdan başlayarak, yapının kullanıma hazır olduğu ana kadar tüm süreci gerek teknik çizimlerle gerek katılımcıların kişisel deneyimleriyle belgelemek istedik. Her iki şehirde de hafif malzemelerden, geçici yapılar ürettik. Bu üretim biçimini önemli buluyoruz fakat yapıların geçici olması, bir gün artık orada ilk üretildiği şekilde kalmayacak olması, süreçlerini de geçici kılmıyor diye düşünüyoruz. Bu deneyimlerdeki yapma biçimlerinde nelerle karşılaştığımızı ve neler hissettiğimizi, bir gün başka birileri tarafından tekrar üretilmesi istenirse tanıklık oluşturması için kalıcı olarak not etmek istedik. Video ve fotoğraf gibi çeşitli mecralarda süreçleri belgelemekle birlikte, bireysel tanıklıkları yazıya döken ve çizimlerle destekleyen bütünsel bir dokümanın etkili olacağına inanıyoruz. Bölgedeki deneyimimize tanıklık etmek isteyenler Herkes İçin Mimarlık’ın sosyal medya hesaplarında ve internet sitesinde paylaştığımız kitapçıklara göz gezdirebilirler. Projelere dahil olmak isteyenler katılım çağrılarımızı takip edebilirler. Birlikte, dayanışmacı yöntemlerle üretim yapmak isteyen toplulukların davetlerine ise kapımız açık.


ARŞİV