“Türkiye Neden Hep Fakir?”

Kadıköy Beyin Fırtınaları panel dizisinde bu hafta ‘Türkiye Neden Hep Fakir? Ne Yapmalı?’ konusu tartışıldı

17 Mart 2025 - 12:44

Kadıköy Belediyesi ve İdeaPolitik Enstitü işbirliğiyle düzenlenen Kadıköy Beyin Fırtınaları panel dizisi üçüncü kez “Türkiye Neden Hep Fakir? Ne Yapmalı?” başlığıyla 16 Mart Pazar günü Kozyatağı Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. İdeaPolitik Genel Direktörü ve siyaset bilimci Doç. Dr. Can Kakışım’ın moderatörlüğünü üstlendiği panelin konuşmacıları; CHP Genel Başkan Yardımcısı, iktisatçı Prof. Dr. Yalçın Karatepe ile ekonomist Doç.Dr. Oğuz Demir idi. 

ÜLKE FAKİR DEĞİL AMA VATANDAŞLAR PERİŞAN 

Prof. Dr. Yalçın Karatepe, en son açıklanan verilere göre milli gelirin yaklaşık 1 buçuk trilyon dolar, kişi başı düşen gelirin 15 bin 400 dolar üzerinde olduğunu kaydetti. Türkiye’de gelir dağılımının ciddi şekilde zarar gördüğünü belirten Karatepe, “Türkiye fakir bir ülke değil, bu kadar ekonomik sıkıntısına rağmen görece iyi durumda olan bir ülke ama vatandaşları perişan, sorun buradan kaynaklı. Kişi başına düşen milli gelir rakamına bakarak bunun ne kadar büyük bir refaha tekabül ettiği, bizim zenginleştiğimiz ifade ediliyor. Ama bunu kim kazanıyor diye baktığımızda nüfusun büyük çoğunluğunun standart gösterilen gelirin çok çok altında karşı karşıya kaldığını biliyoruz” dedi. Ülke görece zenginleşirken çalışanların ve nüfusunun kendisini yoksul hissetmesinin nedeninin uygulanan ekonomi politikaları olduğunu ifade eden Karatepe, “24 Ocak kararlarıyla beraber 1980’den beri uygulanan, bugün bizim neoliberal politikalar olarak tanımladığımız, AKP ile hunharca uygulandığına tanıklık ettiğimiz politikaların yarattığı bir sonuç bu yoksulluk.” şeklinde konuştu. 

“HEM YÜKSEK FAİZ HEM DE YÜKSEK VERGİ ÖDÜYORSUNUZ”

Bir ülke diğerine borç verdiğinde borçlu ülkenin bütçe ve açığı milli gelir oranı belli seviyelerin üzerine çıkarsa borç ödemede zorlanabilme ihtimali olduğunu söyleyen Yalçın Karatepe, borç almak için “Birincisi bu göstergelerde milli geliri arttırırsınız, ikincisi ise harcamalarda kesintiye gidersiniz. Gelirler tarafının nasıl artırıldığını biliyoruz, KDV oranı yüzde 18 idi yüzde 20 oldu. Dolaylı vergilerde çok ciddi artışlar oldu, kim ödüyor? Siz, biz.” diye konuştu. Karatepe, “Bugün Türkiye’deki en yoksul kesim, kredi kartlarında ciddi şekilde borç biriktiren ve kredi mevduat hesabında yüksek oranda borç biriktiren kesim. Kredi kartlarının borçları 2 trilyon liraya ulaşmış, kredi mevduat hesabı 470 milyar lirayı aşmış durumda. Kredili mevduat hesabı, hesapta para yokken bankanın size açtığı kredi, maaşınız yattığında ilk kestikleri harcama da odur. Faizin düşük olması gerekiyor, bu kredilere ödenen faiz üzerinde, yüzde 30 vergi ödüyor vatandaşlar. Bunların oranı Mehmet Şimşek tarafından yüzde 50 artırıldı, niye? Bütçenin gelir tarafına etki edebilmek için. Hem yüksek faiz hem de yüksek vergi ödüyorsunuz.” dedi. 

CHP olarak Türkiye’de ekonomiyi yeniden kurgulamak istediklerini söyleyen Prof. Dr. Yalçın Karatepe konuşmasına şöyle devam etti: “Kamucu bir anlayışın belirgin bir biçimde bugün Türkiye’de vücut bulması lazım. Devletin ekonomide etkin bir rol almasının zamanı geldi. 1980’den itibaren vazgeçilen durumun tekrar zamanı geldi; hem yatırımcı hem üretici olarak ama daha çok yönetici ve yönlendirici olarak. ‘Bunu nasıl yapacaksınız?’ sorusunun yanıtı da var, biz Türkiye’de planlama anlayışının yeniden gelmesi gerektiğini düşünüyoruz.”

SERMAYE: YÜKSEK TEKNOLOJİ

Ekonomist Doç. Dr. Oğuz Demir ise “Dünyadaki birçok ülke kadar zenginleşmememizin nedeni sermaye. Kastettiğim para değil, yüksek teknoloji ürünü olan sermaye ve hep dışarıdan bulmaya çalışıyoruz. Ama bu yüksek teknoloji para gerektirdiği ve biz onu da yaratamadığımız için ister istemez bu parayı da dışarıdan bulmak zorunda kalıyoruz.” dedi. Dünyada yüksek teknolojinin yaratılmasının devlet eliyle yapıldığını söyleyen Demir, “Dünya’daki patentlerin 3’te 1’i ABD’den çıkıyor, ardında Çin var. Amerika patentleri devlet destekli başka bir yöntemle özel sektöre ürettiriyor. Çin, bunu doğrudan devlet eliyle yapıyor. Avrupa Birliği de bunu devlet eliyle yapmaya çalışıyor ama üçünün arasında bir fark var. Biri başarıyor, diğeri başarmaya yakın ama üçüncüsü, Avrupa Birliği ise çok arzu ettiği başarıya erişebilmiş değil, milyarlarca Euro harcıyor.” şeklinde konuştu. 

Demir bu durumu Türkiye açısından ne anlama geldiğini şu sözlerle anlattı: “Biz bunların hepsinin çok uzağındayız, o parayı harcayabilecek gücü son 20 yılda tükettik. Arka planda cumhuriyetin biriktirdiği bir şey var, bu zamana kadar hep o götürüyordu ve onu attık, yok ettik. Üzerine yeni bir şey de koymadık. Bize anlatılan başarı hikayesi savunma sanayii. Bunu kim büyütüyor? Çok basit bir şekilde devlet eliyle büyüyor. Aslında bizim de devlet eliyle bunu yaptığımızda başarılı olabileceğimizin öyküsünü de AKP bize göstermiş oldu. Ama bir tanesini seçti ve onu zenginleştirdi. Acaba bundan daha iyisinin yapabilecek, daha iyi götürebilecek biri var mı? Rekabetçi bir ortamda mı oluştu bunlar? Bu soruları sordurmuyorlar bile.” 

“BİZİM KAYNAĞIMIZ VAR”

2024 yılında kırtasiye ve baskı giderinin 27,6 milyar lira olduğunu vurgulayan Demir, “Teknolojinin, dijitalin, çevreciliğin ve sürdürülebilirliğin tartışıldığı bu dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devleti kırtasiye ve baskı giderlerine nerdeyse 28 milyar lira para harcamış.” dedi. Ülkenin 2024 yılı toplam giderlerinin ‘yap-işlet- devret’ harici 180 milyar lira olduğunu vurgulayan Demir, “Bizim kaynağımız var. Sizin söylediğiniz ‘kaynağımız yok da mı ödüyoruz’ düşüncesi var ya, kaynağımız var. Bu kriz döneminde bile bu kadar kaynak üretebilen bir devletten bahsediyoruz. KDV, ÖTV gibi bunun bir kısmından vazgeçtiğinizde vatandaşı ferahlatabiliyorsunuz. Bir kısmını harcamaktan vazgeçtiğinizde, o gelirle doğru yer ve tercihlerle insanları yine rahatlatabiliyorsunuz.” şeklinde konuştu

Konuşmaların ardından mikrofon dinleyicilere geçti ve yorumlar yapılarak fikirler paylaşıldı. 

 


ARŞİV