Türkiye’de basın neden özgür değil?

Kadıköy Beyin Fırtınaları panel dizisinde bu hafta “Türkiye’de Basın Neden Özgür Değil? Ne yapmalı?” konusu tartışıldı

13 Mayıs 2025 - 12:59

Kadıköy Belediyesi ve İdeaPolitik Enstitü’nün birlikte düzenlediği Kadıköy Beyin Fırtınaları’nda bu hafta “Türkiye’de Basın Neden Özgür Değil? Ne yapmalı?” tartışıldı 11 Mayıs Pazar günü Kozyatağı Kültür Merkezi’nde düzenlenen panelin moderatörlüğünü akademisyen yazar Orhan Şener Deliormanlı üstlenirken, gazeteci yazarlar Özlem Gürses ile Sedef Kabataş konuşmacı koltuğundaydı.

BİR YILDA 137 YIL 23 GÜN HAPİS CEZASI KARARI 

‘Sınır Tanımayan Gazeteciler’ örgütünün listesinde Türkiye’nin 159’uncu sırada olduğunu söyleyen Deliormanlı, “Bizim önümüzde çok sayıda Avrupa, Güney Amerika, Afrika, Orta Asya ve balkanlarda pek çok ülke var. Belçika, Fransa ve ABD bizden iyi durumda olabilir bunu anlayabilirim ama Sudan, Mısır neden bizden daha önde? Bu korkunç bir durum.” dedi. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde basın özgürlüğü raporunu açıkladığını kaydeden Deliormanlı, “Geçtiğimiz bir yıl içerisinde 29 gazeteci cezaevine girdi, 17 gazeteci hala cezaevinde. Gazeteciler hakkında 313 soruşturma açıldı ve 123 gözaltı işlemi uygulandı, 90 soruşturmada ifadeye çağrıldı. 212 dava, 311 gazeteci yargılandı bu yargılamaların 196’sı cezaevi yargılaması, 16’sı tazminat talebi. 300 gazeteci ceza davaları 11 gazeteci ve 4 kurum özel hukuk davalarında hâkim karşısına çıktı. Toplamda 137 yıl 23 gün hapis cezası kararı çıktı.” şeklinde konuştu. 

“GELDİĞİMİZ YER, BAŞLADIĞIMIZ YERİN ÇOK GERİSİNDE”

Özlem Gürses, ‘Eski Türkiye’ diye adlandırılan dönemdeki gazeteciliği, Timur Soykan’ın Radikal Gazetesi’nde çalıştığı zamanki haberinin manşette yer alıp, gazetenin patronu Aydın Doğan’ın da gazete yayınlandıktan sonra öğlen saatlerinde öğrendiğini anlattı. Gürses, “Şimdi büyük patron bütün manşetleri önceden görüyor. Yetmiyor manşetleri atıyor ‘Şöyle yazalım arkadaşlar, böyle başlık atalım arkadaşlar’ diyor. Baya özgürmüşüz biz.” dedi. 

Eskiden de Türkiye’de basının büyük problemlerinin olduğu kaydeden Gürses, “Oğlum 22 yaşında daha hayatında aynı siyasetçiyi aynı stüdyoda görmedi. Ben çok gördüm, mesleğe Siyaset Meydanı’nda başladım.O stüdyoda saatlerce konuşabiliyorduk. Canlı yayın sabaha kadardı.  Dolayısıyla geldiğimiz yer, başladığımız yerin çok gerisinde. Onu kabul etmek zorundayız. Sadece ifade özgürlüğü meselesi değil, medyada çok seslilik konusunda ve bu çok farklı sesin bir arada bulunması konusunda çok ciddi sıkıntılarımız var.” dedi. 

“TELEVOLE  KÜLTÜRÜ”

Gazeteciliğin bir mücadele olduğunu belirten Sedef Kabataş, “Bu mesleği seçerken, mesleğin zorluklarını da göze alarak giriyorsun. Eğer bunu öngörmeden giriyorsan, çok kısa bir zaman sonra ne olduğunu anlıyorsun. Ben ilk deneyimimi yurtdışında CNN International’de yaptım” şeklinde konuştu. Belli bir tecrübeden sonra  Türkiye’ye geldiğini dile getiren Kabataş, aylarca iş bulamadığını belirterek “. Son yazdığım kitabımda da bunu anlattım ‘Geçmişten Bugüne Medya’. Son derece yozlaşmış bir medya ile karşı karşıya geldim. Televole kültürü her yerde hakimdi. Adamlar şov yapıyordu ve yüksek reyting aldığı için aynı zamanda da neredeyse her yıl ‘En İyi Haberci Ödüllerini’ topluyordu. Bakın hafıza çok önemli, eğer o yozlaşmış medya zamanında gazeteciliğin ne olduğunu, medyanın önemini bilinseydi biz buralara gelmezdik.” şeklinde konuştu. O dönemlerde medya patronunun holding sahipleri olduğunu vurgulayan Kabataş, “Medya ve finansal güçle ülkenin siyasetini de istedikleri gibi yönetip, ‘demokrasinin’ devamını mümkün kılabileceklerini sandılar.” diye konuştu.  

 


ARŞİV