“Türkiye’nin iklim stratejisi yeterli değil"

Ekosfer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Özgür Gürbüz ile Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen COP29 zirvesinde öne çıkanları konuştuk. Gürbüz, Türkiye'nin açıkladığı uzun vadeli iklim stratejisinin, yenilenebilir enerji kaynaklarının kapasitesini artırmayı hedeflemesine rağmen yeterli olmadığını söyledi

21 Kasım 2024 - 14:46

Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) 29'uncu Taraflar Konferansı, 11 Kasım’da Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de başladı. Toplantının odağındaiklim krizini durdurmak için gereken finansmanın nasıl ve kim tarafından karşılanacağı tartışmaları yer aldı. Konferansı takip eden Ekosfer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Özgür Gürbüz ile hem konferansta öne çıkanları hem de Türkiye’nin iklim stratejisini konuştuk. 

Konferansın finans gündemi ile başladığını ve en çok bu konunun konuşulduğunu söyleyen Gürbüz, buna rağmen finans konusunda çok net bir adım atıldığını söylemenin zor olduğunu ifade etti. Ağırlıklı olarak OECD ülkelerinden oluşan gelişmiş ülkelerin finansman sağlayıcılarının sayısının artırılmasını istediğini söyleyen Gürbüz, “İkinci tartışma konusu bu kaynağın ya da finansmanın hangi yollarla sağlanacağı. Gelişen ülkeler sağlanan fonların daha çok hibe şeklinde verilmesini istiyor, krediler ve benzer araçlarla gelişen ülkelerin borçlandırılmamasını talep ediyorlar. Üzerinde uzlaşılamayan bir başka konu da bu finansmanın hangi ülkelere gitmesi gerektiği.Örneğin Avrupa Birliği, finansmanın daha çok küçük ada devletleri ve az gelişmiş devletlere verilmesini istiyor. Türkiye'nin de dahil olduğu birçok gelişen ülke ise bu finansman kaynaklarına ulaşmak istiyor” dedi. 

“SİLAHLANMAYA 2,4 TRİLYON DOLAR HARCANDI”

Çözülmeyi bekleyen en önemli konulardan birinin de finansmanın miktarı olduğunu söyleyen Gürbüz, şunları aktardı: “Gelişen ülkeler 2030'a kadar olan dönem için her yıl en az 1,3 trilyon doları bulan bir kaynak ayrılmasını talep ediyor. Bu rakamın daha da fazla olması gerektiğini söyleyenler de var. Talepler 6-7 trilyon dolarlara kadar çıkıyor. Şu ana kadar gelişen ülkelere ayrılan finansmanın yıllık 100 milyar dolar civarında olduğu düşünülürse farkın ne kadar büyük olduğu görülür. Ancak bu, kaynak olmadığı anlamına da gelmiyor. Dünyadaki ülkeler sadece geçen yıl silahlanmaya 2,4 trilyon dolar harcamıştı. İklim krizinin baş sorumlusu olan petrol, kömür ve gaz gibi fosil yakıtlara verilen sübvansiyonların miktarı da yılda 1 milyar doları geçiyor. Sübvansiyonlardan ya da savaşmaktan vazgeçsek iklim krizini durduracak finansmanı bulmak için çok da fazla çaba harcamamıza gerek bile kalmayacak.” 

Finansman dışındaki konuların biraz arka planda kaldığını aktaran Gürbüz, “Örneğin sera gazı emisyonlarının azaltılması konusu çok az dile getirildi.  Halbuki bu konu her şeyin başında gelmeli. Petrol, kömür ve gaz kullanımını ne zaman bırakacağımızı söyleyen bir metin en büyük beklenti ama burada ona dair bir işaret yok” diye konuştu. 

“AYAKLARI YERE BASMIYOR”

Türkiye'nin Bakü'de açıkladığı uzun vadeli iklim stratejisinin, yenilenebilir enerji kaynaklarının kapasitesini artırmayı hedeflemesine rağmen yeterli olmadığının altını çizen Gürbüz, konuyla ilgili şunları paylaştı: “Hem bazı tutarsızlıklar içeriyor hem de fosil yakıtlardan vazgeçme konusunda hiçbir tarih ya da söylem içermiyor. Her şeyden önce bizim artık kömürlü termik santralleri ne zaman kapatacağımızı net olarak bilmemiz gerek, bu da strateji belgesinde yok. Belgedeki hedeflerin bazıları da diğer planlarla çelişiyor ya da temeli tartışılır rakamlardan oluşuyor. Strateji belgesi, bize neden yenilenebilir enerji santrali kurmamız gerektiğini söylemiyor. Kömür ve gaz santrallerini kapatmayı düşünmeyen Türkiye, neden bu planlarda olmaması gereken nükleer santraller kurmaya çalışıyor? Bunu anlamak mümkün değil. Basit bir örnekle açıklamaya çalışayım. Türkiye'de dumanı tüten bir soba olan oda olduğunu varsayalım. Bu sobadan çıkan duman hepimizi zehirliyor. Strateji planı ise sobayı söndürmek yerine sobanın yanına duman tütmeyen başka ısı kaynakları koyuyor. Sorun çözülmediği gibi ısınma maliyeti de artıyor. Planın özellikle 2035'ten sonraki kısmının ayakları da yere basmıyor. ‘2053 net sıfır hedefi’ ciddi ise bu hedefe ulaşmak için kömür, gaz ve petrol tüketimini çok aza indirmemiz gerek. Kömürde gördüğümüz çelişkiyi ulaşımda da görüyoruz. Strateji belgesi yeni demiryollarından bahsediyor ancak mevcut karayolu ve hava yolu taşımacılığına ne olacağını söylemiyor.”

“BEŞ ÜLKEDEN BİRİ TÜRKİYE”

Şu anda ülkeleri emisyon azaltımına zorlayan tek anlaşmanın Paris Anlaşması olduğunu dile getiren Gürbüz, bu anlaşma kapsamında ülkelerin gönüllü olarak belli taahhütlerde bulunduklarını hatırlattı. Bazı ülkelerin verdikleri taahhütlerin küresel ısınmayı 1,5 veya 2 derecenin altında tutma hedefine yakın olduğunu kaydeden Gürbüz, şöyle devam etti: “Ancak bu ülkelerin sayısı çok az. Paris Anlaşması 5 yılda bir ülkelerden bu taahhütlerini güncellemelerini istiyor. Bakü'deki İklim Konferansı'nın ilk günlerinde Brezilya ve Birleşik Krallık ulusal katkı beyanı dediğimiz bu taahhütleri güncelledi. Birleşik Krallık’ın taahhüdünün iyi örneklerden biri olduğunu ve sera gazı emisyonlarını azaltma planı içerdiğini görüyoruz. Ne yazık ki her ülkenin planı için bu kadar iyi şeyler söyleyemiyoruz. Örneğin Türkiye'nin ulusal katkı beyanı, emisyonları azaltmayı değil artırmayı hedefliyor. Ülkelerin bu taahhütleri yerine getirip getirmediğine gelince yine benzer bir tablo ile karşı karşıyayız. Avrupa Birliği'nin emisyonlarının azaldığını biliyoruz, dünyada birçok ülkenin planları ile paralel olarak kömür santrallerini kapattığını da görüyoruz. Avrupa'da kömür santrallerini kapatma taahhüdü vermeyen 5 ülke kaldı; bunlardan biri de Türkiye. Verilen sözlerin tutulup tutulmadığını ülke ülke değerlendirmek gerek ancak bizim asıl sorunumuz, bütün ülkeler Paris Anlaşması kapsamında verdikleri taahhütleri yerine getirse bile varacağımız noktanın yaklaşık 2,7 derecelik bir ısınma olacağı gerçeği. O yüzden yurttaşlar olarak bizim yapmamız gereken hem bu sözlerin tutulup tutulmadığını izlemek hem de devletleri daha iyisini yapmaya zorlamak olmalı.” 

“İklim krizini durdurmak için önümüzde çok fazla zaman yok” diyen Gürbüz, “Merkezi ve yerel yönetimler bağlayıcılığı olan hedefler belirlemeli. Aşırı hava olayları ile mücadele etmek zorunda kalmadığımız, daha az tükettiğimiz için daha az kirlettiğimiz, kendimize ve sevdiklerimize daha fazla zaman ayırabildiğimiz başka bir dünya bize çok iyi gelecek” dedi. 

 


ARŞİV