Tutkuları yarım kalan gazeteciler

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nde gazetecilik yapamayan gazetecilerle konuştuk.

11 Ocak 2018 - 08:46

Bundan 57 yıl önce basın çalışanlarına bazı haklar ve yasal güvence sağlayan 212 sayılı Basın Kanunu kabul edildi ve 10 Ocak’ta Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Gazete patronları ise 212 sayılı Basın Yasası’nı protesto etmek ve kabul etmemek için gazete basımını durdurdu. Basın özgürlüğüne ve mesleki haklarına sahip çıkmak için yürüyüş düzenleyen gazeteciler de buna karşılık 10 Ocak 1961’de BASIN isimli gazeteyi çıkardı.10 Ocak, 12 Mart darbesine kadar “Çalışan Gazeteciler Bayramı” olarak kutlandı. Darbenin ardından “bayram” olmaktan çıkarılan gün, “Çalışan Gazeteciler Günü” olarak anılmaya başladı.

Disk Basın-İş’in yaptığı açıklamaya göre, 10 Ocak 2018 günü itibariyle Türkiye’de 161 gazeteci hapiste. OHAL’le beraber kapatılan 130’dan fazla medya kurumunda çalışan en 2500 gazeteci ise işsiz. 

Fotoğraf: Selahattin Sönmez

STRES, SIKINTI, SANSÜR...

Hemen hemen her 10 Ocak’ta Türkiye’deki basın özgürlüğü siyasiler tarafından tartışmaya açılıyor, gazetecilerin çalışma koşulları  konuşuluyor. Ancak gazeteciler mesleklerini maddi sıkıntıların,  baskı ve sansür ortamının ağırlaşmasına rağmen sürdürmeye çalışıyor.

Tamer Arda Eriş’in Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümü proje ödevi kapsamında 50 gazeteciyle yürüttüğü çalışmanın sonuçları da gazetecilerin içinde bulunduğu gerçeği açıklar nitelikte. Çalışmanın sonuçlarına göre, 50 gazeteciden 28’inin stres düzeyi tehlikeli boyutlara varmış durumda ve katılımcıların 22’sinde fiziksel ve psikolojik stres belirtileri tespit edilmiş.

Katılımcılara iş yükleriyle ilgili düşünceleri sorulduğunda, 8’i “Çok fazla bunaltıyor ve zorluyor”, 13’ü “Çok bunaltıyor”, 11’i “Zorluyor”, 12’si “Biraz zorluyor” ve 6’sı “Hiç zorlamıyor” cevaplarını işaretlemiş. “Gelir durumunuzdan memnun musunuz?” sorusuna ise, gazetecilerin 44’ü “hayır” cevabını verirken, 6’sı memnun olduğunu ifade etmiş.

Fotoğraf:Selahattin Sönmez 

GAZETECİLER ANLATIYOR

Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın raporuna göre Türkiye’de 10 bin işsiz gazeteci var. Bazı gazeteciler de gizli işsizlerden. Farklı işlerde çalışıp hayatlarını kazanmaya çalışıyorlar. Kadıköy’de yaşayan Emrah Ürün, Volkan Koç ve Selin Arutan bunlardan sadece üçü. Farklı nedenlerle işinden edilen gazetecilerle konuştuk.

“ÖZGÜR BİR ORTAM OLURSA DÖNERİM”

Gazeteciliğe 2012 yılında Milliyet Gazetesi’nde stajyer olarak başlayan Selin Arutan, daha sonra Yurt gazetesinde kadrolu olarak foto-muhabir olarak çalışmaya başlamış. Maddi hakları verilmediği için 2015 yılında bu gazeteden ayrılmış. Arutan, iki yıldır fiili olarak foto-muhabirlik yapamıyor.

Arutan o süreci şu sözlerle anlatıyor: “Mesleği bıraktıktan sonra değil de, bırakmak zorunda kaldıktan sonra 1 buçuk yıl kadar işsiz kaldım ve bu tabii ki psikolojik olarak beni kötü etkiledi. Daha sonra Ağustos 2016’da Kanada’ya dil eğitimine gitmeye karar verdim ve 2017’de geri döndüm.”

Arutan, yaklaşık 6 aydır  Kızıltoprak’ta Pingudu Müzayede& Sanat Galerisi’nde çalışıyor. Gazetecilik gibi yeni işini de severek yaptığını söylüyor. “Foto muhabirliğini hayatımda daima üstlere koyuyorum.” sözleriyle mesleğe olan tutkusunu dile getiren Arutan, “Gazeteciliği yapmış olmak için, ya da sadece okuduğum için yapmam. Eğer ileri zamanlarda gerçekten yapabileceğimiz bir özgür bir ortam ve sektör oluşursa yaparım.” diyor.

Selin Arutan foto-muhabirliği yaptığı dönemde Türkiye’nin birçok şehrine gidip toplumsal olayları fotoğraflamış. Arutan bir kadın olarak foto-muhabirliğinin zorluklarını şu sözlerle anlatıyor: “Türkiye’de gazetecilik daha doğrusu muhabirlik ya da foto muhabirliği başlı başına zorlu bir görev. Hele ki kadın foto muhabiri olmak. Aşırı erkek egemen bir meslek. Mesleğin getirdiği sorumluluklar ve yükler, çalışma şartları gibi durumlar zaten stres altına iterken, bir de erkek egemen bir toplumda ve iş dünyasında bir kadın olarak var olmaya çalışmak bedenen ve ruhen yıpratıcı. Açıkçası foto muhabirliği yaparken aşırı zorlandığım bir durum olmadı, fakat erkek meslektaşların ya da bazen yetkililerin, ya da röportaja gittiğiniz haber kaynaklarınızın çoğunun sözlü ya da fiziksel tacizine uğramak işimizi yaparken karşılaştığımız en zorlu kısımdı. Bunun dışında Türkiye tek başına zor bir ülke. Her iş dalında olduğu gibi gazetecilik yapabilmek de elbette ki sağlam bir psikoloji ve özveri gerektiriyor. Türkiye’nin son yıllarına ve günümüze bakıldığında zaten gazetecilik yapmanın ne denli zor ve yapmaya çalışanların da engellenmeye çalışılıp, haksız yere içeride olduğunu açıkça görebiliyoruz. Bu yüzden özellikle genç gazeteciler farklı iş alanlarına yönelmeye başladı ya da zorunda kaldı.”

SOKAKLARDAN MUTFAĞA

Mesleğe TRT’de stajyer olarak başlayan Emrah Ürün, Marmara Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra İMC TV’de çalışmaya başlamış. Ancak İMC TV, 15 ay önce önce Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılınca genç gazeteci de diğer meslektaşları gibi işsiz kalmış. Uzun süre iş aramış Ürün. Gazeteci arkadaşlarıyla iletişime geçmiş ama uzun süre iş bulamayınca mecburen farklı bir iş yapma kararı almış.

Emrah Ürün şu an gazetecilik yapamıyor ama Kadıköy’de Cave adında küçük ve şirin bir kafeyi işletiyor. Ancak gazetecilik mesleğini özlediğini söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Şimdilik memnun olmak dışında bir seçeneğim yok. Gazeteciliği özlüyorum tabii ki.  Benim için gazetecilik hakikat ve halka doğruları göstermek demek. Gazetecilik 16 yıllık eğitim hayatımın sonucuydu. Ama Türkiye’de gazetecilik yapmak cesaret gerektiriyor. Her an her şeyle karşılaşabilirsiniz. Ama tekrar gazetecilik yapmak istiyorum. Gazeteciliği bırakmak vakitsiz olduğu için sudan çıkmış balığa döndüm.  Sevdiğimden ayrılmış gibi oldum. Hayatımda hareket bitti. Umarım tekrar gazetecilik yapmamız için uygun koşullar oluşur.”

ADLİYE KORİDORUNDAN SAHAFA

İstanbul Üniversitesi’nden mezun olan Volkan Koç da gazeteciliğe okulun ajansında başlamış. Daha sonra sırasıyla Taraf, Vatan, Akşam  gazetelerinde ve T24 haber sitesinde çalışmış. Ancak Koç da yüzlerce gazeteci gibi 15 Temmuz’dan sonra işsiz gazeteciler kervanına katılmış.

Uzun süre polis-adliye muhabirliği yapan ve önemli haberlere imza atan Koç, 1 yıldır Kadıköy’deki Bilge Sahaf’ta çalışıyor. Kitapların içinde olduğu için kendini şanslı sayan Koç, birçok gazeteci arkadaşının işsiz kaldıktan sonra memleketlerine döndüğünü söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Bir arkadaşım işsiz kaldıktan sonra babasının fırınında işe başladı. Temizlik işi yapan arkadaşım da var. Halimden şikayet etmiyorum çünkü şikayet edersem hapisteki arkadaşlara ayıp etmiş olurum.”

Koç, gazeteciler için bu sürecin geçici olduğunu düşünüyor. “Bir gün gelecek ve işinden edilen gazeteciler mesleklerine geri dönecek.” diyen Koç, “Ben mesleğin dışındayım ama “haber paslamak” diye bir kavram var. Yolda bir şey gördüğümde ya fotoğrafını çekiyorum ya da videosunu.  Hemen arkadaşlara paslıyorum. Yani ismim yayınlanmıyor ama haberin içindeyim hala.” diyor.

Volkan Koç, gazetecilerin ve medya çalışanlarının çok zor koşullarda mesleklerini sürdürdüğü görüşünde. Öyle ki kendisinin 1 yıl boyunca sigortasız çalıştırıldığını söylüyor. Gazeteciliğin tutku ve heyecan olmadan yapılamayacağını ifade eden Koç, şöyle konuşuyor: “Bütün zorluklara rağmen gazeteciler bu mesleği tutkuları için bırakamıyor. Asgari ücretle de çalışsa ‘bu benim tutkum’ diyor. Ben gazeteciliği kutsallaştırmıyorum.  Ama çok basit; bu bizim tutkumuz ve sorumluluk hissediyoruz. Bu yüzden gazetecilik yapmak istiyoruz.”


ARŞİV