İstanbul’da artan nüfus ve araç sayısı, şehir içi hareketliliği arttırdığı gibi aynı zamanda çevre sağlığı açısından da yeni riskleri ortaya çıkarıyor. İBB’ye bağlı İstanbul Planlama Ajansı’nın kasım ayında erişime açtığı “İstanbul’da Sürdürülebilir Ulaşıma Doğru” raporuna göre karayolu odaklı ulaşım altyapısı, tüm dünya kentlerinde olduğu gibi İstanbul’da da çevresel, ekonomik ve sosyal anlamda olumsuz durumlara sebep oldu. İstanbul’da son yıllarda yerel yönetimler tarafından düşük karbon salınımlı ulaşım türleri öncelikli hale getirilirken, yeni ulaşım araçlarının doğa ve çevre ile uyumlu, ekonomik olarak sürdürülebilir ve erişilebilir olması amaçlanıyor. Peki, İstanbul’da hangi araçlar ve yollar tercih ediliyor? Çevre dostu bir ulaşım İstanbul’da mümkün mü? İPA’nın yeni raporunda İstanbul’un ulaşım politikalarının geçmişi, uygulamaları ve sonuçları önerileriyle birlikte değerlendirildi. Raporda öne çıkan önemli konulardan bazıları şöyle.
YILLAR GEÇTİKÇE SAYI ARTTI
Türkiye’de 1950’lerde başlayan hızlı kentleşmeyle birlikte ulaşım tercihleri de değişmeye başladı. 1945’e kadar demiryollarının geliştirilmesi ön planda tutulurken, 1950’lerden itibaren karayolu yapımına ağırlık verildi. 1966 yılında özel otomobil üretimine de başlanmasıyla 1945 yılında sadece 3 bin 400 otomobilin bulunduğu Türkiye’de 1970 yılında yıllık artış 57 bin otomobil olarak hedeflendi. Bu hızlı değişim ile araç trafiğine yönelik düzenlemelerin baskısı altında kalan kentler; tarihi alanların tahrip edilmesi, doğal alanların yok olması, sosyal donatı alanlarında yetersizliklerin ortaya çıkması vekentsel yaşam kalitesinde azalma anlamında etkilenmiştir. Artan taşıt sayısı ve nüfus baskısı ile motorlu taşıt trafiğine uygun yol düzenlemeleri 1920’lerden sonra dünyada kent sokaklarındaki sosyal yaşamın kaybı ile sonuçlandı. Türkiye’de 1930’lu yıllarda benimsenen planların aksine 1950-1960 yılları arasında büyük kentlerde yapılan geniş bulvar ve caddeler kentsel yol dokusunu değiştirmeye başladı.
5’TE 1’İ ULAŞIM SEKTÖRÜNE AİT
Yıllar içinde araç sayısının yükselmesiyle birlikte çevreye verilen zarar da artmaya başladı. Raporda yer verilen bilgilere göre motorlu araçların 1950 yılından itibaren hızlı bir şekilde artış göstermesi, fosil yakıt tüketiminin ve bunun da bir sonucu olarak sera gazı emisyonlarının artmasına sebep oldu. Küresel sera gazı emisyonlarının sektörel dağılımı değerlendirildiğinde, dünyadaki tüm CO2e6 emisyonunun beşte birinin ulaşım sektöründen kaynaklı olduğu dikkat çekiyor. Bu oran gelişmiş ülkelerde yüzde 30’lara ulaşıyor. Ulaştırma sektörü 1970 yılında enerjinin yüzde 17,7’sini tüketirken bu pay 2022 yılında yüzde 20,7’ye yükseldi. Ulaşım faaliyetlerinde kullanılan yakıt türleri değerlendirildiğinde ise, elektrik gücü kullanan demiryolları dışında, şu anda dünyadaki tüm ulaşım faaliyetlerinin neredeyse tamamı (yüzde 91) yenilenemeyen ve kısıtlı bir kaynak olan petrole bağımlı halde.
İSTANBUL İLK SIRALARDA
2022 yılında kişi başına 209 otomobil düşen İstanbul bu oranla; 594 olan Barselona, 321 olan Londra ve 440 olan Paris gibi dünya kentlerinin çok altında olmasına rağmen, trafik yoğunluğu karşılaştırmalarında üst sıralarda yer alıyor. Trafik sıkışıklığı toplu taşıma seyahat sürelerini de etkiliyor. İstanbul’da toplu taşımayla ortalama 55 dakikalık seyahat süresi, raylı sistem ağı gelişmiş Barselona (41 dakika), Londra (46 dakika) ve Paris (52 dakika) gibi kentlere göre daha yüksek.
GÜNDE 30 MİLYON YOLCULUK
İstanbul Ulaşım Modeli çalışmaları, İstanbul’da kent içi yolculuklarda günlük yaklaşık 30 milyon yolculuğun gerçekleştiğini de ortaya koyuyor. Bu yolculukların yüzde 31,6’sı otomobil ve servis; yüzde 27,9’u toplu taşıma ve yüzde 40,5’i yaya olarak gerçekleştiriliyor. İstanbul, 2021 yılında 50,6 milyon ton CO2e21 ile ülke emisyonlarının yaklaşık yüzde 10’unu oluşturdu. İstanbul’da sera gazı emisyonlarının oluşumundan büyük pay yüzde 64 ile enerji tüketimi iken bu oranı yüzde 28 ile ulaştırma sektörü takip etti.
Raporda ulaşım kaynaklı sera gazı emisyonlarının artacağı bilgisi paylaşılırken, İstanbul’da sürdürülebilir ulaşım modelleri de değerlendirildi. “Düşük Karbona Geçiş”, “Kesintisiz Aktarma ve Entegrasyon” ile “Trafik Tıkanıklığının Azaltılması” olmak üzere üç tema altında toplam 26 ana proje belirlendi. Bunun yanında, tüm projeler hayata geçirilirken “Cinsiyet Eşitliği ve Toplumsal Kapsayıcılık”, “Güvenlik”, “Dayanıklılık” ve “Yenilikçilik” ilkeleri baz alındı. İstanbul Sürdürülebilir Kentsel Hareketlilik Planı (SKUP) İstanbul SKUP, Türkiye’de gerçekleştirilen ilk SKUP çalışması olması özelliğinin yanı sıra dünyada 16 milyona yaklaşan nüfusa sahip bir kent için hazırlanan ilk SKUP olma özelliğini de taşıyor. İstanbul SKUP vizyonu kapsamında “erişilebilir”, “güvenli” ve “ekonomik” gibi dokuz temel amaç belirlendi.