4458 Sayılı Gümrük Kanunun Bazı Maddelerinin Uygulanması Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar, Cumhurbaşkanı kararı ile 6 Ağustos Salı günü Resmî Gazete'de yayımlandı. 21 Ağustos’ta yürürlüğe giren düzenlemeye göre kargo ile gümrüksüz yurtdışı alışveriş sınırı 150 eurodan 30 euroya düşürüldü. Yurtdışı alışverişlerinde gümrük vergisi de artırıldı. Avrupa Birliği ülkelerinden gelen ürünlere uygulanan yüzde 20 yerine yüzde 30 oranında vergi uygulanacak. Diğer ülkelerden gelen ürünlerde vergi oranı ise yüzde 30’dan yüzde 60’a çıkarıldı.
Ticaret Bakanlığı’nın 2024 Mayıs ayında yayınladığı “Türkiye’de E-ticaretin Görünümü” raporuna göre, Türkiye’de e-ticaret hacmi 2023 yılında bir önceki yıla göre yüzde 115,15 artarak 1,85 trilyon TL’ye ulaştı. İşlem sayısı ise bir önceki yıla göre yüzde 22,25 artarak 5,87 milyar adet olarak gerçekleşti. 2024 yılında e-ticaret hacminin 3,4 trilyon TL ve işlem sayısının da 6,67 milyar adet olacağı öngörülüyor. E-ticaret hacminden en büyük payı alan ilk üç sektörden ilki 233 milyar TL ile beyaz eşya ve küçük ev aletleri olurken bu sektörü sırasıyla 135 milyar TL ile elektronik ve 127 milyar TL ile giyim, ayakkabı ve aksesuar sektörleri izliyor. 2023 yılında; yurt içi harcamaların payı yüzde 93,37 olarak gerçekleşirken, yurt dışından yapılan alımların payı ise yüzde 3,75 olarak kaydedildi. Vergi artışından sonra tüketicileri neler bekliyor? Fiyatlar artar mı? Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER) ve Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) Genel Başkanı Aziz Koçal ile konuştuk.
“FİYATLAR YÜKSELECEK”
“Limitlerin düşürülmesi, kargo ücretlerinin zamlanması her zaman olduğu gibi tüketicinin alacağı ürünün maliyetine yansıyacak” diyen Koçal’a göre fiyatların yükselmesi kaçınılmaz görünüyor. Kararın ilk bakışta yerli üretimi desteklemek gibi göründüğünü ama asıl amacın ithalatçıyı korumak olduğunu vurgulayan Koçal, “Yerli üretimi destekleyeceklerse tüketicinin bireysel sipariş verdiği ürünler tespit edilsin, bu ürünler yurt dışı kalitesi ile Türkiye’de üretiliyorsa o zaman bu ürünlerin ithalatı tümden yasaklansın. Sadece tüketiciye değil, ithalatçı da getirmesin ki yerli üretim desteklensin. Burada korunan ithalatçılardır. Amaç yurt dışına döviz çıkışını engellemek ise ithal edilen ürünlerin Türkiye’de imalatı için üretimi teşvik edecek tedbirler alınmalı. Üretimi teşvik etmeden ithalattan alınan vergiyi yükselterek döviz çıkışı engellenemez. Tüketiciler kendi imkanları ile sipariş verdikleri ürünleri daha ucuza alırken, ithalatçıya gitmek zorunda kalacak. İthalatçı da vergi, taşıma ve işletme giderlerini alış bedeline ilave ederek üzerine bir de kâr marjını koyarak, bayiye satış yapacak. Bayi de kendi karını ilave ederek ürünü tüketici ile buluşturacak.”
Bu düzenleme ile öğrencilerin, araştırmacıların ve bilimsel çalışma yapan akademisyenlerin zarar göreceğini vurgulayan Koçal, “Bu düzenleme acilen yeniden gözden geçirilmeli. Güçsüz tüketiciler, öğrenciler, araştırmacılar, bilimsel çalışma yapan hocalarımız korunmalı. İthalatı azaltmanın yolu tüketicinin sırtına artırılmış vergiler yüklemekten geçmez.”
“VERGİLER ZAM OLARAK DÖNÜYOR”
“Devlet bütçe açığını kapatabilmek için dolaylı vergi dediğimiz vergileri artırarak, vatandaşın sırtına bir yük daha yüklüyor” diyen Koçal, “Vergiler kazanca göre alınır. Kazanandan ve kazanmayandan eşit oranda vergi alırsanız, vergide adaleti sağlayamazsınız. Eskiden televizyonlarda spotlar dönerdi ‘ödediğiniz vergi yol su elektrik olarak size geri dönmektedir’ diye. Şimdi ise zam olarak geri dönüyor. Yolları, köprüleri, hastaneleri, yap işlet devret modeli ile yaptırıyorlar. Verilen garantiler nedeniyle geçmediğimiz köprülerin, gitmediğimiz hastanelerin, geçmediğimiz tünellerin döviz bazlı ödemelerini ödeyebilmek için vergiler artırılıyor. Yoksa emeklinin maaşını, asgari ücretlinin ücretini, memurun maaşını ödemek için değil.”
Dolaylı ve doğrudan vergilerin artırılmasının geniş kesimleri daha da yoksullaştıracağını belirten Koçal, şu değerlendirmelerde bulundu: “Yoksul daha yoksullaşacak. Aç sayısı ülkemizde her geçen gün artıyor, ekonomi dibe vurmuş durumda, yoksulluk iliklerimize kadar işliyor. Bu durum, barınma, gıda ve ulaşımdan tutun da birçok temel ihtiyaçlarımızın karşılanmaması demektir. Halbuki evrensel tüketici haklarımızdan biri temel ihtiyaçların karşılanma hakkıdır. Devlet bunun altına imza atmıştır. Tüketiciler pazara gidemez oldu. Gidin pazar yerlerine, iki yıl önceki kalabalığı bulmanız mümkün değil. Vatandaş, dağılmak üzere olan pazara gidip yerlere atılan sebzelerden, meyvelerden yenebilecekleri ayırmaya çalışıyor. Memleketimizdeki insan manzaraları budur.”
Bu koşullarda vergide adalet olmadığını paylaşan Koçal, “Vergide adalet, alım gücüne orantılı yani gelire göre tüm tabana yayılmasıyla olur. Servetine servet katanlar, asgari ücretli kadar vergi ödemiyor. Hükümet kolayı bulmuş, bütçe açık mı veriyor, vur abalıya artır dolaylı vergileri, nasıl olsa vatandaş alırken ödüyor. Yoksul ile zengin aynı vergiyi ödüyorsa, asgari ücretli patronlardan fazla vergi ödüyorsa vergi adaletinden söz etmek mümkün değil” dedi.