Ya İstanbul ya Kanal

Kanal İstanbul için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından İnceleme Değerlendirme Komisyonu toplantısı gerçekleştirildi. İBB toplantıya olumsuz rapor sunarken, TMMOB ise “Kuzey ormanlarını, meraları, tarım alanlarını yok edecek bu proje savunulamaz” açıklamasını yaptı

03 Aralık 2019 - 13:36

Bilim insanlarının “yıkım” olarak tarif ettikleri Kanal İstanbul ile ilgili hazırlık süreçleri hızlandırıldı. 2018 yılında Çevresel Etki Değerlendirme Ön Başvuru Raporu hazırlanmıştı. Geçtiğimiz hafta ise  Kanal İstanbul projesinin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporuna son şeklini vermek için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından İnceleme Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantısı gerçekleştirildi. Komisyona İBB’nin hazırladığı rapor sunuldu. Raporda, Sazlıbosna ve Terkos havzalarının yok olacağı, yer altı sularının ve Terkos Gölü’nün tuzlanması riski taşıdığı belirtilerek bu yönüyle de bölgenin su varlığı için tehdit oluşturacağı vurgulandı.

“İHANET DEĞİL CİNAYET PROJESİ”

İstanbul Deprem Çalıştayı’nda konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da Kanal İstanbul’un sadece bir deniz yolu ulaşımı projesi olmadığını vurgulayarak şöyle konuştu: “Göller, havzalar, tarım alanları, yaşam alanları, yer altı suyu sistemi ve şehrin tüm ulaşım sistemi projeden kritik şekilde etkileniyor. Tarım arazilerinin yok olması bir yana, İstanbul Boğazı ile yeni açılacak kanal arasında oluşacak olan adaya 8 milyonluk bir nüfusun hapsedilmesi gibi bir durum ortaya çıkıyor. Bu ucube projeyle, ülkenin deprem riski en yüksek bölgesine 8 milyon hapsedilmiş olacak.”

Kanal İstanbul’a harcanacak para ile ülkede birçok cazibe merkezi şehir, fabrika, okul ve iş imkanı yaratılabileceğine dikkat çeken İmamoğlu, “Açlık sınırındaki milyonlarca yurttaşımızın kendi yaşadıkları kent ve köylerinde istihdam edilebileceği bir diğer konudur. Özetle bu proje İstanbul’a bir ihanet projesi bile değildir. Resmen bir cinayet projesidir. İstanbul için gereksiz bir felaket projesidir. Bu proje bittiğinde İstanbul bitmiş olacak.” diye konuştu.

TMMOB’DAN AÇIKLAMA

TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, Kanal İstanbul projesini tüm yönleriyle değerlendirmek ve ÇED raporuna ilişkin görüşlerini paylaşmak için 28 Kasım Perşembe günü bir basın toplantısı düzenledi. Basın açıklamasını TMMOB İstanbul İl Koordinasyonu Sekreteri Cevahir Efe Akçelik okudu.

1600 sayfalık ÇED Dosyası ve eklerinin TMMOB tarafından incelendiğini söyleyen Akçelik, şu açıklamalarda bulundu: “1600 sayfalık ÇED Raporu okunup incelendiğinde, bunun çevresel etkileri değerlendiren bir rapor olmadığı, bir tür proje tanıtım raporu olduğu açıkça anlaşılıyor. Bugün İstanbul, içme suyunun yüzde 70’ini başka illerden karşılamak zorunda bırakılmış bir şehir iken ve Cumhurbaşkanı Erdoğan daha yeni ‘İstanbul susuzluğa doğru yürüyor’ demişken, mevcut su kaynaklarımızın yok edilmesi söz konusu bile olamaz.”

“PLANLAMA İLKELERİNE AYKIRI”

Kanal İstanbul’un yapımına başlanması halinde çok sayıda insanın yerinden edileceğini ifade eden Akçelik, “Halkın yaşam kalitesini ve ekonomisini derinden sarsacak, yaşam ve su hakkını elinden alacak bu projenin, Anayasa’nın 56. Maddesine aykırı olduğunu bir kez daha vurguluyoruz.” dedi.

İstanbul Boğazı’nda sağlanamayan geçiş güvenliğinin Kanal İstanbul’da sağlanmasının mümkün olmadığını belirten Akçelik, projenin 2009 tarihinde onaylanan İstanbul Çevre Düzeni Planı’nın genel planlama ilkelerine ve esaslarına da aykırı olduğunu ekledi.

“MARMARA’DA ADACIKLAR OLUŞACAK”

Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür de Kanal İstanbul hakkında sosyal medya hesabından açıklamalarda bulundu: “Milyarlarca dolara mal olacak bu proje yerine ülkenin çok daha elzem olan işleri yapılabilir.” diyen  Görür şu bilgileri paylaştı:

-Bir ihtimalle Marmara içerisinde adacıklar oluşturulacaktır. Marmara’nın içerisindeki aktif fay sistemi düşünülürse bu iş son derece riskli olacaktır. Kanalın kazılması esnasında zemin özelliklerine göre fazla kayma, heyelan ve göçmeler olacaktır.

-Beklenen deprem gerçekleşirse Kanalın Marmara ağzı 9-10 şiddetinde etkilenebilecektir. Kanal gibi yatay ve düşey harekete sıfır toleranslı bir yapının bu depremden (veya sonrakilerden) ciddi hasarlar görmesi mümkündür.

-Yaklaşık 1-1,5 milyar metreküp malzeme kazılacaktır. Bu malzemenin kazılması yıllarca sürecek, kazıda iş makinalar ve patlayıcı kullanılacak dolayısıyla vadi ve çevresindeki ekosistem, fauna ve flora büyük ölçüde tahrip olacaktır.

- Bu boyuttaki bir malzemenin herhangi bir yere serilmesi mümkün değildir. Bir ihtimalle Marmara içerisinde adacıklar oluşturulacaktır. Marmara’nın içerisindeki aktif fay sistemi düşünülürse bu iş son derece riskli olacaktır.

HEYELAN VE GÖÇMELER...

- Kanalın kazılması esnasında zemin özelliklerine göre fazla kayma, heyelan ve göçmeler olacaktır.

-Deniz seviyesine kadar kazılınca kanal bir drenaj sistemi olarak çalışacak ve kanal çevresindeki yeraltı su rezervuarlarını tahrip edecek ve yörede tuzlanmaya neden olacaktır.

-Kanal ile Boğaz arasındaki bölge bir ada haline gelecek dolayısıyla tüm ulaşım sistemleri değişecek ve zorlaşacaktır. Özellikle kanalı üstten geçecek yapılar irtifa, zemin koşulları nedeniyle daha riskli ve maliyetli olacaktır. Bu adanın Trakya’dan ayrılması askeri açıdan da riskli olabilecektir.

“ORTA AVRUPA’NIN KİRİ MARMARAYA DOLACAK”

-Yetkililerin ifadesine göre kanalın etrafında en az 3 milyonluk bir şehir oluşacaktır. Bu da deprem riskini artıracaktır. Fazla nüfus fazla can ve mal kaybı demektir.

-Kanal dünyanın en kirli denizlerinden biri olan Karadeniz ile şu anda can çekişmekte olan Marmara’yı birleştirecektir. Orta Avrupa’nın tüm sanayi kirliliği bu vesile ile Marmara’ya dolacaktır.

-Marmara’nın oşinografik sistemi bozulacak ve bu denizde oksijen tüketimi daha da hızlanacaktır. Bu da yaşam koşullarını daha da zorlaştıracaktır. Görüldüğü gibi böyle bir projenin getirisinden çok götürüsü vardır. Kaldı ki milyarlarca dolara mal olacak bu proje yerine ülkenin çok daha elzem olan işleri yapılabilir. Bu günün teknolojisi ile Boğaz’da trafik çok daha güvenli bir şekilde gözetim ve denetim altına alınabilir. Bu hem daha ucuz hem de ülke yararına olur.


ARŞİV